Iğdır’da doğan ve 6 yaşında yüksek gerilim direğine çıkması sonucu iki kolunu kaybeden Akgün, daha sonra ailevi nedenlerden dolayı Ankara’daki Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumuna bırakıldığı söyledi. 18 yıl Çocuk Esirgeme Kurumunda kalan Akgün, "Kollarımı kaybettiğim için doğru düzgün bir işimi yapamazken kendi kendimle kalıp mücadele ettim. İhtiyaçlarımı kendim görebilme, sosyal ortamlarda kendimi ifade edebilme, faaliyetlerde bulunma gibi uğraşlarım oldu. Sporla ilgilendim, yüzme, kick-box, judo ve atletizm gibi branşlarda Türkiye’yi yer yer temsil ettim. Üniversitede ise burslu olarak güzel sanatlar okudum" şeklinde konuştu.
"Çizimlerden dolayı ön dişlerim zarar görmeye başladı"
Çizimlerine ve engelini ön plana koymadan oluşturduğu koleksiyona değinen Akgün, fikrin Radyo ve Televizyon bölümü okuyan bir arkadaşıyla tatlı bir tartışma esnasında ortaya çıktığını belirterek, karakterleri araştırmaya başlayıp resimlerini çizmeye başladığını ve adım adım bunu koleksiyon haline dönüştürmeyi düşündüğünü dile getirdi. Şu an hedeflediği 50 tane portreden 42’sini tamamladığını söyleyen Akgün, “Yeşilçam’ın Renkleri” adı altında unutulmaya yüz tutmuş Yeşilçam’ı yeniden canlandırmak adına böyle bir koleksiyon yaptığını kaydetti. Çizim süreçlerinde sürekli Yeşilçam filmleri izlediğini dile getiren Akgün bu konuda yurtta tanışıp evlendiği eşinin de desteğine değinerek, "Eşim gerçekten bana büyük destek oldu. Bir dönem çizimlerden dolayı benim ön üst ve alt dişlerim zarar görmeye başladı, kalemlerden deforme oldu ve ağrımaya başladı. Eşimin gidip benim için dişlik alması, parçalanan kalemlerimi ben kullanmaya çalışırken bana yeni set alması gibi desteği oldu. ‘Bu kare nasıl olur, hangisini daha iyi yapabiliriz’ diye bazen kendisine sorardım. Bu süreci aslında birlikte geçirdik" ifadelerini kullandı.
Böyle bir koleksiyon oluşturmasındaki amacını da belirten Akgün, "İnsanların verdikleri emekle hak ettikleri noktaya gelmelerini istiyorum. Böyle bir koleksiyonun gelecek nesillere aktarılması ve ilham kaynağı olmasını istiyorum" dedi. Bu anlamda ilk adımın Antalya Film Festivali olacağını ve bu konuda Kültür ve Turizm Bakanlığının da destek olmasını beklediğini ifade eden Akgün, koleksiyonunu yıllarca topluma gösterilebilecek en uygun yerin orası olduğuna inandığını kaydetti.
Güncelleme Tarihi: 22 Nisan 2017, 15:33