“EŞİMİN YEĞENLERİ IŞİD’E KARŞI SAVAŞIYOR”
“HDP sokağa çıkma konusunda hata mı yaptı?” şeklindeki soru üzerine Tan, “Hata değil eksik. Kasıt yok, hata yok” ifadelerini kullandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir siyasi parti liderinin bile kullanmaması gereken bir üslupla “PKK’da bir IŞİD’de bir” dediğini söyleyen Tan, “PKK ile müzakere ediyorsun, dağdan indirmeye çalışıyorsun, ‘dağda gezeceğine ovada siyaset yapsın’ diyorsun. Önüne koyduğun yol haritası bu değil mi? Bunu söylerken bu dili nasıl kullanıyorsun. İnsanlar 1 aydır gece yatamazken, çocukları IŞİD’e karşı savaşırken, benim eşimin üç tane dayısının çocuğu, iki erkek bir kız bugün orada fiilen çarpışıyor. Benim eşim yatamazken bunu nasıl kullanıyorsun. ‘Kobani’nin Diyarbakır ile ne alakası var’ diyorsun. Alakası bu kadar, benim eşimin üç tane dayısının çocuğu orada. Bu dil, üslup düzelsin diyorsak, herkes böylesine hassas bir dönemde ağzından çıkan her kelimeyi, attığı her adımı tartacak” diye konuştu.
“MÜZAKERELER, GÖRÜŞMELER ŞEFFAF OLMALI”
“Bu gece olsa yine eylem çağrısında bulunuruz” diyen Tan, eylemin şeklini ve sonrasında gerçekleşen olaylardan bahsettiğini belirtti. Bu açıklamanın ardından grup başkanvekilleri ve partili arkadaşları ile görüştüğünü de belirten Tan, yaptığı röportajda İmralı’dan gelen görüşlerle kamuoyuna anlatılanlar arasında bazı çelişkiler olduğunu da söylediğini ifade etti. Tan, “Müzakereyi yürüten arkadaşlarımız ‘Öcalan 15 Ekim’e kadar süre verdi’ derken, Mehmet Öcalan çıktı ‘Çözüm diyorlar çözüm diye bir şey yok, müzakere diyorlar müzakere diye bir şey yok’ dedi. Burada da farklı bir anlam çıkartma durumu oldu. Bu her iki ifade de Mehmet Öcalan’a ait. İmralı’ya giden avukatların farklı ifadeleri var, yoksa orada konuşulan kararların dışında müzakere heyetinin farklı bir beyanının olmadığı, ama aileden ve avukatlardan İmralı ile görüşen arkadaşların müzakere heyetini de sıkıntıya sokacak bazı açıklamalarda bulunduğu ile ilgili bir değerlendirme var. Biz çocukken telefonculuk oyunu oynuyorduk, buradan ‘Urfa’ya kar yağdı’ diyorduk, öbür taraftan ‘Kastamonu’da börek var’ diye çıkıyordu. Bunun yolu bu müzakereler, görüşmeler şeffaf olmalı” şeklinde konuştu.
“GÜVENLİK PAKETİ DEĞİLSE ŞEKER PAKETİ Mİ?”
Hakimler ve savcıların özlük haklarını düzenleyen teklife Ceza Muhakemesi Kanunu’nda ve Türk Ceza Kanunu’nda bazı değişiklikler öngören maddeler eklenmesine ilişkin eleştirilerde bulunan Altan Tan, “Türkiye demokratikleşecek, yeni anayasa yapılacak, Türkiye Terörle Mücadele Yasası’nı kaldıracak’ derken yeniden 12 Eylül dönemindeki yasalara, Tansu Çiller dönemindeki yasalara döndük. Böyle bir günde kara mizah ne kadar doğru olur bilmiyorum ama 141-142 ve 163’de bunun içine koysa tam tüy dikilir” dedi.
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın getirilen maddelerin güvenlik tedbirleri ile ilgisi olmadığı yönündeki açıklamalarını eleştiren Altan Tan, “Peki ne ile alakası var. ‘Güvenlik paketi değil’ diyor, peki şeker çuvalı mı? Eğer sen ‘Avrupa’daki terörle mücadele yasalarını ve o normlardaki ceza yasalarını getirdim’ diyorsan, getir AB kriterlerindeki demokratikleşme yasalarını, bunu da getir, sonra da bizi Taksim Meydanı’nda as için rahat olsun. Bizde demokrasi bayramının kurbanı olalım. Türkiye’nin bu kaostan çıkmasının önünde tek bir yol var; radikal, cesur bir demokratik hamle. Ne zaman? Bugün. Bunu yapamazsa bu iş tekrar geriye saracak, bu ülke yanarsa hepimiz yanacağız” diye konuştu.
Kürt sorununun bir günde çözülmeyeceğini bildiklerini belirten ve esprili bir örnek veren Tan, “100 günlük sorun bir günde çözülemezse kaç günde çözülür. Bin günde mi, 10 bin günde mi? Hani İbo’nun 100 bin milyon baloncuk diye şarkısı vardı hatırlarsanız, işte reklam buda, gazoz reklamına döndü bu iş. Ağlanacak halimize gülüyoruz. Tiyatroya döndürmeyin memleketi” dedi.
İşte Altan Tan'ın o röportajı;
Güncelleme Tarihi: 15 Ekim 2014, 17:28