Başbakan Yardımcısı Babacan, ABD'nin başkenti Washington'da, IMF-Dünya Bankası Yıllık Bahar Toplantıları sonrasında temaslarını değerlendirdi. Washington’da yoğun bir program geçirdiğini anlatan Babacan, “G20 dönem başkanı sıfatı olduğunu ve IMF’de ülke grubunun başkanlığını ilk defa aldık dolayısıyla 8 ülke grubunun da başkanı sıfatıyla buradayız. Dün gece onun toplantılarını da yaptık” dedi.
Babacan, G20’nin dünyada en önemli platformlardan birisi haline geldiğini belirterek, artık G7’nin adının pek duyulmadığını, eskiden G7’nin üstlendiği fonksiyonun önemli bir kısmını G20’nin üstlenmiş durumda olduğunu söyledi. “Artık G7 ülkelerinin dünyadaki ağırlığı eskisi kadar güçlü değil” diyen Babacan, “Gelişmekte olan ülkeleri de içine alan ve 19 artı Avrupa Birliği’nden oluşan G20’nin çok önemsendiğini ve kararlarının da yakından takip edildiğini sizler de burada gördünüz, izlediniz. G20 demek dünya ticaretinin yüzde 75’i demek. Dünya nüfusunun yaklaşık üçte ikisi demek. Dünya ekonomik büyüklüğünün de yüzde 85’i demek. Dolayısıyla temsil gücü çok çok yüksek. Hem gelişmekte olan belli başlı ülkeler G20 üyesi hem de gelişmiş belli başlı ülkeler G20’nin üyesi. Aynı zamanda coğrafya olarak baktığımızda da Kuzey Amerika, Güney Amerika, Avrupa, Asya, Afrika, Avustralya bütün kıtaların temsil edildiğini de görüyorsunuz” şeklinde konuştu. Babacan, dolayısıyla temsil gücü böylesine yüksek bir yapının başkanlığını üstlenmesinin Türkiye için büyük bir onur olduğunu dile getirdi.
TÜRKİYE’NİN G20 ÖNCELİKLERİ
Aralık ayında açıklanan Türkiye’nin G20 dönem başkanlığı önceliklerinin 3 başlık altında toplandığını hatırlatan Babacan, “Kapsayıcılık, Uygulama ve yatırımlar. Kapsayıcılık başlığı altında kobilere özel önem vereceğimizi söylemiştik ve G20’nin sonuç bildirgesine bakacak olursanız kobilerin orada sıkça yer aldığını görüyorsunuz. Yine özellikle kadın istihdamı konusunda, kadınların iş gücündeki etkinliğinin ve rolünün arttırılmasını sağlayacak, kadın girişimciliğini izleyecek bir çizgi izleyeceğiz demiştik ve W20 yani Kadın20’yi açıkladık. Her ülkeye de söyledik. Bütün G20 ülkeleri kendi içlerinde bu yapılanmaları oluşturmaya başladılar. Yine kapsayıcılık başlığımız altında düşük gelirli ama gelişmekte olan ülkelerin özel bir yer alacağını söylemiştik. Yine sonuç bildirgesine bakarsanız bu konuya da özel bir vurgu var” şeklinde konuştu. Babacan, kapsayıcılık başlığı altında yapılan çalışmaların G20’de yerini bulmasının kendileri için sevindirici olduğunu ifade etti.
Babacan şöyle devam etti:
“İkinci başlığımız uygulama, uygulama başlığı altında, uygulamaya yönelik G20 ülkelerinin yapısal reform programlarının takibiyle ilgili bir mekanizma geliştirmiştik. Bu mekanizma buradaki toplantılarda kabul edildi ve artık G20 ülkeleri birbirlerine karşı da sorumlu hissedecek. Özellikle yapısal reformlarını gerçekleştirme konusunda. Böylece yapısal reformları ortak bir sorumluluk alanı haline getirmiş olduk. İş gücü piyasalarının gelişmesi için, yatırım ortamının iyileştirilmesi için ve kobiler için daha kolay bir iş ortamını sağlayabilmek için yapısal reformların önemini hep vurguluyoruz. 20 üyeli yapıda da, G20’de de bunun tüm üyelerce sahiplenilmesi tekrar bizi memnun eden bir gelişme oldu.”
