Bugün Gelecek Partisi Genel Merkezinde Gelecek Partisi Kadın Politikaları
Başkanlığı tarafından Kadın Politikalarında Gelecek Modeli: Acil Eylem, Kalıcı
Vizyon Planı programı düzenlendi. Etkinlikte konuşan Gelecek Partisi Genel
Başkanı Ahmet Davutoğlu, partisinin kadın haklarıyla ilgili vizyonunu ve planlarını
kamuoyuyla paylaştı.
Konuşmasına ülkemizde son dönemde artan kadına şiddet olaylarını kınadığını
söyleyerek sözlerine başlayan Davutoğlu, vahşice şiddete kurban giden kadınlara
rahmet diledi..Kadın onurunu koruyamayan bir toplumun geleceği olamayacağını ve
insanlığa vaat edeceği bir şey bulunamayacağını belirtti.
Kadın haklarından bahsedildiğinde, sanki lütfediyormuşcasına Şu kontenjanları
kadınlara tanıyalım, şu hakkı kadınlara tanıyalım" şeklinde ifadeler kullanılmasının
rahatsızlık verici olduğunu söyleyen Davutoğlu, herkesin buna karşı kadını özne
kılacak toplumsal iklimi oluşturmakla yükümlü olduğunu vurguladı.
Kadın cinayetleri ve kadına karşı şiddetin kend,ileri için bir varoluş meselesi
olduğunun altını çizen Davutoğlu, kadına karşı şiddetin en vahim insanlık suçu
olduğunu ve bu suça karşı tavizsiz olmamız gerektiğini yineledi.
Davutoğlu’nun konuşmasında öne çıkan başlıklar şöyle;
"BİR DAHA OLSA İSTANBUL SÖZLEŞMESİNE BİR DAHA İMZA
ATARIM
2009 yılında Dışişleri Bakanı olduğumda önüme birçok dosya geldi. Benim için ikisi
çok önemliydi.
Birisi, bir akademisyenin 2022 yılında yazdığı bir makale dolayısıyla Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi (AİHM), Türkiyeyi tazminata mahkum etmişti. Adalet Bakanlığı,
benim imzalamam ve AİHMe göndermek üzere bir savunma yazmamı istedi. Fikirleri
dolayısıyla cezalandırılmak istenen bir akademisyene savunma yazmayacağımı
söyledim. Bunda sonra da AİHM'den gelen düşünce özgürlüğünü ihlal konusunda
hiçbir davada savunma yazmayacağımızı söyledim. Türkiye, düşüncesi dolayısıyla
bir akademisyeni cezalandıran ülke olamaz.
İkinci dava ise Nahide Opuz davası... Önüme geldiğinde utanç duydum... 1999-2000
yılında başlayan bir süreç. Defalarca Beni koruyun diye başvuruda bulunmasına
karşın yetkili merciler harekete geçmiyor. Türkiye Cumhuriyeti, kadını koruyamayan
ülke statüsüyle ceza yiyemez. Bunu bir onur meselesi yaptık.
Bu sırada Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin başkanlığını devraldım. Kadına ve
aile içi şiddete karşı mücadele sözleşmesi çalışması devam ediyor. Arkadaşlara
bunun hızlandırılması talimatı verdi. Komiteyi İstanbulda topladım ve İstanbul
Sözleşmesi' olarak bilinen sözleşmeye ilk imzayı ben attım.
Kadına karşı hangi sözleşme ne kadar çıkmış olursa olsun bir daha imza atarım, hiç
düşünmem. Ben o imzayı, Türkiyenin onurunu korumak için attım.
KADINLARI KORUMADAN AİLEYİ KORUYAMAYIZ
Aile yapımıza zarar verecek olan sözleşmeler değil, bu iktidar döneminde sabah
yayınlanan, kadınların gururunu ayaklar altına alan televizyon programlarıdır.
Kadını korumadan aile korunabilir mi?
Bizim toplumsal dokumuzda da, çağdaş toplumsal hayatta da, gelecekte de; kız
çocukları eğitimde, kadınların sosyal hayatın her alanında korunacaktır. Tek bir
kadının onurunu zedeleyecek hiçbir eyleme asla müsaade edilmeyecektir.
İyi eğitilmemiş kızların olduğu bir toplumda kadın haklarından bahsetmek mümkün
değil. Eğitimde fırsat eşitliği tanınmamışsa, biz her gün bir şeyler söyleyelim; kadın
haklarından bahsetmek mümkün değil. Nitelikli kadın istihdamının dayanacağı yer, iyi
bir eğitimdir.
"KADINLAR MUCİZEVİ ÖZELLİKLERE SAHİP"
Anne olmak ile çalışan kadın arasında bir ikilem görmememiz lazım.Kadınlar, bir
erkeklerin anlayamayacağı mucizevi özelliklere sahip. Üç kızım, bir oğlum, üç kız
torunum, bir erkek torunum var. Sara Hanım'ın aynı anda üç işi yapıp, dördüncü işi
düşünüp, beşinci işi planladığını görüyorum. Biz aciz erkeklerin anlayamayacağı bir
şey.’’
Program daha sonra Gelecek Partisi Kadın Politikaları Başkanı Habibe Çiftçioğlu
Başer ve çalışma arkadaşlarının kapsamlı sunumlarıyla devam etti. Programa CHP,
İYİ Parti, DEVA Partisi temsilcilerinin yanı sıra bir çok kadın kuruluşu yetkilisi ve
partliler katıldı.