Değişime hazır mıyız? Söz mü? Alın terinden yana değişime hazır mıyız? Hiçbir çocuğun yatağa aç girmediği bir Türkiye’yi gerçekleştirmeye hazır mıyız? Gençlerin hakkını, hukukunu korumaya hazır mıyız? Siz hazırsanız Bay Kemal de hazır. Beraber yapacağız, birlikte yapacağız. Birlikte gerçekleştireceğiz.
Gençler o zaman sizden başlayayım. Bir; kesinlikle KPSS'de mülakat bitecek. Neyi kazandıysanız atamanız yapılacak. Bu konuda söz. İki; bütün köy okullarını yeniden açacağız. 100 bin öğretmenin atamasını yapacağız. Dolayısıyla 100 bin öğretmen, gençler gidecekler; Ferhat ile Şirin’in buluştuğu gibi, öğrenciyle öğretmeni buluşturacağım hiç endişe etmeyin. Genç, pırıl pırıl öğretmenlerin hepsi görevlerinin başında olacak. Köylerde çalışan bütün gençlerin, tarlada, bağda, bahçede çalışan bütün gençlerin ve kadınların sosyal güvenlik primini devlet olarak biz ödeyeceğiz. Çalışacaklar, primlerini biz ödeyeceğiz. Böylece hiçbir kadın bir başka kişiye muhtaç olmayacak. Kırsalda, tarlada, fabrikada nerede çalışıyorsa onun sosyal güvenlik primini ödeyeceğiz. Yeri, zamanı gelince de emekli olacak.
Dolayısıyla bu topraklarda hiçbir çocuğun yatağa aç girmediği bir düzeni getireceğiz. Beraber getireceğiz ve birlikte getireceğiz.
Efendim; Kütahya kadim bir şehrimiz. Çinicilik konusunda dünya çapında güzel bir markası var. Bu markanın büyümesi lazım. Bu markanın dünyanın her tarafında bilinmesi ve öğrenilmesi lazım. Kütahya kadim bir şehir. Milli Kurtuluş Savaşına imza atan bir şehir. Dumlupınar Meydan Savaşının zaferinin onurunu yaşayan Kütahya’da olmaktan son derece huzurluyum, son derece mutluyum, son derece sevinçliyim.
‘Emekliler’ diyor. Emeklilere de sözüm var. Ta 2015’ten bu yana sözüm var. Söylüyorum, ‘Emeklilere, Ramazan ve Kurban Bayramında asgari ücret kadar birer maaş ikramiye verin…’ Önce ‘olmaz’ dediler, bir sürü laf ettiler, 1000 lira verdiler. Sonra seçim yaklaşıyor ya 1000 lira daha verdiler. Bay Kemal bunu yeterli görüyor mu? Görmüyor. Dedim ki, ‘Allah nasip eder sizlerin oylarıyla Cumhurbaşkanlığına oturduğumda göreceksiniz, emekliler Kurban Bayramında aylıklarını almaya gittiklerinde 15 bin liralık bayram ikramiyesini görecekler.’ Söz veriyorum söz! Bay Kemal sözünden döner mi? Bay Kemal yapacak, göreceksiniz.
Şimdi diyorlar ki parayı nereden bulacaksın? Bakın sevgili Kütahyalılar, 27 buçuk yıl devlette çalıştım. 27 buçuk yıl devletime hizmet ettim. 27 buçuk yıl benim bütün bürokratik hayatımı incelediler. Acaba bir şey bulabilir miyiz? Kılıçdaroğlu’na bir şey söyleyebilir miyiz? Toplu iğne ucu kadar bir şey bulamadılar. Çünkü Bay Kemal kul hakkı yemez ve kul hakkı yedirmez.
Şimdi ben mütedeyyin kardeşlerime seslenmek isterim. Kul hakkı yemek en büyük günahsa, bu günaha kimsenin ortak olmaması lazım. Ya yiye yiye doymadılar. Allah aşkına… Yuh çekmeyin. Sandığa gideceksiniz oy kullanacaksınız. Ben sizden onu bekliyorum. Sandığa gideceksiniz oy kullanacaksınız. Soyulan bir devlet değil, birilerine hizmet eden bir devlet değil, kendi vatandaşına hizmet eden bir devlet istiyoruz. Güzel bir devlet istiyoruz. Sosyal devlet istiyoruz. Hiç kimsenin açıkta kalmadığı, aç kalmadığı bir devlet istiyoruz. Sosyal devlet olsun diyoruz. O nedenle beşli çetelere hizmet eden bir devlet değil. Ben emekliye 15 bin lira vereceğim derken parayı nereden bulacaksın diye bana soruyorlar. Sen beşli çeteler için çalışıyorsun, Bay Kemal vatandaş için çalışıyor. Sen yandaş için çalışıyorsun, Bay Kemal vatandaş için çalışıyor. Sizin için çalışıyorum.