Üçüncü başlık olan “Yatırımlar”a değinen Babacan, “Bu konuda da önemli ilerlemeler kaydettik. Özellikle altyapı yatırımlarına özel önem verilmesi, ülkelerin yatırım planlarını ortaya koyması ve bu yatırım planlarının da aynı yapısal reform planı gibi bir takip altına alınması konusunda da burada oy birliğiyle karar verdik. G20 üyeleri kendi ülkeleriyle ilgili altyapı yatırımları konusunda ne yapacaklar bunları detaylı bir şekilde ortaya koyacaklar ve burada bir takip mekanizmasını geliştirmiş olacağız. Bir bakıma bizim kendi içimizde Tü’kiye'de programlarla, planlarla, eylem planlarıyla ortaya koyduğumuz bu öngörülebilirlik getirme çalışmasını böylece G20’ye de biz yaygınlaştırmış hale geldik. Biliyorsunuz orta vadeli planlar açıklıyoruz, kalkınma planları açıklıyoruz. Kalkınma planının altında 25 tane öncelikli dönüşüm programı açıklamış durumdayız. Türkiye’de başarıyla uyguladığımız u şeffaf, öngörülebilir yaklaşımı G20 platformuna taşımış olmaktan gerçekten çok memnun olduk” şeklinde konuştu.
TOPLANTILARDA TÜRKİYE’NİN G20 DÖNEM BAŞKANLIĞINA ÖZEL ATI
Başbakan Yardımcısı Babacan, Kasım ayına kadar gündemin yoğun olacağına işaret ederek, “Kasım ayında biliyorsunuz Sayın Cumhurbaşkanımızın başkanlığında bir G20 zirvesi düzenleyeceğiz Antalya’da. Bütün bu çalışmalar da aslında o zirveye doğru hazırlık anlamına geliyor bir bakıma. Bizim sadece finanstan sorumlu bakanlar ve merkez bankası başkanlarımızın 4 toplantı değil bunun haricinde 5 ayrı bakan toplantısı gerçekleştireceğiz” dedi. Babacan, bu toplantılara, çalışma bakanları, ticaret bakanları, turizm bakanları, enerji bakanları ve gıda bakanlarının katılacağını söyledi.
Babacan sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ayrıca B20 hattımız var. Bir B20 etkinliği burada düzenledik. Geniş katılımlı ve şimdiye kadar rekor katılımlı seviyede olduğu söyleniyor. Dünyanın dört köşesinden insanlar geldi buradaki B20 etkinliğimize. Buraya geldiğimizde ilk gün T20 etkinliği düzenledik. Oraya da katılım ve ilgi gayet iyiydi, düşünce kuruluşlarından güzel bir ilgi vardı. Ve bunların hepsi itibarlı, bilinen kuruluşlar o da ayrıca bizi memnun etti. L20 yapımız, Ankara’da startını verdik biliyorsunuz. Çalışanlarımızı temsil eden bu yapı Türk-İş’in başkanlığında ama Hak-İş’in ve DİSK’in de destek verdiği bir yapıyla götürüyoruz. Y20 yapımız, C20 gençlik, sivil toplum bunlar önemli. Bütün bunlarla beraber yoğun bir şekilde G20 çalışmalarımız devam ediyor. Çok da takdir görüyor açıkçası. Bugün hem sabahki toplantı hem biraz önceki toplantıda bizim G20 dönem başkanlığımıza özel atıf vardı ve çok güzel ifadeler vardı. Bu da bizi memnun etti. Dün sabah erken yaptığımız B20 toplantısında yine atıfta bulunuldu. Çünkü biz hükümetler olarak, merkez bankaları olarak ne yaparsak yapalım asıl iş dünyası sahiplendiği zaman ve iş dünyası politikalara inandığı zaman, güvendiği zaman sonuç alınıyor. Büyüme ve istihdam ancak ondan sonra sağlanıyor. Dolayısıyla B20’nin etkin olarak süreçte olması ve alınan kararların hem içinde olmaları hem destek vermeleri hem de kararlara doğru yürürken kendi görüşlerini bizlere sunmaları bunlar son derece önemli anlayışlar. Bir de şunu yaptık. Evvelsi gece düşük gelirli ülkelerle G20 ülkelerini bir akşam yemeğinde bir araya getirdik yuvarlak masalarda. Masanın yarısında G20 bakanları varsa diğer yarısında düşük gelirli ama gelişmekte olan ülkelerin bakanları vardı ve ilk defa böyle bir ortamı G20 oluşturmuş oldu. Her iki taraftan da çok olumlu geri dönüş aldık doğrusu. Hem G20 dışındaki misafir ettiğimiz bakanlardan hem de G20 bakanlarından çok çok olumlu görüşler aldık. Böylece G20’nin düşük gelirli ülkelere bakışını da sağlamış olduk.”
