Başbakan Ahmet Davutoğlu başkanlığında yapılan Bakanlar Kurulu toplantısı sürerken, Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, gazetecilere açıklamalarda bulundu.
Açıklamalarının ardından gazetecilerin sorularını cevaplayan Arınç, "Hafta sonunda Sayın Başbakan'ın Diyarbakır ve Batman'a ziyareti oldu. Bakanlar Kurulu toplantısında hem çözüm süreci hem de Sayın Başbakan'ın özellikle Diyarbakır ziyaretiyle ilgili bir değerlendirmesi oldu mu?" sorusuna, "Kongrelere birlikte katılmıştık, üzerinde ayrıca durmadık. Sayın Başbakanımız esasen Diyarbakır ve Batman'da da ana ekseni çözüm süreci olan önemli konuları yurttaşlarımızla paylaştı. Bunlar da basın marifetiyle bütün Türkiye'de bilindi. Buna ilave edecek herhangi bir şey yok. Çözüm süreci Türkiye'nin meselesidir, bütün yurttaşlarımızın sorunudur. Bu konuda hükümetimizin kararlı, ısrarlı ve bu konu inançlı olduğunu hepimiz biliyoruz" karşılığını verdi.
Bir gazetecinin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız'ın toplantıda yaptığı sunuma işaret ederek, "Diyarbakır'ın da içinde olduğu çok sayıda ilin DEDAŞ'a 255 milyonu aşan borcu var. Bu konuda hükümet olarak bir karar aldınız mı, nasıl bir çalışma yapılacak? Batman başta olmak üzere bazı belediyeler borcunu ödeyeceğini açıkladı ama diğer belediyelerin böyle bir açıklamaları yok. Kamuoyunda 'ödenmeyecek' yönünde bir algı oluştu. Nasıl bir formülü düşünülüyor?" sorusu üzerine Arınç, "Sadece bugün için değil epey bir zaman öncesinden bu yana elektrik ve su borçlarının ödenmemesiyle ilgili sıkıntılar var. Bu sıkıntılar zaman zaman ara çözümlerle bugüne kadar halledildi. Bu konuda bakanlığımızın ve özelleştirme sonrası bu işi üstlenen firmaların iyi niyetli yaklaşımları olduğunu biz biliyoruz. Ancak ne var ki bir hizmeti insanların veya kurumların bunun bedelini ödememek gibi anlaşılmaz ısrarları var. Bu durum karşısında da şüphesiz yasalardan kaynaklanan imkanların kullanılması gerekiyor" ifadelerini kullandı.
Arınç, Doğu ve Güneydoğu bölgelerindeki 6 ilin belediyelerine ait hizmet binalarının içme suyu, atık su arıtma ve ticari abonelikler kapsamında toplam 255 milyon lira borcu olduğunu açıkladı.
"DEDAŞ'ın tüm çabalarına rağmen bu borçların ödenmesine yönelik bir gelişme sağlanamamıştı" diyen Arınç, şunları kaydetti:
"Bunun üzerine DEDAŞ, 20 Ocak 2015 günü söz konusu belediyelerin, borcu olan aboneliklerin elektriklerini kesti. Bunun üzerine de belediyeler bir direnişe başladılar. Hoş olmayan tavırlar, tutumlar içerisinde maalesef konu kamuoyunun gündemine geldi. Şimdi ben sadece tartışmaların ötesinde bugün Sayın Bakanımızın sunduğu son durumu sizlere arz etmek isterim. 255 trilyon borçları olan belediyelere ait, Diyarbakır'da belediyelerin toplam 87 milyon liralık borçları bulunmaktadır. Bu borçlarının ödenmesiyle ilgili valilik kanalıyla uzlaşma yolları aranmaktadır. Bu 87 milyon 851 bin 020 lira Yenişehir, Silvan, Sur, Kayapınar, Ergani diye devam ediyor. Belediyelerimize ait borçlar. Şanlıurfa'da 87 milyon liralık borçlarla alakalı büyükşehir belediyesiyle İller Bankası arasında protokol yapılarak tahsil edilmesi için görüşmelere devam etmektedir. Olumlu sonuçlanacağını umuyoruz. Şanlıurfa Belediyesi geçmişten biriken borçlarını iyi niyetle ödemeyi taahhüt etti. Mardin Belediyesi'nin toplam 42 milyon borcu var. Bunların ödenmesiyle ilgili aynen Diyarbakır'da olduğu gibi valilik kanalıyla uzlaşma yolları aranıyor. Batman'da 22 milyon liralık elektrik borcuyla ilgili Batman Belediyesi'yle İller Bankası arasında protokol yapıldı. Batman Belediyesi'ne gösterdiği duyarlılıktan dolayı huzurlarınızda teşekkür ediyorum. Ziyaret ettiğimiz sırada da bu konu gündeme gelmişti. Onlar 'borcumuz borçtur, biz bunu ödeyeceğiz' dediler. Ben diğer belediyeler açısından örnek olmasını diliyorum. Siirt'te belediyenin toplam 1 milyonun üzerinde borcu vardı, bu borçlar ödenmiştir. Şırnak Belediyesi'nde belediyelerin toplam 25.7 milyon liralık bir borcu var. Ama ödeme taahhüdü alındı ve yapılandırma olacak.
