Altılı Masa’daki ittifak ortakları ve hele İYİ Parti ve kurmayları, Kılıçdaroğlu’nun adaylığına karşıydı… “Kazanacak bir aday lazım!..” bahanesine sığınsalar da, bunun altında çok daha derin hesapların yattığı açıktı. Oysa İYİ Parti’ye, emanet 15 (on beş) Milletvekili katarak ayakta kalmasını ve siyasette söz sahibi olmasını Sn. Kılıçdaroğlu sağlamıştı. Bu vefasızlığın ve insafsızlığın altında neler yattığını anlamadan gerçek niyetlerin ve Siyonist projelere hizmet eden işbirlikçilerin anlaşılması imkânsızdı…
C- Temel Karamollaoğlu’nun, hem geçen seçimlerde hem bu süreçte, Kılıçdaroğlu’na karşı Abdullah Gül’ü ortaya atması da manidardı. Bu Abdullah Gül ki; Tayyip Erdoğan’dan önce, resmen ve alenen Erbakan Hoca’ya başkaldırmış ve Recai Kutan’a karşı SP Genel Başkanlığı’na aday olmuş insandı. Onun için Erbakan Hoca’nın: “Siyonist İsrail baltasına, İslamcı sap olmuş kişi…” dediği unutulmamıştı. Yani Temel Bey’in hâlâ bu Abdullah Gül sevdasını hayra yormak ahmaklıktı!..
Ç- Güya solcu, sosyalist ve CHP’li tavır takınan, ama Siyonist ve emperyalist odakların adamı oldukları, onların ağzıyla konuşmalarından anlaşılan yazar ve yorumcu takımı da, Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığına karşıydı!?
D- Bunlardan daha enteresanı, CHP teşkilatlarında ve Kemal Bey’in etrafında bulunup da, Siyonist saplantılı ve Masonik bağlantılı insanlar da Sn. Kılıçdaroğlu’nun adaylığına karşıydı, daha doğrusu “çomak sokmak ve karıştırmak” için fırsat kollamaları dikkatlerden kaçmamaktaydı!..
Peki bütün bunları nasıl yorumlamak lazımdı?
1- Sn. Kılıçdaroğlu Altılı Masa’yı kuran ve Millet İttifakı’nı ayakta tutan insandı…
2- Kılıçdaroğlu İYİ Parti’yi canlandıran ve barajı aştırıp siyaset imkânı sağlayan insandı… Hatırlanacağı üzere 15 Milletvekili CHP’den ayrılıp İYİ Parti’ye katılmışlardı ve Meral Akşener bu jestinden dolayı Sn. Kılıçdaroğlu’na teşekkür ve takdirlerini sunmuşlardı.
3- Devletin işleyişini tanıyan bir insandı…
4- Erdoğan’ın ve iktidarlarının talan ve tahribatlarına dirayet ve cesaretle karşı duran bir insandı…
5- Adaylığı konuşulanlar arasında; toplumun çok önemli kesimine ve hele kararsız kimselere umut ve heyecan aşılayan bir insandı.
Öyle ise, onun adaylığına karşı çıkan, ciddi ve gerçekçi bir aday da ortaya koyamayan ittifak ortakları, acaba neyi amaçlamaktalardı ve kime çalışmaktalardı?
6- Ve hele Sn. Kılıçdaroğlu’nun birçok konuşmasında, bir Kur’an ayetine dayanarak ve Rahmetli Erbakan’ın sloganına sahip çıkarak “Hak gelince, Bâtıl zail olup gidecek!” çıkışı acaba kimlerin canını sıkmıştı?
İYİ Partililer, Kılıçdaroğlu'nun Adaylığına Neden Karşıydı?
2021’den beri Meral Akşener'in yardımcılarından, Kılıçdaroğlu'na yönelik açıklamalar soru işaretlerine yol açmaktaydı.