“SADECE MÜNHASIR, KAPALI ÇALIŞAN BİR G20 İSTEMİYORUZ”
Bu kapsayıcılığın önemli olduğuna vurgu yapan Babacan, “Biz böyle münhasır, sadece kapalı çalışan bir G20 istemiyoruz. Dışa açık ve dünyanı n tümünü düşünen bir G20 platformu arzu ediyoruz. Onu da yıl sonuna kadar önemli ölçüde gerçekleştiririz diye ümit ediyoruz” diye konuştu.
TÜRK LİRASI’NDAKİ DEĞER KAYBI
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Türk Lirası’nın değer kaybetmesine ilişkin bir soruya “12 buçuk yıllık iktidar dönemimizde benden kurlarla alakalı bir açıklama duymadınız. Çünkü serbest kur rejimi uyguluyoruz ama ben şuna da hep vurgu yapıyorum: Eğer kurlarla ilgili dikkat edilmesi gereken bir açıklama varsa o da merkez bankamızın yaptığı açıklamalardır. Merkez bankamızın yaptığı açıklamalardan öte ayrıca merkez bankamızın yaptıklarıdır. Serbest kur rejimi uyguluyoruz ama kurdan enflasyona geçişkenlik olduğu için merkez bankası kur konusunda kayıtsız kalmıyor, kalamıyor. Onun için çok fazla konunun içine girmeden ben herkese merkez bankamızın dediklerini ve yaptıklarını takip etmelerini tavsiye ediyorum” cevabını verdi.
“YÜZDE 4’LÜK BÜYÜME TAHMİNİNDE REVİZYON YOK”
IMF ve Dünya Bankası’nın büyüme beklentilerini düşürmesine ilişkin değerlendirmeleri istenen Babacan, “Bu tahminler sürekli güncellenerek devam ediyor. Bizim kendi iç tahminlerimiz, çalışmalarımız var. Biz orta vadeli programda bu yılın büyümesini yüzde 4 olarak gerçekleştireceğini tahmin ettiğimizi söylemiştik. İlk çeyrek sonuçlarını 10 Haziran’da alacağız. İlk çeyrek sonuçları çıkmadan yılın tümüyle ilgili tahminlerimiz konusunda biz herhangi bir revizyona gitmek istemiyoruz. Çünkü dünya ekonomisi ve bölgemiz enteresan bir dönemden geçiyor. Tahmin ve projeksiyon yapmanın da zor olduğu bir dönemden geçiyoruz. Dolayısıyla uluslararası kuruluşların her birisi de farklı metodoloji de ve farklı kriterlere, farklı verilere bakarak kendi tahmin çalışmalarını yapıyorlar. Biz bugün itibariyle yüzde 4’lük projeksiyonumuzu revize etmiş değiliz ama ilk çeyrek rakamları ortaya çıktıktan sonra gerekirse o günün şartlarına göre projeksiyonlar tekrar gözden geçirilebilir. Ama bugün itibariyle resmi açıklamış olduğumuz rakam yüzde 4 ve onda herhangi bir revizyon yapmış değiliz” ifadelerinde bulundu.
