Bir yandan Cumhuriyet'in 100. yılına doğru giderken, diğer tarafta girilen seçim atmosferini değerlendiren Okuyan, Cumhuriyet'in kazanımlarının yerini korkunç bir çürüme ve karanlığa bıraktığını, Türkiye'nin yoksulluk ve zenginlik arasındaki çelişkilerin çok derinleştiği, her gün kadın cinayetlerinin, çocuk istismarının yaşandığı bir ülke haline getirildiğinin altını çizerek konuşmasına başladı.
İnsanların ülkesi ve kendisinden umudu kesmesinin önüne geçmek ahlaki bir sorumluluktur
Diğer taraftan Türkiye'de umudun tamamen karartılamadığını da söyleyen Okuyan, AKP'nin ülkeye giydirmeye çalıştığı gömleği reddedenlerin sayısının azımsanamayacağını söyledi. "Bu karanlıkla ya hesaplaşılacak ya da onun parçası haline geleceğiz" diyen TKP Genel Sekreteri sözlerine şöyle devam etti:
"Bu düzeni yıkmak gerektiğini söyleyen bir TKP ve bize hak verip de düzen partilerinin arkasında durmaya devam eden bir toplumsal yapı var. Burada TKP'nin şu sözü önemli. Bu insanların önemli bir bölümü Türkiye'de düzenin değişmesi gerektiğini ama değişemeyeceğini düşünüyor. 100. yıl meselesi burada önemli. 100 yıl önce Türkiye daha büyük bir karanlıktayken saraya ve işgale karşı durabildi ve ortaya Cumhuriyet çıktı. Benzer bir şey Rusya'da yaşandı. 1916 sonundaki Rusya bugünkü Türkiye'den daha karanlıktır ama bir yıl sonra devrim gerçekleşmiştir. Bu yüzden insanların bu ülkeden ve kendisinden umudu kesmenin önüne geçmek ahlaki bir sorumluluktur."
Toplum Erdoğan yorgunu
Millet ve Cumhur İttifakları arasındaki ayrımın silikleştiğini söyleyerek açıklamalarına devam eden Okuyan, bu tespiti iki ittifakın dış politika, ekonomi, laiklik meselesi gibi konularda ne dediğine bakarak yaptıklarını ve iki ittifak arasında bu konularda anlamlı farklar olmadığını belirtti. Bununla birlikte 22 yıllık AKP iktidarının toplumda yarattığı tahribatın görmezden gelinemeyeceğini söyleyen Okuyan, "Bu toplum Erdoğan yorgunu. O kadar yorgun ki biz ne dersek diyelim bu toplumun önemli bir kesimi Erdoğan gitsin de ne olursa olsun duygusunu terketmiyor. Bir açıdan biz de bunun bir parçasıyız. Ama biz bir siyasi partiyiz ve iki blok arasında temel meselelerde ayrım olmadığını söyleyerek hareket etmek zorundayız. Öte yandan halkın daha ileriyi düşünmesi, daha cesur çözümler üretmesini sağlayamadığımız oranda bu duyguyla mücadelenin sınırları var." dedi.
Sosyalizmi savunan bir toplumsal hareket CHP ve HDP'nin gölgesinde olmamalı
HDP'nin başını çektiği ittifakta TKP'nin olmamasını ise Kemal Okuyan şöyle açıkladı:
"Laiklik, emperyalizmle ilişkiler ve sermaye meselesinde, bizim temel meselelerimizde HDP ile anlaşamıyoruz. Biz TÜSİAD, NATO düşmanıyız, laikliği ayaklar altına alanlarla düşmanız. "Hepimiz bu değerleri savunuyoruz, hepimiz emekten yanayız deyip TÜSİAD'la görüşemezsiniz. Hepimiz antiemperyalistiz deyip, şurada ABD ile müttefikiz, NATO'yu savunuyoruz" diyemezsiniz. İkinci olarak sosyalizmi savunan gerçek bir toplumsal hareket ortaya çıkacaksa CHP ve HDP'nin gölgesinde olmayacak. Bu iki partinin gölgesinde ülkede sosyalizm hep düzene eklemlenir."
TKP'nin kendi programı ve ilkeleri doğrultusunda toplumsallaşmadan kendinden çok farklı bir çizgideki bir siyasi hareketin seçmenine yaslanarak parlamentoya girmeyi etik bulmadığını sözlerine ekleyen Okuyan, daha önce bazı siyasi partilerden bu yönde teklifler aldıklarını fakat reddettiklerini ifade etti ve "Sokakta bizi mecliste görmek istediğini söyleyenler var. Biz meclise gireceğiz ama birilerinin lütfuyla değil, savunduğumuz değerlerle gireceğiz." dedi.
AKP'yi muhalefetin masasına oturtan CHP'dir
Ekonominin her şeyin merkezinde olduğunu ve Millet İttifakı bileşenlerinden Eski AKP'li Ekonomi Bakanı Ali Babacan olmasaydı Soylu'nun da olmayacağının altını çizen Okuyan, "Millet İttifakı eleştirileri bizim icadımız değil, AKP'yi muhalefetin masasına oturtan CHP'dir." ifadelerini kullandı. Davutoğlu ve Babacan'ın AKP'nin ilk dönemini sahiplendiğini ve Millet İttifakı'nın kalanının da bu fikirde olduğunu iddia etti. CHP'nin bir düzen partisi olduğunu ancak karşı devrimci bir gelenekten gelmediğini söyleyen Okuyan, düzen partisi temsilcisi olmakla karşı devrimci olmak arasındaki farkın altını çizdi. Türkiye toplumunun karşısına karşı devrimci bir adayın çıkarılması karşısında ise tepkilerinin sert olacağını belirtti.