Ayrıca bir şey daha söyleyeyim. Adaletin olmadığı bir toplumda huzur olmaz. Devletin dini adalettir. Adalet olması lazım. Adalet sadece mahkeme salonlarında değil. Bir çocuk, bir ailenin çocuğu; bir yıldır, iki yıldır, üç yıldır işsizse bir adaletsizlik var demektir. Biri yiyor, biri bakıyorsa orada bir adaletsizlik var demektir. O nedenle adaleti sadece mahkeme salonlarında değil her yerde sağlayacağız. Bir çocuğun, bir evin, bir fakir ailenin, bir yoksul ailenin elektriği kesilmişse para ödeyemediği için 85 milyonun elektriği kesilmiş demektir. Bir çocuk yatağa aç giriyorsa 85 milyonun çocuğu yatağa aç girmiş demektir. O nedenle adalet sadece ve sadece mahkeme salonlarında değil. Üretiyoruz, çalışıyoruz, alın teri döküyoruz herkes kazanacak. Çalışan herkes kazanacak. Üreten herkes kazanacak.
Gençler, vallahi sizin için çalışacağım, billahi sizin için çalışacağım. Hiç endişe etmeyin sizin için çalışacağım.
Bakınız, bir şey söyleyeyim sevgili gençler. Benim saraylarda oturma gibi bir merakım yok ve hiç gitmeyeceğim saraylara. Ben Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün mütevazı Çankaya’sına gideceğim ve orada oturacağım. Ben onlar gibi değilim. Ben farklı bir insanım, ben sizden birisiyim. Benim rahmetli annem okuma yazma bilmezdi. Büyük ablam da okuma yazma bilmez. Yedi kardeşten üniversiteye giden sadece benim. Dolayısıyla rahmetli babamın 7 çocuğuna bir bayramda ayakkabı aldığını hiç görmedim. Parası ne kadar varsa, imkânı ne kadar varsa bir çocuğuna, üç çocuğuna ayakkabı alırdı. Yani sizden birisiyim, sizler gibi yaşıyorum. Benim mutfağımı da zaten hepiniz üç aşağı beş yukarı biliyorsunuz. Mütevazı bir evdeyim. Söyledim, sizler gibi yaşamadıkça, sizin derdinize ortak olmadıkça bu memleketin sorunları çözülmez. Bunu çözmenin yolu sizin gibi yaşamaktır. Sizin gibi yaşadığımız zaman vatandaşın derdine çare üretebiliriz.
EYT’lileri biliyorum, çözülecek. Emeklileri biliyorum, çözülecek.
‘Taş atan eller değil, kalp yapan eller kazanacak.’ diyorsunuz. Taş atanlar aslında korkularından atıyorlar. Yiğit adamlar taş atmazlar. Yiğit adam ne yapar? Varsa farklı bir düşünce, yiğit adam gelir çıkar karşıma. Dünya kadar televizyonu var. Oturur tartışırız, beraber tartışırız. Cesaret ister. Bay Kemal’in önüne çıkmak için kul hakkı yememek lazım. Bay Kemal’le tartışmaya girmek için yolsuzluk yapmamak lazım, kul hakkı yememek lazım. Araştırıyorlar bir şey bulabilir miyiz diye. Yemezler, bulamazlar.
‘Astsubaylar üvey evlat mı?’ diyorsunuz. ‘Tazminat hakkımızı istiyoruz.’ Meraklanmayın biliyorum, sıkıntıların tamamını biliyorum. Bakın sadece siz değil, burada bizim güvenliğimizi sağlayan polis arkadaşlarımız var. Onlara da her zaman şükran borçluyuz. Gerçekten günün 12 saati, 13 saati, 14 saati nöbet tutarlar bunlar. Dolayısıyla onların da dünya kadar sorunları var. Polis intiharlarını biliyorum. Onların da sorunlarını göreceksiniz, çözeceğiz. Çünkü polis dediğiniz kişi, devlet demektir. Onu sokakta gördüğünüzde devletle muhatap oluyorsunuz demektir. Bunun hepsini yapacağız. Onları da sorunlardan arındıracağız. Onlar da görev yapacaklar.
Çiftçiler, üretenler… Üretenlerin de hakkını teslim edeceğim. Üretenler… Bakın Allah aşkına ya çok güzel bir ülkemiz var. Dağları var, ovaları var, yaylaları var, çalışkan insanlarımız var, güneşimiz var, bereketli yağmurlarımız var, nehirlerimiz var. Ama ne oluyor? Et dışarıdan geliyor, canlı hayvan dışarıdan geliyor, buğday dışarıdan geliyor, arpa dışarıdan geliyor, yulaf dışarıdan geliyor, mercimek dışarıdan geliyor. Her şey dışarıdan geliyor niçin? Bunları biz üretemiyor muyuz? Biz üreteceğiz. Çiftçiyi toprağa küstürmeyeceğiz ve çiftçinin hakkını ve hukukunu teslim edeceğiz. Hiçbir çiftçinin, hiçbir üreticinin zarar etmeyeceği bir modeli inşa edeceğiz göreceksiniz.
