AKP’ye, ekonominin yok saydıkları gerçeklerini anlattı.
CHP’li vekilin konuşması şöyle:
“Bu bütçenin adı yatırım bütçesi değil; faiz bütçesi, transfer bütçesi!”
“2023 yılı Bütçesi, Plan ve Bütçe Komisyonu’na getirildiğinde, AKP bu bütçeyi
tanımlarken adına "Yatırım, üretim ve istihdam bütçesi." dedi.
Bu bütçe istihdam bütçesi değildi zaten 24 istihdam ve ekonomik teşvik paketi
getirdiniz, hiçbirinden bir şey çıkmadı. Üretim bütçesi değildi, zaten yıllardır
üretimi destekleyen hiçbir şey görmüyorduk.
Peki yatırım bütçesi miydi? Bakıyoruz, bütçeden yatırıma ayrılan pay 381 milyar
lira iken, faize ayrılan pay 580 milyar liradan fazla. Demek ki bunun adı yatırım
bütçesi de değil; faiz bütçesi hatta transfer bütçesi!
Baktığımızda bütçe gelirlerinin 1,1 trilyonluk kısmı ÖTV, KDV yani dolaylı
vergilerden elde edilmiş. Zaten, Türkiye'de vergi adaletinin olmadığını hep
söylüyoruz. 2022 yılında vatandaştan alınan her 100 liralık verginin 14,5 lirası
faize gidiyordu, 2023'te de 17,7 lirası faize gidecek; tabii, bu arada revize
edilmezse.
Sürekli büyümeyle övünüyorsunuz "Krize rağmen dünyanın en iyi ülkelerin
arasındayız." diyorsunuz. Bakın, cari açık ve borçla büyüme sağlanıyor, peki bu
sürdürülebilir mi? Değil.
Artık yoksulluk tuzağındayız!
Son on iki yıldır "Türkiye orta gelir tuzağına sıkıştı, tıkandı." diyoruz. Keşke
orta gelir tuzağında kalsaydık ama maalesef, artık yoksulluk tuzağındayız!
2013'ten bu yana kişi başı millî gelir 12.500 dolardan 9 bin dolarlara düştü; hele
başkanlık sisteminden sonra baş aşağı giden bir millî gelir karşımızda, 2007
yılının da altına geriledi oysa çok büyük de vaatleriniz vardı. Tabii, şu anda
daha da gerilemeye devam ettiğini hep birlikte görüyoruz. Yani, övüneceğiniz
bir tablo yok, getirdiğiniz durumu siz de görün artık ve vatandaşı da algı
yönetiminizle kandırmayın.
Başkanlık rejimi ekonomiyi elli yıl geriye götürdü!
Başkanlık rejimi ekonomiyi elli yıl geriye götürdü. Bir ülkenin dünya
ekonomisindeki yeri, o ülkenin yarattığı katma değerin dünyanın katma
değerinin ne kadarı olduğuna ve oranına bağlı olarak yorumlanabilir. Bu gözle
baktığımızda Türkiye'nin yarattığı katma değer dünyadaki katma değerin
0,86'sıydı. Ne zaman? 1980'de. 2012'de 1,24 oldu ancak Başkanlık sisteminden
sonra o da baş aşağı gitti, dünyanın katma değeri içerisindeki payımız 2021'de
0,84'e indi yani 1980'lerin altına inmiş oldu; 2022 yılı sonu için beklentiniz 0,67
yani elli yıl geriye gitti, işte bunun için söylüyoruz.
Günü kurtarma işlemlerini ekonomiyi yönetmek olarak görüyorsunuz!
Günü kurtarma operasyonlarınız var. Merkez Bankası rezervleriniz eksi
50'lerde; bu durum hem dış borç riskini hem de Türkiye'ye olan güveni azaltıyor.
3-5 milyar dolarlık swap yapıyorsunuz, biraz dengelemeye çalışıyorsunuz, bunu
da rezervlerden gösteriyorsunuz.
Biraz dış borç buluyorsunuz; ancak çok yüksek maliyetten.
Bu günü kurtarma operasyonlarını yapıyorsunuz da, bir istikrar programınız yok
yani bu kısır döngüden nasıl çıkılır, bunun hesabını yapmıyorsunuz. Bir de net
hata noksan kalemi yani, nereden geldiği belli olmayan ve iktidarınızda hiç
hesabını veremediğiniz birtakım para girişleri var; sürekli sorarız, cevap
alamayız; sorarız, sinirlenirsiniz; bunun da açıklaması yok.
Ne yazıktır ki, yaptığınız günü kurtarma işlemlerini de ekonomiyi yönetmek
olarak görüyorsunuz ya en acısı da bu.
Enflasyonda birtakım gerçekler var. TUİK, TÜFE'yi yüzde 85,5 olarak açıkladı
ama bizim vatandaşımızın, emeklinin, emekçinin, dar gelirlinin bir aylık
tüketimi içerisinde gıdanın payı yüzde 45'in üzerinde. Oysa, TÜİK'teki gıda payı
yüzde 25 ve buna göre gıdanın enflasyonunu da yüzde 98 açıkladınız.
