Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Malazgirt Milli Park Alanı'nda Malazgirt Zaferinin 949. Yıl Dönümü Kutlama Programında konuştu.
Ahlat'ta dün ecdadın mezarlarını ziyaretle başlayan ve gece geç saatlere kadar süren yoğun bir program icra ettiklerini belirten Erdoğan, Ahlat'ın sembollerinden biri olacak Gençlik Merkezi'ni açtıklarını, Okçular Vakfının düzenlediği etkinlikte gençlerin maharetlerine şahit olma imkanı bulduklarını anlattı.
Ahlat Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde bölge valileriyle bir araya geldiklerini anımsatan Erdoğan, "İnşallah bu tür toplantıları Ahlat Cumhurbaşkanlığı Külliye'mizde orayı daha da büyüterek her fırsatta tekrarlayacağız." diye konuştu.
Erdoğan, akşam yemeğinde sanatçılar ve öğrencilerle bir araya geldiklerini aktararak fethin 949. yıl kutlamaları kapsamında Van Gölü üzerinde yapılan ses ve ışık gösterilerini de yine Ahlat Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nden takip etiklerini söyledi.
Ahlat Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nin, hem Malazgirt Zaferi'ne hem Türkiye Cumhuriyeti'ne hem de gençlere emanet edecekleri bir eser olarak ortaya çıktığını ifade eden Erdoğan, emeği geçen herkese teşekkür etti.
Erdoğan, bugün de Malazgirt Milli Parklar miting alanında olduklarını, bu bölgeyi de zaferin anlamına ve önemine yakışır bir yer haline dönüştürdüklerini anlattı.
Tarım ve Orman Bakanlığının, milli parkın bitişiğindeki alana Sultan Alparslan'ın 442 metreye 275 metre çapında büyük bir silüetini kazıdığını bildiren Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Geleceğe bıraktığımız her eseri bu topraklara vurduğumuz kutlu birer mühür olarak görüyoruz. Hep söylediğim gibi bizim siyasetimiz eser siyasetidir, hizmet siyasetidir. Tüm hayatlarını istismarla, riyakarlıkla, yalanla geçirmiş olanlar eser ve hizmet siyasetinin manasını elbette bilemez. Milletin sevinciyle sevinmeyi, üzüntüsüyle üzülmeyi dahi beceremeyenlerin gönüllerinin bağlı olduğu mecralar açıkça ortadadır. Bu coğrafya hem bizim hem insanlık için kutlu bir coğrafyadır. Ecdadımız bu toprakları bize gece gündüz mücadele ederek, gerektiğinde kanını ve canını feda ederek vatan olarak bırakmıştır. Biz de ecdadımızın izinden gidiyoruz."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, hiçbir şey gibi Malazgirt Zaferi'nin de kendi kendine ortaya çıkmadığını, bu kutlu zaferin gerisinde büyük bir azim, hazırlık ve kararlılık olduğunu söyledi.
Dandanakan Zaferi'yle istiklalini kazanan Büyük Selçuklu Devleti'nin bu zaferin ardından Mevr şehrinde tarihi bir kurultay gerçekleştirerek fetih için batıya yönelme kararı aldığını anlatan Erdoğan, böylece başlayan Anadolu akınlarının kısa sürede Sivas'a, Konya'ya, İzmir'e kadar ilerlediğini belirtti.