Seçim tarihi yaklaştıkça en merak edilen soruların başında, Millet İttifakı'nın Cumhurbaşkanı adayının kim olacağıydı. Son dönemlerdeki performansına bakanlar, "CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun adı öne çıkıyor" değerlendirmesini yapmaktaydı.
Ama birileri ve özellikle İYİ Parti yetkilileri, sürekli İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu ile Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş ismini öne çıkarmaktaydı.
26 Kasım 2021 Cuma günü İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in İstanbul'da katıldığı bir açılışta, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'na yönelik "Bu çalışma performansınızın devamını dilerim, çünkü Cumhurbaşkanlığı seçiminde lazım" çıkışı kafa karıştırıcıydı. Akşener'in bu sözleri sosyal medyada, İmamoğlu'nun adaylığına göz kırptığı şeklinde yorumlanmıştı.
Ancak İYİ Parti'den asıl dikkat çeken açıklamaların, bunun ardından peş peşe genel başkan yardımcılarından gelmesi enteresandı.
İlk olarak İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Koray Aydın, Habertürk muhabiri Mahir Kılıç'a yaptığı açıklamada, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun olası Cumhurbaşkanı adaylığıyla ilgili "Kendisinden talip olduğunu duymadım. Herkes idealist davranmalı. Nefis zamanı değil" demiş ve kazanamama ihtimali olan bir isme "evet" demeyeceklerini açıklamıştı.
Bu açıklamadan sonra İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Cihan Paçacı yine Habertürk'e yaptığı açıklamada, "Kemal Bey, Cumhurbaşkanı adayı olabilir. Ancak adayların tespiti sırasında en fazla seçilme ihtimali olan ve birinci turda seçilmeyi sağlayacak, bunu riske sokmayacak adayın tercihi doğru olur” demekten sakınmamıştı. Anlaşılan bunları bu şekilde birileri doldurmaktaydı. Eski bir CHP'li olan, şimdilerde İYİ Parti Genel Başkan Danışmanı olarak görev yapan Aytun Çıray da benzer ifadeler kullanmıştı. Ancak Kemal Özkiraz: “Kemal Kılıçdaroğlu Alevi ve Solcu olduğu için İYİ Partililer onun Cumhurbaşkanı adaylığına sıcak bakmıyor!” şeklinde iddialar ortaya atmışlardı.
"Meral Akşener’den, Kılıçdaroğlu'na “Aday Olma!” mesajı mıydı?
Gazeteci-yazar Murat Yetkin, Altılı Masa liderlerinin Saraçhane'de Ekrem İmamoğlu'na destek mitinginin, fiilen seçim kampanyalarının başlangıcı olduğunu belirterek, 'Akşener’in vücut dilini şu sıralar iyi izlemek gerekiyor' diye yazmıştı. "Akşener bu hareketle Kılıçdaroğlu’na ‘Ağabey, kendi adaylığını ilan etme’ mi demek istiyordu?" diye soran Yetkin, Akşener'in vücut dilini şu sıralar iyi izlemek gerektiğini vurgulamıştı.
DEVA lideri Ali Babacan’ın İmamoğlu’nun uğradığı yargı haksızlığıyla beraber HDP’nin önceki eş başkanlarından Selahattin Demirtaş ve CHP İstanbul İl Başkanlığı’ndan alınan Canan Kaftancıoğlu’nu anması dikkatlerden kaçmamıştı.
Ama günün en enteresan hareketini mitingin sonlarına doğru Akşener yapmıştı. Akşener adeta İttihat ve Terakki’nin İkinci Abdülhamid’e yüklenmesi gibi -söylemesi zor da olsa- “kahrolsun istibdat (baskı), yaşasın hürriyet” sloganını tekrarlamıştı.
Akşener’e dek İmamoğlu, liderleri anons edip kürsüye kadar eşlik ederek sonra geri çekiliyordu. Ama Akşener İmamoğlu’nun çekilmesine izin vermedi, “sen kal” dedi; elini tutup bir süre öyle konuşmuşlardı. Bu tutum diğer partileri dalgalandırmıştı. Acaba Akşener bu hareketle Kılıçdaroğlu’na “Ağabey, kendi adaylığını ilan etme” mi demeye çalışmıştı?