ÇÖZÜM SÜRECİNİN EKONOMİYE ETKİLERİ
Babacan, Türkiye’deki çözüm sürecinin ekonomiye etkilerinin ne olduğunun sorulması üzerine şu cevabı verdi:
“Çözüm süreci gerçekten Türkiye’nin 30 yıldan fazla bir süredir devam eden ve çok kronikleşmiş bir sorununun çözümü aslında. Dolayısıyla bu sorunun çözümü öncelikle temel hak ve özgürlükler açısından, vatandaşlarımızın layık olduğu demokrasi standartlarına ulaşmamız açısından son derece önemli. Yani çözüm süreci aslında Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan herkesin zaten hak ettiği temel hak ve özgürlüklere kavuşması ve demokrasimizin de ileri demokrasiler seviyesine ulaşması için bir çaba. Bunu böyle özetleyebiliriz. Yine çözüm süreci dediğimizde ne anlamamız gerekiyor. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan herkesin uluslararası standartlarda, evrensel standartlarda temel hak ve özgürlüklerini doyasıya yaşayabilmesi ve aynı zamanda devletimizin tüm vatandaşlarını, etnik kökenine bakmadan, mensubu olduğu din ya da mezhebe bakmadan aynı samimiyette kucaklayabilmesi anlamına geliyor. Dolayısıyla böyle bir bakış açısının kuşkusuz hem demokrasimizin ilerlemesine hem de ekonomimizin gelişmesine çok büyük faydası olacaktır. Sadece Güneydoğu Anadolu, Doğu Anadolu bölgemizde değil Türkiye’nin topyekun kalkınması için çok önemli sonuçlarını göreceğiz. Zaten bugünden bu çözüm sürecinin oluşturduğu olumlu ortamın, olumlu atmosferin bölge üzerindeki etkilerini görüyoruz. Bunun Türkiye’nin genel risk birimini düşürme açısından da çok büyük faydası olacaktır. Tabi bu kolay bir süreç değildir. 10 yılların biriktirdiği sorunları çözümüyle ilgili bir çabadır”
“SABOTAJ GİRİŞİMLERİ VAR”
Bu yolda ufak tefek aksaklıkların, kazaların ve sabotaj girişimlerinin olduğuna dikkat çeken Babacan, “Türkiye’yi bu çözüm süreci yolundan saptırmak için dönem dönem girişimlere de maalesef maruz kalmaktayız. Ama nereden bakarsak bakalım halkımızın şu anda çözüm sürecini sahiplenmesi çok çok güçlü. Türkiye’nin dört bir tarafında, coğrafya gözetmeksizin çözüm sürecine halkımız çok büyük bir destek veriyor. Bu da bizi hem memnun ediyor hem de çözüm sürecinin devamı konusunda da bir bakıma işin garantisini oluşturuyor. Arkasında güçlü bir halk desteği olan her türlü çaba daha sürdürülebilir çabadır. Dolayısıyla güçlü desteği ve sahiplenmesi olduktan sonra inşallah çözüm sürecinin de nihai hedefine en kısa zamanda ulaşmasını bekliyoruz, arzu ediyoruz” diye konuştu.