Şırnak Belediyesi de olumlu bir yaklaşım gösterdi. DEDAŞ bölgesindeki 6 ilin belediyelerindeki aboneliklerin bedelinde şu an itibarıyla herhangi bir elektrik kesintisi de yoktur. Bildiğiniz gibi bu arada mahkemelerden kararlar da çıktı. Belki bir ara çözüm olarak bu mahkeme kararlarının da olumlu etkisi olduğunu söylemeliyim. Borcu olan belediyelerin ödemelerine ilişkin görüşmeler devam etmektedir. Şirketler özelleştirildikten sonra şu borçlar bir artı para istendiğini göstermiyor, yalnızca kullanılan elektriğin parasının istendiğini gösteriyor. Bu her yer için geçerlidir. Türkiye'nin her yerinde bu hizmeti tüketenlerin, bu mal ve hizmet alımını yapanların bunun karşılığı olan ücretleri ödemesi gerekir. Bu konuda kamuya, kurumlarımıza, özel sektöre, insanımıza, vatandaşımıza elbette önemli görevler düşüyor. Bu konuda yapılan çalışmaların olumlu anlamda devam ettiğini Sayın Bakanımız da ifade ettiler. İyi niyetle ödeme yapmak isteyen bütün vatandaşlarımıza da yardımcı olunacak, borç yapılandırması yapılacak, Ancak 'hiçbir şey ödemem' denirse bu kesinlikle doğru değil yasalar bunu kabul etmiyor. Hangi görüşten olursa olsun belediyelerimize, çiftçilerimize, vatandaşlarımıza ayrım yapmaksızın hizmet götürmeye devam ediyoruz. Şüphesiz bu her şartta devam edecektir. Ben konunun çok yakın bir planda uzlaşma ile sonuçlanacağını, en azından belediyeler ve bazı kurumlar açısından, vatandaşlarımızla ilgili olarak da şirket ve vatandaşlar arasında bakanlığımız zaman zaman aracı rolü oynamakta ve tahsilatın daha çok yapılmasına yardımcı olmaktadır."
’’CEMAAT OKULLARI OLARAK BİLİNİRKEN...’’
Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, "Cemaat okulları olarak bilinen okulların Türkiye içindeki faaliyetlerinin paralel devlet yapılanması şekline dönüştüğünden hareketle yurt dışındaki okullarına da Türkiye aleyhinde çalışmalar yapıyor mu, bu konulardaki bilgiler nedir, bunlar bir potada toplandı. Bunun da ıslah edilmesi üzerinde karar varıldı" dedi.
Başbakan Ahmet Davutoğlu başkanlığında yapılan Bakanlar Kurulu toplantısı sürerken, Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, gazetecilere açıklamalarda bulundu.