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu'na Yüksek Seçim Kurulu (YSK) başkan ve üyelerine hakaret ettiği iddiasıyla 2 yıl 7 ay 15 gün hapis ve siyasi yasak kararı verilmesinin ardından (oysa henüz yargı süreci tamamlanmamıştı, en hızlı haliyle bile sonucun seçim öncesine alınması imkânsızdı.) Metropoll Araştırma'nın sahibi Özer Sencar, kasım ayında davaya ilişkin yaptıkları anketin sonuçlarını paylaşmıştı.
Metropoll Araştırma’nın Türkiye’nin Nabzı Kasım 2022 araştırmasında “Sizce Ekrem İmamoğlu’na açılan dava gerçekte bir hakaret davası mıdır yoksa siyasi bir dava mıdır?” sorusunu katılımcıların yüzde 17.6’sı “Hakaret davasıdır”, yüzde 44.6’sı “Siyasi bir davadır”, yüzde 30.9’u ise “Davadan haberim yok” şeklinde yanıtlamışlardı.
Son seçimde AKP'ye oy verdiğini belirten katılımcıların yüzde 40’ı davadan haberdar olmadığını belirtirken, “Siyasi bir dava” diyenlerin oranı yüzde 28.3 olarak saptandı. AKP'li olup da "Hakaret davası" diyenlerin oranı ise yüzde 24.2’de kalmıştı.
Cumhur İttifakı'nın bir diğer ortağı olan MHP seçmeninin ise yüzde 32.9’u davadan haberdar olmadığını vurguladı. Yüzde 39.8’i “Siyasi bir dava”, yüzde 22.2’si ise “Hakaret davası” olduğuna inanmaktaydı.
Artık herkesin şunu anlaması lazımdı: İktidar kesiminin ve arkasındaki merkezlerin hesabı açıktı;
“Görünüşte İmamoğlu'na ateş edelim ama gerçekte Kılıçdaroğlu'nu vuralım. Masa'nın 6 ayağını ve hatta 7 ayağını “Kılıçdaroğlu mu – İmamoğlu mu?” diye ikiye çatlatalım. Bunları birbirleriyle boğuşturalım ki, halk onları umut olarak görmekten uzaklaşsın!”
“Ekrem İmamoğlu'nun kendine açılan hakaret davasından 2 yıl 7 ay mahkûmiyet kararı alması, Kemal Kılıçdaroğlu tarafından panik, İmamoğlu tarafından ise sevinçle karşılandı. Karardan önce Berlin'e giden Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, acil olarak ilk uçakla geri döndü, ancak Ekrem İmamoğlu'nun Meral Akşener'le o neşeli fotoğrafı vermesine engel olamadı.
Yargıdan çıkan bir hapis kararını insanların sarılarak sevinçle karşılaması sahiden ilginç bir durum. Zaten bu ceza onun Cumhurbaşkanı adayı olmasına engel değil. Bu karar İmamoğlu'nun siyasi geleceğini etkilemesi yönünden yok hükmünde sayılır.” diyen Mehmet Barlas gibi yandaş takımındaki telaş ve tedirginlik giderek artmaktaydı…
Yandaşların Sevinç Çığlıkları!
Hürriyet yazarı Abdülkadir Selvi, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in milletvekillerine yaptığı "Benimle bu kutlu yürüyüşe var mısınız?" çağrısını Cumhurbaşkanlığı adaylığı sinyali olarak yorumlamıştı. Abdülkadir Selvi'ye göre: Şimdiye kadar “Ben başbakanlığa talibim” diyen Akşener, bu sözleriyle ilk kez Cumhurbaşkanı adaylığını açığa vurmuşlardı.