Yani, gerçek geçim endeksi yüzde 90-100'larda ve siz bunu ücret zamlarına
yansıtmıyorsunuz. Ayrıca ücret zamlarını da 6 ay gecikmeli yaptığınız için de
sürekli yoksullaşma, fakirleşme artmakta.
"Büyüme" dediğiniz büyümeden de refah payı vermediğiniz için gelir
dağılımında bir bozulma sürekli devam ediyor, tabii artarak.
Ücret ve maaşlara baktığımda, ücret ve maaşların millî gelirden aldığı payın
dramatik bir düşüşü var. Millî gelirden aldığı pay yüzde 26 geriledi bu da gelir
dağılımının bozulduğunun önemli bir göstergesi.
Eğer çok başarılıysanız neden dünyanın en yüksek faizini ödemek
zorunda kalıyorsunuz?
"Cari açık" diyorsunuz artık sürdürülebilir değil. Bakın, ithal ikame programınız
hiç olmadı. İthalat yapmazsanız üretim zaten olmayacak ve bu yıl yaklaşık 50
milyar dolar bir cari açık beklentisi var. Ayrıca bir yıl içerisinde ödenmesi
gereken ve risk teşkil eden 185 milyar dolar da kısa vadeli dış borç var; bunu da
hesaba katalım.
Eğer çok başarılıysanız neden dünyanın en yüksek faizini ödemek zorunda
kalıyorsunuz? Hem yana yakıla borç almak zorundasınız hem de CDS'ler, iflas
risk primi yani, 600'leri aşmış durumda.
Bütçeye bakıyorum, ve bütçe açıklarının genel sebepleri nerelerden
kaynaklanıyor diyorum… 994 küsur milyar lira muafiyetler var, KDV'yle ilgili,
ÖTV'yle ilgili, kur korumalı mevduatla ilgili ki zaten yedi aylık süreçte
Hazineye 85 milyarın üzerinde yükü var, Merkez Bankasının yükünü hiç
saymıyorum.
Peki, başka nereden gelmiş bu bütçe açıkları? Kamu ve özel iş birliği projeleri
var, şehir hastaneleri, otoyol, köprü...
Hep diyorsunuz ya: "CHP bu yatırımlara karşı." Biz de sizin algı yönetiminize
karşı ısrarla diyoruz ki: Yanlış finansman yöntemi olduğu için karşıyız.
İşte, yanlış finansman yönteminin sonuçları, 2022'de 23,65 milyar liradan bugün
53,75 milyara çıkan bu yük de bütçe açıklarının bir diğer sebebidir.
Başka ne var? Mesela KİT'lerin zararları var. Hani Varlık Fonuna
devredilmişlerdi ya, BOTAŞ, Devlet Demiryolları, Toprak Mahsulleri Ofisi,
Çaykur, PTT gibi; Hazineden onlara da ayakta dursunlar diye 360 milyar lira
çıkıyor. Artık bunlara "görev zararı" demiyorsunuz, daha güzel bir tanımınız var
"borç verme" diyorsunuz ve bu işi kapatıyorsunuz.
Sürekli para basıyorsunuz, 200 liralık banknotlar 2009'dan bu yana en yüksek
seviyesine ulaştı ve bu yıl sadece dolar karşısında TL yüzde 29 değer kaybetti.
Yöntemlerinizle TL'yi doların karşısına attınız ve değerini düşürdünüz.
Bırakın heterodoks yaklaşımları, gerçeklere bakın!
Başka bir gerçeğimiz daha var; o heterodoks yaklaşımları bir kenara bırakın da
Türkiye'nin net dış borç ödeme faizi, kâr payı gibi kaynak çıkışlarının gayrisafi
hasılaya oranına baktığınızda eğer bu oran büyüme oranından daha fazla ise o
ülkede bir fakirleşme vardır. Bu söylediğim formül, son derece önemli bir
formüldür ve bir iktisat kanunudur.”
CHP’li Karabıyık ayrıca, kendisinden önce konuşma yapan Cumhur İttifakı
vekilinin Türkiye’de yeterli sayıda KYK yurdu olduğu ve bir barınma sorunu
yaşanmadığı, hatta Türkiye’nin bu anlamda dünyaya örnek olduğu ve Gençlik ve
Spor Bakanlığının öğrencileri desteklemek amacıyla verdiği burs ve kredi
ücretlerindeki artışın olumlu ve yeterli olduğuna dair açıklamalarına şu sözlerle
yanıt verdi:
“2016'da 135 dolar olan KYK bursu, 2023 yılında 67 dolara düştü. Ben Sayın
Vekile öğrencilerle bir araya gelip o okulları, yurtları gezmesini öneriyorum.
Öğrencilerin barınma ihtiyacını karşılamada dünya ortalaması yüzde 40'larda
iken, ülkemizde devlet, yurt ihtiyacı olan öğrencilerin sadece yüzde 19’una yurt
sağlanabiliyor. İl bazında ise yapılan planlama hatasından dolayı, örneğin
İstanbul’da bu oran yüzde 1’lerde iken, bazı illerde ihtiyaçtan fazla yurt
bulunuyor. Öğrenciler açıkta kaldılar ve unutmayalım ki günde bir öğün
beslenebiliyorlar. Bu enflasyon oranında verilen burs son derece yetersiz.”