PETROL FİYATLARINDAKİ DÜŞÜŞÜN CARİ AÇIĞA VE ENFLASYONA ETKİSİ
Başbakan yardımcısı Babacan, petrol fiyatlarındaki düşüşün cari açığa ve enflasyona beklenildiği kadar olmamasının nedenlerine ilişkin olarak şu açıklamayı yaptı:
“Petrol fiyatları dibi gördükten sonra ufak ufak artışlar da gördü. Dolayısıyla şimdi 40’lı fiyatlardan şimdi 60’a çıkan fiyatları görmeye başladık. Bu kadar sert hareketlerin yine petrol fiyatlarıyla ilgili projeksiyon yapmada da bize bazı güçlükler çıkarttığını söylememiz gayet doğal. Ama nereden bakarsak bakalım ki buradaki toplantılarda, hem G20 toplantılarında hem de IMFC toplantılarında, bu sabahki toplantıda tekrar da vurgulandığı üzere petrol fiyatlarının düşmesinin nihayetinde dünyanın tümüne olumlu etkisi var. Dünyada olumlu etkilediği ülkeler var, olumsuz etkilediği ülkeler var ama toplayıp da baktığımızda dünya ekonomisinin büyümesine destek veren bir unsur petrol fiyatlarının düşmüş olması. Eğer bu düşük seviyelerde devam ederse bizim bu yılki cari açığımızın uzunca bir dönemden sonra yüzde 4’lü rakamları görebilmesi mümkün. Ama tabi buradaki varsayım petrol fiyatlarının buralarda devam etmesi. Eğer tekrar yeni bir artış dalgası görürsek tabi o zaman bizim cari açığımız üzerinde tekrar farklı etkileri olabilir. Bugün itibariyle sadece bizim değil, piyasaların da beklentisi uluslararası kuruluşların da beklentisi bu yıl Türkiye’nin cari açığının yüzde 4 virgül küsür civarında olması yönünde. Öte yandan enflasyon üzerindeki etkilerini aslında görmeye başlıyoruz fakat gıda fiyatları tekrar hep farklı sebepler oluyor arkasında ama nereden bakarsak bakalım gıda fiyatlarının yine enflasyon üzerindeki olumsuz etkilerini bu yılın ilk yarısında da maalesef yaşadık, yaşıyoruz. Bu yılın ikinci yarısı önemli olacak. Eğer ikinci yarısında yağış bolluğu sebebiyle ve inşallah ümit ediyoruz ki ürün bolluğu sebebiyle gıda fiyat artışları bu yıl makul seviyede giderse bizim bu enflasyonumuz konusunda daha olumlu bir tablo bize getirebilir.”
TÜRKİYE’NİN İHRACAT PAZARI
Dünyada en hızlı büyüyen piyasanın Asya’da olduğu hatırlatılarak, buraya ihracat konusunda ne gibi çalışmaların yapıldığı sorulan Babacan, “İhracat pazarlarımızı zamanlıca çeşitlendirmiş olmamızın olumlu sonuçlarını biz bu kriz döneminde gördük. 2007-2008’den bu yana baktığımızda temel ihraç pazarımız Avrupa’nın durumu oldukça zayıf. Dünya geneline baktığımızda da büyümenin hala en zayıf olduğu bölge Avrupa Birliği, Euro Bölgesi ve bizim de en yüksek ihraç pazarımız. Dolayısıyla en büyük ihraç pazarımızda yaşanan bu zayıflığa rağmen Türkiye’nin eğer ihracat performansı belli bir çizginin üzerinde seyrettiyse bu zamanlıca pazarlıca çeşitlendirmemizin bir sonucu. Afrika, Latin Amerika başta olmak üzere, Kuzey Amerika’ya olan ihracatımızı takip ediyorsunuz yine Asya ile olan ticaretimiz gittikçe yoğunlaşıyor. Zaten ihracatımızı eğer zamanlıca ülke olarak çeşitlendirmemiş olsaydık bugün çok daha zayıf bir tabloyu görürdük. Bu çabalarımız olağanca hızıyla devam edecek. 2008 yılında Afrika’da 12 büyükelçiliğimiz vardı bugün 39 tane büyükelçiliğimiz var. Türk Havayolları şu anda 108 ülkeye uçuş yapıyor. Dünyanın en çok ülkeye uçuş yapan havayolu sıfatını aldı. Dünyanın en büyük havaalanını şimdi İstanbul’da inşa ediyoruz. Dolayısıyla bütün bunlar Türkiye’nin zamanlıca aldığı tedbirlerin bir sonucu” şeklinde konuştu.
Güncelleme Tarihi: 19 Nisan 2015, 15:28