Hatırlanırsa, Kemal Kılıçdaroğlu da CHP’nin İzmir Seferihisar kampında, “Siz gerçekten benimle birlikte misiniz?” diye çıkış yapmıştı. Kılıçdaroğlu daha kürsüden inmeden Ekrem İmamoğlu ile Mansur Yavaş destek tweet’leri atmıştı. Bu gelişme üzerine Kılıçdaroğlu’nun ortak adaylığı kesinleşti yorumları bile yapılmıştı. Şimdi Meral Akşener’in, “Benimle bu kutlu mücadeleye var mısınız?” çağrısı da aynı şekilde algılanmıştı. Akşener, Cumhurbaşkanı adaylığı sinyalini verdi diyen yandaşların bu sevincinin altında yatan ne olaydı?
Sn. Erdoğan’ın Yorumları ve Alâkasız Yaklaşımları!
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İBB'nin Hiranur Vakfı'nın binasını mühürlemesini "Belediye Başkanı şov yapıyor" şeklinde değerlendirirken, Ekrem İmamoğlu davasıyla ilgili hiçbir yorumda bulunmamıştı.
6 yaşındaki çocuğun evlendirilmesi konusuna değinen Sn. Erdoğan’ın; “Şimdi bu konuyla ilgili bile Sayın Kılıçdaroğlu bir şeyler söylüyor. Kılıçdaroğlu'nun bu konularda biraz insafı olsa, önce kendi partisinin içerisindeki tacizlere, tecavüzlere yolsuzluklara bir bakmasında fayda var. Şu anda kendi partisi kaynıyor, tacizlerle kaynıyor. Yani neredeyse Türkiye’de hiçbir il yok ki oradaki teşkilatında bu tür taciz, tecavüz olmasın. Ama bakıyorsun bazıları şov yapıyorlar. Hatta kalkıyor belediye başkanı, işte bu vakfın uzantısı vakfa giderek, o vakfın kapatılması gibi şeylerle şov yapıyor!” diyerek alâkasız yorumlarla konuyu saptırmaya çalışması dikkatlerden kaçmamıştı!
ABD’nin İmamoğlu Çıkışı ve Perde Arkası!
İmamoğlu'na YSK üyelerine hakaret ettiği gerekçesiyle verilen hapis cezasına bir tepkinin de ABD'den gelmesi enteresandı. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ned Price, "ABD, Türk mahkemesinin İmamoğlu'nu 2 yıl 7 ay hapis cezasına çarptırması ve siyasi faaliyetlerden menetmesinden büyük bir üzüntü duymuş ve hayal kırıklığına uğramıştır. İmamoğlu'nun mahkûmiyeti insan hakları, temel özgürlükler ve hukukun üstünlüğüne saygı ile çelişmektedir. Hükümeti, hak ve özgürlüklere saygı göstermeye çağırıyoruz." sözleriyle bu kararı kınamıştı.
Oysa bu tezgâhın arkasında ABD’nin ve Siyonist mahfillerin parmağı aranmalıydı. Çünkü Kılıçdaroğlu’na karşı İmamoğlu’nun parlatılması bir Siyonist plandı. İmamoğlu mağduriyet edebiyatıyla öne çıkarılacak, Kılıçdaroğlu da bu propaganda dalgasına mecbur ve mahkûm bırakılacaktı.
İstanbullular İradelerine Sahip Çıkmışlardı!
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'na verilen hapis ve siyasi yasak kararının ardından İstanbullular Saraçhane'de toplanmıştı. Bu buluşmaya, ceza sonrası toplantı kararı alan Altılı Masa liderlerinin yanı sıra çok sayıda siyasi parti ve demokratik kitle örgütü temsilcisi katılmıştı.
Saraçhane meydanını dolduran binlerce İstanbullu, "Hak, hukuk, adalet", "Hükümet istifa" sloganları atmıştı. Altılı masa liderlerinin birer konuşma yaptığı buluşmada 'adalet' vurgusu öne çıkmıştı.
