Diyarbakır Barosu Cezaevi İzleme Komisyonu Yöneticisi Av. Servet Özen, Türkiye’deki cezaevlerinin dolmasını, tutukluma taleplerinde yaşanan artışlardan kaynaklandığını ifade ederek, suçluluğu engellemeye yönelik başvurulan bir müessese olmasından dolayı cezaevlerinden dolululuk oranının arttığını söyledi. Özen, suç ve suçluluğu ortaya çıkaran toplumsal, ekonomik, sosyal, siyasal olarak toplumun suç üretme veya suça sevk nedenlerini ortadan kaldırılması gerektiğini ifade ederek, "Toplumsal bir mekanizmanın devreye girmesiyle suçluluğu ortada kaldırmak gerekiyor. Buna ilişkin yasal mevzuatın uygulanmasına gereksinim duyulmamalı. Mevcut TCK’yı değerlendirirsek, mevcut yargı sistemi içinde tutukluluk istisna olması gerektiği yerde esaslı bir müessese olarak uygulanmakta. Suçluluğu engellemeye yönelik başvurulan bir tutuklama müessese olmasından dolayı cezaevlerinden dolululuk oranı artmaktadır. Mevcut mevzuatımıza baktığımızda, tutuklamanın bir istisna olduğunu, başvurulması gereken tedbirlerden olduğunu net bir şekilde ortaya koymuştur. Anayasa Mahkemesi’nin son dönemlerde verdiği kararlarda, kişi güvenliği ve hürriyeti hakkının çok bariz bir şekilde ihlal edildiği belirtilmişti. Anayasa Mahkemesi’nin içtihadında görüldüğü gibi, diğer güvenlik tedbirleri eğer gerçekten sonuç alınamıyorsa, tutuklamaya başvurulması gerekiyor. Anayasa Mahkemesi’nin verdiği kararlar, yerel mahkemeler için yol gösterici olarak değerlendirilmeli.Tutuklama son çare olarak başvurulması gerekiyor" dedi.
Tutuklamaların yaşanmaması için bazı cezaların Kabahatler Kanunu gibi kanunlarla değerlendirilmesi gerektiğini bildiren Özen, "Kimi suç tiplerinin TCK’dan çıkarılıp, Kabahatler Kanunu kapsamına alınmalı veya farklı idari yapı yöntemiyle bazı cezalara tabi tutulmalı. Her şeyi suçluluk ve ceza-i müeyyide ile çözmektense, farklı yöntemler uygulanmaları. Bu uygulamaların hayata geçmesiyle, cezaevleri bir nebze de olsa ıslah edilmiş olur. Cezaevlerinin kuruluş amacı, suçluyu tekrar topluma kazandırmayı amaç edinirken, Türkiye’de cezaevlerinin bugünkü koşulları bundan çok uzak durumda. Bu da aslında tekrar suçlu üretiyordur" diye konuştu.
365 CEZAEVİ DOLMAK ÜZERE
Türkiye'de 302 kapalı, 52 müstakil açık ceza infaz kurumu, 2 çocuk eğitim evi, 5 kadın kapalı, bir kadın açık, 3 çocuk kapalı ceza infaz kurumu olmak üzere toplam 365 ceza infaz kurumu bulunuyor. Cezaevleri 159 bin 475 kişi kapasiteli. Mevcut tutuklu ve hükümlü sayısı 156 bin 707. Cezaevlerinin kapasitesinin dolmasına ise sadece 2 bin 768 kişi kaldı.
MARMARA İLK SIRADA
Tutuklu ve hükümlülerin bölgelere göre dağılımında Marmara Bölgesi 44 bin 305 ile ilk sırada yer alırken, Marmara'yı 25 bin 364 ile Ege Bölgesi, 22 bin 950 ile Akdeniz Bölgesi, 21 bin 849 ile İç Anadolu Bölgesi, 19 bin 72 ile Karadeniz Bölgesi, 13 bin 107 ile Güneydoğu Anadolu Bölgesi, 9 bin 896 ile Doğu Anadolu Bölgesi izledi.
HIRSIZLIK İLK SIRADA
Türkiye'de cezaevlerini, hırsızlık ve adam öldürme suçlarından giren tutuklu ve hükümlüler dolduruyor. Cezaevlerinde bulunanların bazı suçlarına göre dağılımında ilk sırayı 32 bin 663 ile hırsızlık alıyor. Hırsızlığı 27 bin 214 ile adam öldürme, 27 bin 76 ile uyuşturucu ve gasp, 18 bin 301 ile yaralama, 18 bin 196 ile yağma veya gasp, 12 bin 648 ile cinsel suçlar, 6 bin 812 ile sahtecilik, 4 bin 290 ile dolandırıcılık, 2 bin 86 ile fuhuş, bin 930 ile de adam öldürmeye teşebbüs suçları izliyor.
Öte yandan, Türkiye'de tutuklu ve hükümlü sayısı 2005 yılında 55 bin 870, 2006'da 70 bin 277, 2007'de 90 bin 837, 2008'de 103 bin 235, 2009'da 116 bin 340, 2010'da 120 bin 814, 2011'de 128 bin 604, 2012'de 136 bin 20, 2013'de 144 bin 178, 2014 yılının 12. ayında ise 156 bin 707'ye yükseldi.