"Yurtdışındaki Türk okulları daha çok cemaat okulları olarak bilinen okullarla ilgili bir sistem değişikliği konusunda bir çerçeve çizebilir misiniz? Bir tarih var mı?" sorusu üzerine Arınç, "Bu konu Sayın Cumhurbaşkanımız ve Sayın Başbakanımız tarafından zaman zaman dile getiriliyor. Belki 15 veya 20 yıldan bu yana dünyanın pek çok ülkesinde Türk okulları dediğimiz okullar var, eğitim faaliyetleri götürüyorlar. Hükümetimize yani Milli Eğitim Bakanlığımıza bağlı, hangi hükümetler döneminde olduğu hiç önemli değil. Mesela ben bunların bazılarını ziyaret etmiştim, Meclis Başkanlığım döneminde Romanya'ya gittim, Dobruca Bölgesi'ndeki Türk okullarını ziyaret etmiştim. 1 ay kadar önce Kuveyt'e gittim, yine Milli Eğitim Bakanlığımıza bağlı okullar var. Şüphesiz pek çok ülkede, Cidde'de, Medine'de, Mekke'de yine Türk okulları var. Bunlar daha çok Türk yurttaşlarımızın çocuklarına eğitim hizmeti vermek üzere onların yoğun olarak bulundukları bölgelerde açılmış okullar var. Meseleyi birbirine karıştırmayalım ancak kapsamlı bir eğitim çalışması yapmamız gerektiği kararı verildi. Sayın Milli Eğitim Bakanımız güzel bir sunum yaptı ancak bunun zenginleştirilmesi ve olabilirliği konusunda hepimiz önümüzdeki Bakanlar Kurulu'na kadar detaylı bir inceleme çalışması yapacağız. Belki önümüzdeki hafta bu konuda yapılabilecek olan çalışmalarımızı sonuçlandırmış olacağız" cevabını verdi.
"Bu konu farklı açılardan ele alınması gereken bir konudur" diyen Arınç, şunları kaydetti:
"Bu okullar bir defa yurt dışında Türkiye Cumhuriyeti vatandaşların desteğiyle açılmış okullardır. Bunlar cemaat okulları olarak bilinirken daha sonra Türkiye içindeki faaliyetlerinin paralel devlet yapılanması şeklinde dönüştüğünden hareketle yurt dışındakilerin de Türkiye veya Türkiye aleyhinde çalışmalar yapıyor mu, bu konulardaki bilgiler nedir, bunlar da elbet bir potada toplandı. Bunun da ıslah edilmesi üzerinde karar varıldı. O karar da şudur: Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarımızın katkısıyla kurulmuş şirket, dernek veya Türkiye'den yönetilen veya o ülkelerde ortaklıklar kurmak suretiyle açılan ticari amaçlı okullar var. Bunların her birine müdahale etmek hukuken mümkün değil. Yani biz hukuk içerisinde kalacağız. Biz kalmazsak o ülkelerin kendi yasaları var. Onların hukuku içerisinde meseleye bakmamız lazım. Kaldı ki bir Türkiye'nin laik, demokratik, sosyal olduğu kadar bir hukuk devleti olduğuna da inanıyoruz. Dolayısıyla yapacağımız çalışmaların hukuk devleti ilkesine uygun olması gerekir. Mesela bir şirkete zorla el koymak zaten mümkün değil, doğru da değil. Şirketlerin devralınması veya satın alınması suretiyle bu okullardaki eğitim faaliyetlerinin devam etmesi düşünülebilir. Veya bunun dışındaki formüller de değerlendirilebilir. Ama biz meseleye 3 boyutta bakıyoruz.
Bir, mevcut okullarımızın kalitesinin artırılması. Sadece 3 örneği biraz önce verdim. Bunların örnekleri çok daha fazladır. Bulundukları ülkelerdeki eğitimin daha nitelikli olması, öğretmenlerimizin daha nitelikli olması ve öğrencilerimizin daha iyi bir eğitim alması noktasında mevcut okullarımızın hem fiziki imkanlarının hem de eğitici imkanlarının yeniden desteklenmesi konusu. İkinci konu, biraz önce söylediğim yurtdışında Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının farklı biçimlerde kurmuş oldukları ve devam eden okullarının faaliyetlerinin aynı şekilde devralınmak suretiyle mümkünse devam ettirilmesi. Bir üçüncüsü de yeni açacağımız okullar. Yani bir kanunla hükümetten hükümete yapmak yerine bir vakıf kurmak suretiyle bu vakıf bünyesinde örnekleri de başka açılardan başka kurumlar açısından dikkate alacağımız biçimde bir vakıf olarak düşünüyoruz. Gönüllülük esasına dayanan bir eğitim hizmeti olarak düşünüyoruz. Ama ana hatları çizilmiş fakat detaylandırılmamış bir çalışmayla karşı karşıya kaldık. Bunu önümüzdeki Bakanlar Kurulu toplantılarında olgunlaştıracağız."
Güncelleme Tarihi: 26 Ocak 2015, 20:40