Mitingde ilk sözü İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu almış, "Bu dava Ekrem İmamoğlu davası olarak algılanmamalıdır… Bu dava ülke davasıdır, bu dava adalet davasıdır, bu dava eşitlik davasıdır. Çünkü biz bu davayı çocuklarımıza güçlü ve demokratik bir Türkiye bırakma davası olarak görüyoruz. Ben, sen ya da o değil, herkes kazanacak. Herkes kazanacak ve her şey çok güzel olacak" şeklinde konuşmuşlardı. Anlaşılan kendisini “Cumhurbaşkanlığı havasına” iyice sokmuşlardı...
Memduh Bayraktaroğlu’nun İlginç Saptamaları
“…İmamoğlu'nun bu duruşması bilhassa bugünlere kadar adeta kasten sarkıtıldı. Önce beraat kararı verecek olan hâkim görevden alındı. Artık belliydi ki hâkim beraat kararı verecek; görevden aldılar. Bir süre daha bekletip, işte bu hâkim atandı. Duruşmada İmamoğlu'nun avukatına; “Bu laf yani ahmak lafı Yüksek Seçim Kurulu’na kullanılmamıştır” diyerek bir nevi ihsas-ı rey açıkladı. Yani “Bu mahkemeden beraat çıkacağını” imaya çalıştı.
…Neyse, işte bugün yargılama yapıldı ve bir karar vermek neredeyse saat 10:00’dan 18:00’e kadar, yaklaşık 8 saat uzadı. Tabi hâkim yalnızdı, yani sağ tarafında bir üye, sol tarafında bir üye yoktu. Burası bir Asliye Ceza Mahkemesi… Ağır Ceza Mahkemesi olsa anlarım. “Hâkimler karar için süre aldılar, odalara çekilip, aralarında tartıştılar, sonra da kararı açıklamak için duruşmaya katıldılar” desek bu doğaldır... Yahu burası Asliye Ceza Mahkemesi, tek hâkimi vardı… Bu neyin arası tartışması?! Acaba ortada müthiş bir pazarlık mı yapıldı?
Sonra Sn. Meral Akşener ve kurmayları ve hatta Fox TV Ana Haber sunucuları “İmamoğlu seçim yasaklısı haline geldi, İmamoğlu'na siyaset yasağı geldi…” demeye başlamışlardı. Ya ayıptır ya, ayıptır ya… Türkiye'nin en çok izlenen ana haber kanalı böyle bir haber ve hata yapmazdı. Yahu Ekrem İmamoğlu'na siyaset yasağı falan konulmamıştı. Henüz seçimlere 6 ay vardı. Üstelik İmamoğlu’nun 7 gün içinde İstinaf Mahkemesi’ne başvurma hakkı vardı. O aylar alacaktı... Ardından Yargıtay süreci başlayacak, yine aylar geçmiş olacaktı. Yani bu seçimlerden önce aleyhte bir kararın çıkması ve İmamoğlu’na siyasi yasak konulması imkânsızdı!.. Buna rağmen güya taraftar takımının hemen mağdur edebiyatı yapmaları kasıtlıydı. Anlaşılıyor ki böyle bir senaryo hazırlanmıştı!..
“Yahu anlayın artık diyorum ki, ‘Erdoğan'ın kafasında bir tek şey var. Kemal Kılıçdaroğlu aday olmasın da kim aday olursa olsun’ diye düşünüyor, bu yönde planlar kuruyor, anlayın artık!..
