Tetikçisi Ahmet Hakan Coşkun üzerinden saldırdığı İhlas Finans gerçeklerini, FETÖ ile birlikte İFK’yı nasıl batırdıklarını yazdım ya…
Bekledim ki, Aydın Doğan da tetikçisine sağlam bir savunma yazdırsın.
Hatta Ahmet Hakan öyle cevaplar versin ki, yazdığıma yazacağıma pişman etsin…
Ne gezer…
28 Şubat sürecinde İhlas Finans’ı batırmak, sonrasında da yabancı İslami bankaların ortaklığını engellemek için FETÖ ile birlikte çevirmedikleri dümen kalmayan Aydın Doğan’ın tetikçisi, uzun uzun anlattığım kumpaslara cevap vermek yerine, yine kalemine çamur doldurmuş…
Alabildiğince ucuz, olabildiğince aşağı bir dille şirretliğe devam etmiş.
Her zamanki hâlleri…
Onların seviyesi, işte bu…
Bak Ahmet Hakan…
Kanal 7’den önce bir dönem TGRT’de çalıştın...
O yüzden bizim o kadar çukura inemeyeceğimizi iyi bilirsin…
Diyorum ki;
Sana, tetikçiliğini yaptığın Aydın Doğan’ın cukkası bol ihaleleri nasıl aldığını sormuyorum.
İlk dört yılı ödemesiz, sıfır faizli ballı devlet kredilerini yazmanı istemiyorum.
Hürriyet’in İzmir’deki arsasını 7.5 milyon dolara satıp, sonra KAP’a 5.5 milyon dolar bildirdiğini, böylece hissedarlara pay ödemesi gereken 2 milyon doları Samsonite bavulla nasıl kasasına indirdiğini irdelemiyorum.
Petrol Ofisi’ni (POAŞ) yok pahasına nasıl aldığına, sonra da ortağı bankayı diskalifiye ederken çevirdiği dümenlere girmiyorum.
POAŞ’ta yaptığı petrol kaçakçılığını ve bu sebeple 24.5 yıl hapisle yargılandığı davayı kurcalamıyorum.
TSK’nın, Türkmenlere yardım için ihaleye açtığı 450 bin ton petrolü, 50,25 dolar yerine 10 dolardan nasıl hortumladığını anlatmıyorum.
4.5 milyar dolarlık vergi borcunun önemli bir kısmının silinmesinde FETÖ ile nasıl iş tuttuğuna değinmiyorum.
Hortumladığı Dışbank’ı, son anda nasıl elden çıkarabildiğini sorgulamıyorum.
Hilton arazisine ucuza nasıl konduğundan bahsetmiyorum.
Ülkenin koskoca Başbakanına otel lobilerinde nasıl fırça attığını, hükûmeti kuracak Başbakan’ın, niye önce Aydın Doğan’ın evine gitme ihtiyacı duyduğunu yazmıyorum.
Medyada önüne engel olabilecek isimleri nasıl korkutup saf dışı ettiğini hatırlatmıyorum.
Kendi gücü uğruna, vatanı satmaktan çekinmediğini, Alman istihbaratına nasıl uşaklık ettiğini anlatmıyorum.
PKK’ya, DHKP-C’ye, FETÖ’ye yayınlarınızla verdiğiniz desteği gözünüze sokmuyorum.
Gezi’de, 17/25 Aralık’ta, Savcı Selim Kiraz’ın şehit edilmesinde, Türkiye’yi Suriye’de etkisizleştirecek tezgâhlarda üstlendiğiniz rolü gündeme getirmiyorum.
Hele hele seninle ilgili hiçbir şeyi sorguladığım yok...
Koskoca bir holdingin patronunun evini diline dolarken, “Aydın Doğan’ın maaşlı garsonusun. Milyonluk rezidansları neyle aldın?” diye sormuyorum bile…
Sadece, İhlas Finans’ı batırmak için patronunun neler yaptığını anlat diyorum.
FETÖ’den istediği görevler arasında İFK’nın batırılması var mıydı?
İFK’yı kasıtlı batıran 28 Şubat’ın sivil ayağında bir numara mıydı?
İFK’nın satışı her gündeme geldiğinde, Zaman’la birlikte Hürriyet’in saldırıya geçmesi tesadüf müydü?