Size rakam vereyim. Biliyorum şimdi özelleştirmeler oldu. Taşeron işçiler var biliyorum. Hiç meraklanmayın bütün taşeron işçilere kadro vereceğiz. Devlet taşeron çalıştırmaz. Devlet ya işçi çalıştırır, ya memur çalıştırır. Öyle ücretli öğretmen, kadrolu öğretmen, sözleşmeli öğretmen… Bu da olmaz. Öğretmen, öğretmendir. Başımızın üstünde yeri vardır. Her öğretmene bu toplumun saygı duyması lazım.
Bakın rakam… Asgari ücret, 8 bin 506 lira. Açlık sınırı 9 bin 752 lira. Milyonlarca kişi açlık sınırının altında ücret alıyor. Biliyorum, emeklilerin durumunu da biliyorum, diğerlerini de biliyorum. Oysa devletin imkânları var. Türkiye, düşündüğünüzden daha zengin bir ülke. Türkiye’nin her türlü imkânı var, Türkiye’nin kaynakları birilerine gidiyor, birilerine peşkeş çekiliyor. Onların tamamını düzelteceğim hiç endişe etmeyin. Bu ülkeye huzuru, bu ülkeye bereketi getireceğim hiç endişe etmeyin. Ama bunu ben tek başıma yapamam. Beraber yapmak zorundayız, birlikte yapmak zorundayız. Birlikte çalışmak zorundayız.
‘Kemal’im çalmaz.’ diyor. Zaten öyle bir şey bizim ruhumuzda da yok, töremizde de yok, geleneğimizde de yok hiç endişe etmeyin.
Bu seçimin kaderini kim belirleyecek? İki temel grubumuz var. Gençler ve kadınlar. Seçimin kaderini gençler ve kadınlar belirleyecek. Çok açık, çok net söylüyorum, seçimin kaderini gençler ve kadınlar. Gençler bir tweet attığında annesi babası uyarır aman ha oğlum, aman ha kızım ne yapıyorsun; tweet attın başına bela gelecek. Gençler size sözüm var sözüm. İstediğiniz gibi tweet atın, hiç endişe etmeyin. Özgürlüğü vereceğim size özgürlüğü. İstediğiniz gibi atabileceksiniz.
Bizim Ekrem Başkanın güzel bir sloganı var onunla bitirelim mi? Her şey çok güzel olacak. Vallahi de billahi de her şey çok güzel olacak hiç endişe etmeyin.
Bir şey daha. Sandığa giderken oyumuzu kullanırken ayın 14’ünde bir bayram havası içinde gidin. Tek isteğim o. Komşunuzu alın, akrabanızı alın, kardeşinizi alın bir bayram havası içinde gidin ve oyunuzu kullanın. Ve sandığa giderken geçen seçimlerde AK Parti’ye veya MHP’ye oy veren bir kardeşimizi de alın. Onu da ikna edin. Türkiye’nin değişmesi lazım deyin. Türkiye soyuluyor deyin. Türkiye’yi beşli çetelere teslim ettiler deyin. Bu Bay Kemal gelmiş diyor ki ‘Ben kul hakkı yemem, kul hakkı yedirmem.’ diyor. Bulduk böyle bir adam gidelim oyumuzu ona verelim deyin ve ikna edin.
Ne söyledim? Kul hakkı yemem, kul hakkı yedirmem. Bir şey daha. Onlar böyle bir şey söylüyor mu? Cumhur İttifakındaki genel başkanlar diyorlar mı? Kul hakkı yemem, kul hakkı yedirmem yedirmem diyorlar mı? 2 bin 400 yıl önce bu topraklarda Platon diye bir bilim insanı çıkmış. Diyor ki, ‘devleti yönetenler, yönettiği süre içinde zenginleşirlerse vatandaşın hakkını değil kendi mal varlıklarını korumaya başlarlar.’ O nedenle biz vatandaşın hakkını koruyacağız. Siyaset zenginleşme aracı değildir. Siyasete girip de zenginleşenler bilin ki malı götürüyorlardır. Ama nereye götürürlerse götürsünler Bay Kemal onların tamamını getirecek. Türkiye’de size verecek.
Bir uzman ekibimiz var, 22 yılda ne kadar para götürdüler yurtdışına diye hesapladılar. 418 milyar dolar… O parayı son kuruşuna kadar getireceğim. O nedenle beşli çeteler beni sevmezler. Aman ha bu cumhurbaşkanı olmasın diye kampanyalar açarlar. Gazeteler kiralarlar, yazarlar kiralarlar, türlü iftiralar atarlar. Şundan emin olun, ben o 418 milyar doları son sentine kadar getireceğim ve bu ülkede bu millete vereceğim.
Gençler, emin olun hayatımda soğanın bu kadar pahalı olacağını hiç düşünmemiştim, emin olun. Ya nasıl bir ülke? Nasıl yönetiliyor? Akıl alacak şey değil. Ama dediğim gibi, gençler ve kadınlar bunların ezberini bozacak. Yeni bir Türkiye’yi beraber inşa edeceğiz.
Evet, bir daha. Her şey çok güzel olacak. Her şey çok güzel olacak; çünkü Bay Kemal kul hakkı yemez, kul hakkı yedirmez.
Hepiniz sağ olun, var olun.