Çağrı Bey'in Türkistan'a döndüğünde "bu topraklarda Türkleri durdurabilecek bir güç olmadığını" söylediğini, bu hakikati kabullenmek istemeyen Bizans imparatorunun, Anadolu'daki Selçuklu yürüyüşünü durdurabilmek umuduyla İstanbul'dan hareket ettiğini aktaran Erdoğan, şöyle devam etti:
"Türklerin elinde bulunan Malazgirt Kalesi'ni zapt ederek halkını kılıçtan geçirdi. Bu vahşeti Mısır seferi esnasında haber alan Sultan Alparslan ordunun istikametini değiştirerek Ahlat, Malazgirt arasına geldi. Önce sulh yolunu denemek üzere Bizans imparatoruna bir elçi heyeti gönderdi. Askerlerinin çokluğuna ve teçhizatına güvenen imparator bu teklifi sert bir şekilde reddetti. Çünkü Bizans imparatorunun emrinde 200 bin kişilik ordu vardı. Alparslan'ın emrinde ise 45-50 bin kişilik ordu bulunuyordu. İşte bu iki ordu 26 Ağustos 1071 tarihinde Malazgirt Ovası'nda karşı karşıya geldi. Günlerden cuma idi. O gün bütün İslam diyarlarında Müslümanların zaferi için dua ediliyordu. Kefen niyetiyle beyaz bir elbise giyerek askerin karşısına çıkan Sultan Alparslan kısa bir hitabın ardından hücumu başlattı. Türklerin kadim ricat-taarruz taktiğiyle kısa sürede Bizans ordusu bozguna uğratıldı. Gün batarken Türk ordusu Malazgirt'te büyük bir zafer kazanmıştı. Türk ve dünya tarihinin dönüm noktalarından birini teşkil eden bu büyük zaferin ardından şehir şehir, köy köy Anadolu'nun fethi gerçekleşti."
"Bizim medeniyetimiz bir fetih medeniyetidir"
Malazgirt Ovası'ndan başlayıp, Ege ve Marmara kıyılarına kadar ilerleyen ecdadın fethettikleri bu toprakları vatan edindiğini ifade eden Erdoğan, "Bizim medeniyetimizde fethetmek, işgal etmek, yağmalamak değildir. Fethetmek, Allah'ın emrettiği adaleti o beldede hakim kılmaktır. Eğer ele geçirdiğiniz bir yerde adaleti tesis edemediyseniz, zulme engel olamadıysanız orayı fethettik diyemezsiniz. Her zaman söylediğimiz gibi asıl olan gönüllerin fethedilmesidir. Milletimiz fethettiği beldelerde evvela zulmü ortadan kaldırmıştır, adaleti tesis etmiştir. Bunun için bizim medeniyetimiz bir fetih medeniyetidir." değerlendirmesinde bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rumlar dışındaki bütün milletlere bilhassa Ermenilere ve Süryanilere karşı acımasız bir inkar ve asimilasyon politikası uygulayan Bizans'ın zulmünün bu fetihle sona erdiğine işaret ederek, şunları kaydetti:
"Ecdadımız tarihin hiçbir devrinde emperyalist bir zihniyetle hareket etmemiştir. Fethettiği nice beldeleri devrin en modern imkanlarıyla imar etmiş ve idaresi altındaki insanlara dinlerini, dillerini, kültürlerini yaşatma imkanı tanımıştır. Tarih fethettiğimiz bütün beldelerde güveni, huzuru, hoşgörüyü ve refahı hakim kılmak için milletçe verdiğimiz büyük mücadelelerin şahididir. Bugün dahi birçok şehrimizde bir arada görebileceğimiz farklı medeniyet sembolleri, bizim farklılıklarımızı zenginlik olarak gören kadim anlayışımızın birer tezahürüdür. Biz de ecdadımızın izinden giderek, ülkemizi ve ayak bastığımız her yeri imar ederek, adaleti tesis ederek, hakkı ve hukuku hakim kılarak gelecek nesillere emanet etmenin gayreti içindeyiz."
'Türkiye, Akdeniz'de de Ege'de, Karadeniz'de de hakkı olanı alacaktır'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, milletçe kenetlenilen dönemlerde büyük zaferler kazanıldığına işaret ederek, 1071'de yaşananlara bakıldığında bu kaidenin bir tezahürünün görüldüğünü söyledi.
Anadolu'da ilk Türk devletlerini teşkilatlandırmakla görevlendirilen boyların kısa sürede otoriteyi tesis ettiklerini, boyların iskanını, arazinin intizamını ve verimli kullanımını sağlayan bu beyliklerin, sosyal ve ekonomik hayatı kendi usullerince şekillendirdiklerini aktaran Erdoğan, bu ilk beylikler zamanında inşa edilen camiler, medreseler, kütüphaneler, çeşmeler, köprüler, çarşılar, hanlar ve kervansaraylarla Anadolu'nun yepyeni bir çehreye büründüğünü vurguladı.