Biz Ekrem İmamoğlu’yla Akadlar Polis Okulu’nda ne güzel beraber çalıştık. Bizim Atatürk Yeşilköy Hava Limanı’nı yıkan müteahhidin işinde. Erdoğan'ın ne kadar müteahhit dostu varsa, yani pek de legal iş yapmayanlar; yani milletin anasını ağlatanlar... Hepsi İmamoğlu'nun arkadaşı, abisi, can dostlarıydı… Hatta bir kısmıyla ortak inşaat bile yapmıştı. Şimdi uyarıyorum, aman yaygara koparanlar durun yahu, bu ne tahrik, bu ne teşvik ya, bu ne bağırmalar, çağırmalar, konuşmalar, amacınız ne? Bunlar yanlış şeyler kardeşim. Bunlar yanlış şeyler. Allah korudu. Bu gece, birileri gitseydi İmamoğlu'nun o yaptığı meydan mitinginde ya bir şeyler yapsaydı? Abi çok geç saatte, 14'te 13'te 15'te karar verilmiş bir toplantı. İnsanlar birden toplandılar. Emniyet tedbir alamamış, engellemeye kalksa, başaramazdı… Peki ya provokatörler devreye sokulsaydı!? Allah korudu. Aman Ekrem Bey kardeşim. Aman ey siz dostlarım, arkadaşlarım, sevgili CHP'liler, sevgili İYİ Partililer, bilhassa sen sevgili Meral kardeşim... Ya yapmayın, etmeyin ya. Bu yaptıklarınızın hepsi yanlış! Germeyin bu ülkeyi, bu ülkeyi germeyin. Üstelik görüyoruz ki bu karardan çok memnunsun Meralciğim. Ben bütün gece gördüm seni. Sen bu alınan mahkeme kararından çok mutlusun! Sevgili Ekrem İmamoğlu da bu karardan çok memnun!”[1]
Oysa; “Eğer siyasette vefa varsa öyle arkadan dolaşmalar olmamalıydı. Öyle ABD büyükelçileri ile görüşmeler falan yapılmamalıydı. Sn. Ekrem İmamoğlu, Sn. Mansur Yavaş, diğer CHP B. Şehir Belediye Başkanları toplumda tanınmamalarına rağmen, Sn. Kılıçdaroğlu bunları aday yapmıştı. Bir iletişim stratejisi olarak adaylıklarını onaylamıştı. Altılı Masa’yı kuran irade ile ilgili tanınmamış kişileri aday yapmaktan sakınmamıştı. Sn. Kılıçdaroğlu’nun bu perspektifidir ki CHP Belediye başkanlarını ve CHP’yi bu konuma taşımıştır.
Sn. Kılıçdaroğlu, helalleşme çağrısıyla ve attığı duyarlı adımlarıyla Türkiye siyasetinde çok önemli bir çığır açmıştı. Bu nedenle Sn. Kılıçdaroğlu parlamenter sisteme geçişte mevcutlar içinde Cumhurbaşkanlığının en uygun adamıydı.
Cumhurbaşkanı adayının elbette devlet tecrübesi olmalıydı, temsil makamında olmalıydı, dürüst, namuslu ve güvenilir olmalıydı... Sn. Kılıçdaroğlu siyasete adım attığında, Sn. Deniz Baykal’dan parti merkezi için teklif yapılmıştı. Kılıçdaroğlu çalıştığı şirkete gidip diyor ki: “Siyaset yapmak istiyorum, parti meclisinde görev almak istiyorum, dolayısıyla ben artık şirketteki görevimden affımı diliyor, ayrılmak istiyorum.” Şirket yetkilisi: “Siz şirkete çok şey kattınız, şirkete devam edin, ama parti meclisinde de görev yapabilirsiniz.” teklifini sunuyor, ama Kılıçdaroğlu yine “yok” diyor. “Etik olarak ayrılmak gerektiğini düşündüğünü belirtiyor.” Sonra, Yönetim Kurulu Başkanı diyor ki: “Kılıçdaroğlu’nun çok emeği var. Biz aylığını devam ettirelim, kendisine katkı sunalım.” Sn. Kılıçdaroğlu 5 ay sonra emekli maaşını almaya gittiğinde bankamatiğe kartını taktığında bakıyor ki çok fazla para var. Anlıyor ki 5 aylık maaşını şirket yatırmış. O parayı şirkete hemen iade ediyor, hem de faiziyle beraber. Türkiye siyasetinde görmek istediğimiz aslında bu dürüst ve ilkeli yaklaşımdır.” diyenler haklıydı.