Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, gündeme ilişkin basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Barzani’nin Sincar ile ilgili yaptığı açıklamayı desteklediklerine dikkat çeken Kalın, “Bölücü terör örgütünün oradaki mevcudiyeti bizim kadar onları da rahatsız etmektedir. Bu konuyu Irak makamları ile görüşüyoruz. Şu veya bu bahaneyle bölücü terör örgütünün orada bir konum elde etmeye çalışması asla kabul edilemez. Bu güne kadar Türkiye topraklarından Irak’a yönelik hiçbir güvenlik tehdidi ortaya çıkmamıştır. Türkiye böyle bir şeye asla izin vermemiştir. Bundan sonrada vermeyecektir” açıklamasında bulundu.
Münbiç ve Rakka konusunda, ABD ile bir temasın sağlanıp sağlanmadığı konusunda bilgi veren Kalın, “Münbiç konusunda biz PYD’nin bütün unsurlarının Fırat’ın doğusuna çekilmesi konusunda ABD ile mutabakata vardık. Bunun uygulaması konusunda zaman zaman gecikmelerin olduğunu görüyoruz. Bunu gördüğümüz andan itibaren de gerekli uyarılarımızı yapıyoruz. Zaman zaman ABD’li yetkililerin PYD/YPG unsurları Münbiç’ten tamamen çekildi şeklindeki açıklamalarını her zaman ihtiyatla karşıladık. Bu çerçevede bir ortak komisyon Münbiç’e gitti ve orada şuan da yerel kent yönetimi şeklinde bir yönetim biçimi var. Münbiç’i onlar yönetiyorlar. Onların gözlemleri çerçevesinde bu konuda temaslarımız devam edecektir. Bizim orada bir oldubittiye göz yummamız mümkün değildir. Rakka, DEAŞ’ın Suriye’deki en önemli üssü konumundadır. ABD ile yaptığımız temaslar neticesinde Rakka operasyonunun izolasyon aşamasının Suriye Demokratik Güçleri adı verilen birim tarafından yapılması ama şehre girilme aşamasına gelindiği zamanda bunun Hür Suriye Ordusu ve diğer yerel güçlerle koordineli bir şekilde yapılması konusunda mutabık kaldık. Rakka operasyonunun birinci aşaması şuan da devam ediyor. Bizim orada da DEAŞ ile mücadele konusunda en ufak bir tereddüdümüz yok. Sadece bunun nasıl yapılacağı konusunda bir mutabakata varmamız ve şeffaf olmamız gerekiyor” diye konuştu.
“Meşru bir gerekçe olmadan hava desteğinin verilmemesi kabul edilemez”
Fırat Kalkanı Harekatı ile ilgili Kalın, “Şuan da askeri güç ya da yığınak anlamında DEAŞ’ın Suriye’de iki tane önemli merkezi var. Birisi Rakka diğeri de El Bab. Biz El Bab operasyonunda kararlı bir şekilde çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Zaman zaman hava şartlarından kaynaklanan veya bir takım gerekçelerle gecikmelerin olduğunu biliyoruz. Meşru bir gerekçe olmadan hava desteğinin verilmemesi kabul edilemez. Bu konunun çözülmesi için de gerek Genelkurmay Başkanlığımız gerek Dışişleri Bakanlığımız bu konuda çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Son bir haftada El Bab çevresindeki operasyonlar yoğunluk kazandı. Sivil kayıpların yaşanmaması için TSK’nın büyük bir hassasiyet gösterdiğini belirtmek isterim. 20-23 Aralık tarihleri arasında yürütülen operasyonlar neticesinde yüzlerce DEAŞ hedefi orada bertaraf edildi ve 226 DEAŞ teröristi etkisiz hale getirildi. Bu hem bizim ulusal güvenliğimiz açısından bir zarurettir hem de DEAŞ ile mücadelede en önemli aşamalardan birini temsil etmektedir” dedi.
Rakka’dan El Bab’a, 700 canlı bombanın hareket ettiği yönündeki iddialara yönelik ise Kalın, şu bilgileri verdi:
“Bu terör örgütünün sahadaki çeşitli hareketliliği ile ilgili bizim istihbarat birimlerimiz çalışmalarını yürütüyor ve tedbirlerini alıyorlar. Sahada ne tür hareketlilik yaparsa yapsınlar bu konuda Türkiye’nin kararlılığı devam edecek ve bu operasyon tamamlanacaktır. El Bab ve civarındaki tehdit unsuru hem bizim ülkemize hem de Suriyelilere karşı ciddi bir tehdittir. Bunun bertaraf edilmesi için çalışmalarımız devam edecektir.”
Başbakan Yardımcısı Veysi Kaynak’ın, ‘Eğer Barzani gereğini yapamazsa TSK gereğini yapar’ açıklamasına ilişkin ise Kalın, şu değerlendirmede bulundu:
“Sincar ile ilgili burada Barzani’nin yaptığı açıklamayı biz destekliyoruz. Bölücü terör örgütünün oradaki mevcudiyeti bizim kadar onları da rahatsız etmektedir. Bu konuyu Irak makamları ile görüşüyoruz. Şu veya bu bahaneyle bölücü terör örgütünün orada bir konum elde etmeye çalışması asla kabul edilemez. Bu güne kadar Türkiye topraklarından Irak’a yönelik hiçbir güvenlik tehdidi ortaya çıkmamıştır. Türkiye böyle bir şeye asla izin vermemiştir. Bundan sonrada vermeyecektir. Fakat çeşitli gerekçelerle Irak topraklarından Türkiye’ye dönük güvenlik tehditleri ve riskleri maalesef devam etmektedir. Eğer buna Sincar eklenecek olursa Türkiye bu konuda gerekli tedbirleri alacaktır.”