Anadolu topraklarında hakimiyeti kaybeden Bizans'ın ise Avrupa devletlerine "Hristiyanların kutsal topraklarını kurtarın" çağrısıyla yeni entrikalar peşine düştüğünü, esasen Anadolu'nun Türkler tarafından fethedilmesinin sadece Bizans'ta değil, Avrupa'da da büyük bir hüsrana sebep olduğunu belirten Erdoğan, "Çünkü Avrupalıların 'dünyaya hükmetmek için Akdeniz'e hakim olmak, Akdeniz'e hakim olmak için de Anadolu'ya hakim olmak gerekir' şeklinde formülleştirdikleri bir idealleri vardı. Malazgirt Zaferi, bu hesapları altüst etmiştir." dedi.
Batılıları derinden sarsan bu hayal kırıklığının ve Türkleri Anadolu'dan kovma hevesinin Haçlı Seferleri'nin başlamasına sebep olduğunu anlatan Erdoğan, "Haçlı Seferleri, Batılının bilinçaltındaki İslam düşmanlığını en açık şekilde ortaya koyan tarihi hadiselerden bir tanesidir. Bu seferler neticesinde milyonlarca şehit verdik. Şehirlerimiz, kasabalarımız, köylerimiz harap oldu. Baskınlara, yağmalara, salgın hastalıklara direnmek zorunda kaldık. Fakat hiçbir zaman zalime boyun eğmedik, milletimize boyunduruk vuramadılar, bizi bu topraklardan atmayı, vatansız bırakmayı başaramadılar. Milletimizi birbirine düşürmeye, devletimizi yıkmaya muvaffak olamadılar." diye konuştu.
Bizans'ın mirasının Fatih Sultan Mehmet Han ile birlikte Osmanlı'ya geçtiğini vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Bizans'ın varisliğine bile layık olamayanların bugün yine arkalarına Avrupalıları alarak haksızlık, hukuksuzluk, korsanlık peşinde koşmaları tarihten ibret alamadıklarının işaretidir. Daha bir asır önce Anadolu'yu perişan bir şekilde terk etmek zorunda kalanların şimdi Ege'de sahte kabadayılık peşinde koşması, mezarlıkta ıslık çalma psikolojisinin tezahüründen başka bir şey değildir.
Korkunun ecele faydası yoktur. Türkiye, Akdeniz'de de Ege'de, Karadeniz'de de hakkı olanı alacaktır. Biz nasıl kimsenin toprağına, egemenliğine, çıkarına göz dikmiyorsak, kendimize ait olanlardan da asla taviz vermeyeceğiz. Bunun için siyasi, ekonomik, askeri bakımdan ne gerekiyorsa yapmakta kararlıyız. Muhataplarımızı kendilerine çekidüzen vermeye, mahvolmalarına yol açacak yanlışlardan uzak durmaya davet ediyoruz.
Türkiye'nin artık sabrı sınanacak, kararlılığı, imkanları ve cesareti test edilecek bir ülke olmadığını herkesin görmesini istiyoruz. Yaparız diyorsak yaparız ve bedelini de öderiz. Varsa bedel ödeme pahasına karşımıza çıkmak isteyen buyursun gelsin, yoksa çekilsinler önümüzden biz kendi işimize bakalım."
"Bin yıldır bu hukuku bozmaya çalışanların hiçbirisi emeline ulaşamadı"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu topraklarda bin yıldır karşılaştıkları bütün badirelerden Malazgirt ruhuyla kurtulduklarını belirterek, Kosova'da da Niğbolu'da da Haçova'da da aynı ruhla mücadele ettiklerini anlattı.