Sakarya’da kuracağımız KİA fabrikasının, ÇED raporu bahanesiyle engellenmesinde Aydın Doğan’ın parmağı var mıydı?
“İhlas’ı batıracağım” diye açık açık gözdağı veren Mesut Yılmaz’a bu talimatı Aydın Doğan mı vermişti?
Ve en önemlisi…
28 Şubat davasının kadük kalmasını yine Aydın Doğan mı sağladı?
Bi cevap verin hele…
Yoksa uzayın da ense tıraşınızı görelim…
Tasfiye hâlindeki İhlas Finans ne kadar ödeme yaptı?
Önceki yazımda, Dubaili bankacıların ortaklık görüşmeleri sırasında “Niye TL hesaplarını dolara çevirip, elinizle borcunuzu dörde katladınız? Bunu yapmasanız, borcunuzu ödemiştiniz” dediğini yazmıştım.
Haklılardı…
Üstelik bu, kâr-zarar ortaklığıydı.
Yeryüzünde hiçbir banka ya da şirket, tasfiyeye girmişken böyle bir şey yapmazdı.
Ama Enver Ağabey yapardı.
Yaptı da…
Türk Lirası hesapların tamamını, ekonomik krizde kimsenin mağdur olmaması için dolara çevirdi.
Devalüasyonlarla fırlayacağını bile bile…
Bunu Ahmet Hakan gibiler anlamaz…
Onun için yazmıyorum zaten…
Sadece, bugüne kadar ödediğimiz rakamı soranlar oldu.
Ben de doğrudan ilgililerine sordum, cevabını aldım.
Durum şöyle;
İhlas Finans Kurumu’nun 10 Şubat 2001 tarihinde faaliyeti durdurulduğunda, mudilere kâr payı olarak dağıttığı rakam 532 milyon dolar.
Devlete ödenen vergi ve KDV miktarı ise 320 milyon dolar.
Yani toplamda 852 milyon dolar ödeme yapılmış.
İhlas Finans’ın tasfiye sürecinde toplam 222 bin 250 mudiye olan toplam borç 1 milyar 100 milyon dolar idi.
Bugüne kadar 222 bin 250 mudiden, 201 bin 250’sine toplam 910 milyon dolar borç ödemesi gerçekleştirildi.
Kalan 21 bin mudiye olan 190 milyon dolarlık borç için de ödemeler sürüyor.
Hem de Doğan Grubu gibi kamu ihaleleri kopararak değil, kendi öz kaynakları ve çabaları ile…
Bu kadar yüklü bir borç, bu şartlarda ancak bu kadar sürede ödenebilir zaten.
İhlas Finans Kurumu, İslami esaslara dayalı, yani kâr/zarar ortaklığına göre faaliyet gösteren bir kurumdu.
Yani mudilerin sadece kârda değil, zararda da ortak olması gerekmekteydi.
Oysa merhum Enver Ağabey, toplam mevduatta önemli bir pay oluşturan TL hesaplarını bile dolara çevirdi.
O gün TL alacağı olan mudilere borç, dolara çevrildiği için bugünkü kurla tam 6’ya katlanmış durumda…
Bunu neden yapmışız?
Bize güvenen insanlar, Marbank ya da TYT Bank olayında yaşandığı gibi mağdur olmasın...
Hatırlatayım…
Bu iki bankanın tasfiyesinde, döviz hesapları bile TL’ye çevrilmişti.
İFK tam aksi yönde karar aldı, mudileri korudu.
(Aslında Aydın Doğan, FETÖ, Mesut Yılmaz gibi 28 Şubat’çılar olmasa, bu borç hiç oluşmayacaktı.
Sonra ortaklık için gelen Arap sermayesini engellemeseler, bırakın borç kapatmayı, İFK 5 yılda en az 5 milyar dolarlık bir kurum olacaktı.)
Dinine imanına söyle Ahmet Hakan…
Senin patronun Aydın Doğan bunu yapar mıydı?
Ufak bir düzeltme:
Önceki günkü yazımda, 2000 yılında gelen Avrupalı yatırımcının BDDK ile de görüştürüldüğünü yazmışım. O dönem henüz BDDK kurulmamış, görüşmeler Hazine Müsteşarlığı ile yapılmıştı. Daha sonra Dubai Islamic Bank ve Abu Dabi Islamic Bank’la yürütülen görüşmelerde, SPK’nın yanı sıra BDDK ile de görüşüldü.