Musul’daki DEAŞ militanlarının El Bab çevresine kaydırıldığına yönelik iddialara ilişkin Kalın, “Musul operasyonu devam ederken bir takım kaydırmalar veya sızmalara teşebbüs edebilirler. Bunlarla ilgili El Bab’ın hem kuzeyinden hem de batısından bir kuşatma yapıldı. Bu kuşatma Doğu ve Güney’e doğruda uzatılıyor. Bununla ilgili çalışmalarımız devam ediyor. Günün sonunda hangi tür manevra yaparlarsa yapsınlar, bu terör örgütüne Türkiye göz açtırmayacaktır” ifadelerini kullandı.
“Türkiye’ye şu anda 200 civarında Doğu Halepli getirildi”
Bir gazetecinin, “Doğu Halep’teki tahliyelerin ardından kaç kişi Türkiye’ye geldi?” sorusuna Kalın, şu cevabı verdi:
“Doğu Halep’ten İdlib’e getirilen insanlar ile ilgili sahada çok kapsamlı tedbirler alındı. Şuan da 10 bin kişilik bir kamp kurulması çalışmaları da devam ediyor. AFAD, Kızılay, STK’lar çalışmalarını yürütüyor. Türkiye’ye şuan da 200 civarında Doğu Halep’li getirildi. Bunlarda özellikle acilen tedavi ihtiyaçları olanlar. Bunların yanında çocuklar da var. Türkiye, sadece bu 44 bin kişiyi Halep’ten çıkartmakla yetinmedi, onların tüm ihtiyaçlarını İdlib tarafında karşılamaya devam ediyor.”
“Geçiş sürecinde veya nihai sonuç olarak Türkiye’nin Esad ile ilgili kırmızı çizgisi devam ediyor mu?” sorusu üzerine Kalın, “Siyasi geçiş süreci dediğimiz zaman biz baştan beri bunun ancak çoğulcu ve meşru bir yönetimin kurulması mümkün olabileceğini ifade ettik. Astana sürecinde de bu konular müzakere edilecektir. Suriye’nin geleceğini taşıyabilecek, Suriye’nin toprak bütünlüğünü sağlayacak ve bütün kesimleri temsil edecek adil bir yönetim biçimi kurulmadan ne bu savaşın sona ermesi nede sürdürülebilir bir yönetimin kurulması mümkün olmayacaktır. 6 yıldır devam eden modern dönemin en kanlı savaşını durdurmak zorundayız. Burada bütün taraflara önemli sorumluluklar düşüyor. Yapıcı yaklaşmak, sorunu çözmeye odaklanmak önem arz ediyor. BM sürecine ilave olarak planlanan bir süreç. Şimdiden sonuçları ile ilgili bir şeyler söylemek erken. İlk mutabakat çerçevesinde bildiğiniz gibi Türkiye, Rusya ve İran garantör ülke olarak orada bulunacaklar. Ama müzakereleri rejim temsilcileri ile muhalefet temsilcileri yapacaklar. Burada kolaylaştırıcı ve pozitif rol oynamayı planlıyoruz” yanıtını verdi.
“FETÖ, PKK, DEAŞ ve diğer örgütlerin bir ittifak içerisinde olduğu sır değildir”
2 bin DEAŞ’lının PKK’ya katıldığı ve Suriye rejiminin İdlib’e saldıracağı yönündeki iddialara yönelik Kalın, “Bu terör örgütleri birbirinden farklı gibi görünse de gerçekte birbirleri ile işbirliği içerisinde hareket ederler. Özellikle Türkiye’ye karşı bu FETÖ, PKK, DEAŞ ve diğer örgütlerin bir ittifak içerisinde olduğu sır değildir. Bölücü terör örgütü ile mücadele konusunda geçmişe dönüp baktığımız zaman TSK ve diğer güvenlik birimleri içerisindeki FETÖ’cü yapılanmanın ne tür engeller çıkarttığını hepimiz gördük ve bununla ilgili daha ilginç bilgiler de zaman içerisinde çıkacak ve paylaşılacaktır.
Burada da Türkiye karşıtlığında birleşen bu örgütler elbirliğiyle Türkiye’yi nasıl zayıflatabiliriz diye bir gayretin içerisindeler ama bunu başaramayacaklar. Türkiye nasıl 15 Temmuz gecesi bu hain darbe girişimini püskürttüyse, nasıl Yenikapı ruhuyla dimdik ayakta kaldıysa, şuanda da nasıl Milli seferberlik ruhuyla bu operasyonlara karşı mücadele veriyorsa bu terör örgütlerinin sözde işbirliklerine karşıda mücadelesini sürdürecektir. Bugün bir tarafta terörle mücadeleden bahsediyoruz diğer taraftan da teröre açıktan, doğrudan, dolaylı destek veren kişilerin, grupların, STK’ların, özellikle AB Başkentlerinde cirit attığını görüyoruz. Bunun tersi olsaydı, Avrupayı hedef almış bir terör örgütünün mensuplarına Türkiye ya da herhangi bir ülke 10’da bir oranında müsamaha gösterseydi, o ülkelerin tepkisi acaba ne olurdu. Burada terörle mücadele edeceksek bunu tutarlı bir şekilde yapmak gerekir” dedi.
Rus Büyükelçi Karlov’a düzenlenen suikaste ilişkin son bilgileri aktaran Kalın, “İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ön açıklama yaptı. Detaylar olgunlaştıkça sizlerle paylaşacaklar. Bize gelen bütün bilgiler ışığında bütün oklar şuanda FETÖ bağlantısını göstermektedir. Türkiye Rusya yakınlaşmasını akamete uğratmak, yeni bir kriz oluşturmak için yaptıkları bu suikast girişimi ellerinde patladı” diye konuştu.