"Çanakkale'yi geçilmez yapan da bu ruhtu, İstiklal Harbi'nde yedi düvele karşı bu ruhla galip geldik, 15 Temmuz destanını da işte bu ruhla yazdık." diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bugün de farklı cephelerde azim ve kararlılıkla yürüttüğümüz mücadeleleri aynı ruha borçluyuz. Nasıl dün Türkistan'dan Anadolu'ya akan sadece fetih ordusu değil, adalet ve muhabbet kervanıysa bugün de gittiğimiz her yere bu erdemleri taşıyoruz. Bin yıldır Anadolu'daki her kesimden insanımızın kalplerinde kurulan o güçlü köprü, sonsuza kadar ayakta kalacaktır. Atalarımızın Anadolu'ya ektiği sevgi, muhabbet, kardeşlik ve dayanışma ruhu öylesine kök saldı, öylesine büyüdü ki bin yıldır bu hukuku bozmaya çalışanların hiçbirisi emeline ulaşamadı. Ne yaparlarsa yapsınlar, hangi çirkin kumpasa yönelirlerse yönelsinler her defasında milyonları karşılarında tek yürek olarak buldular. Çünkü biz bu toprakların emanetçisi değil, asıl sahibiyiz.
Bu toprakların altında biz varız, üstünde de biz varız. Yahya Kemal'e Paris'te olduğu bir dönemde Anadolu nüfusunun ne kadar olduğu sorulur. Merhum Yahya Kemal de o zamanki nüfusun neredeyse 3- 4 katı bir rakam söyler. Muhatapları 'nüfusunun miktarını biz farklı biliyoruz' dediğinde ise Yahya Kemal, 'Biz ölülerimizi de sayarız' diye cevap vermiştir. Bu toprakların üstünde ne varsa altında yatanların eseridir. Bin yıldır bu topraklarda kök salan kardeşlik, muhabbet ve dayanışma hukuku, tüm kışkırtmalara ve karanlık oyunlara rağmen sökülemedi, bundan böyle de sökülemeyecektir. Türkiye'ye yönelik ameliyat yapma hevesleri kursaklarında kalanlar, aradıkları fırsatı bulamayacaklardır. Siyasette, ekonomide, askeri alanda elde ettiğimiz her yeni başarı, geleceğimize daha güvenle bakmamızı sağlıyor.
"Yeni müjdelerle bu başarıyı çok daha ilerilere taşıyacağız"
Karadeniz'de keşfedilen doğal gaz rezervinin millete uzun zamandır ihtiyacı olan morali ve kaynağı sağladığını ifade eden Erdoğan, "Bu doğal kaynaktan elde edilecek gelir 83 milyon vatandaşımızın her birinin hayat kalitesinin yükseltilmesinde, ülkemizin hedeflerine daha hızlı ulaşmasında kullanılacaktır. İnşallah yeni müjdelerle bu başarıyı çok daha ilerilere taşıyacağız. Malazgirt'te başlayan büyük yürüyüşümüzün bu önemli durağı ufkumuzu derinleştirmiş, umudumuzu güçlendirmiş, azmimizi bilemiştir. Rabbimizin önümüze açtığı bu hayırlı yolun bereketiyle artık geleceğimize daha güvenle bakıyoruz." dedi.
Yahya Kemal Beyatlı'nın "Şu kopan fırtına Türk ordusudur ya Rabbi / Senin uğrunda ölen ordu, budur ya Rabbi / Ta ki yükselsin ezanlarla müeyyed namın / Galib et, çünkü bu son ordusudur İslam'ın." dizelerini okuyan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Malazgirt Zaferi'nin 949. yıl dönümünü tebrik ediyorum. Sultan Alparslan'ı ve ordusunda bulunan askerlerinin her birini rahmetle yad ediyorum. Bin yıldır bu toprakları vatanımız kılmak için canlarını ortaya koyan tüm şehitlerimize, gazilerimize, kahramanlarımıza şükranlarımı sunuyorum. Okçular Vakfımızı, Malazgirt ruhuna sahip çıktıkları için tebrik ediyorum. Meclis Başkanımız Sayın Mustafa Şentop ve Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli'ye, Cumhur İttifakı'mıza verilen bu destek sebebiyle özellikle şahsım, partim ve milletim adına teşekkür ediyorum."