NECMİ İNCE: Ülke gündeminde çokça konuşulan içişler Bakanı Süleyman Soylu ile ilgili Sedat Peker’in açıkladığı iddialarla ilgili neler söyleyeceksiniz?
Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Selçuk Özdağ, usta gazeteci Necmi İnce’ye son günlerde yaşanan gelişmeler ve Türkiye gündemi hakkında önemli açıklamalarda bulundu.
SELÇUK ÖZDAĞ: Olağan dışı bir süreçle karşı karşıyayız. Bir boyutu değil, birçok yönü var yaşananların. Sedat Peker’in anlattıkları sadece bizimle, devletimizle sınırlı değil uluslararası hukukla da ilişkili. Sedat Peker isim vererek, zaman belirterek kendisinin de bir şekilde bağlantılı olduğu olayları açıklıyor ve açıklamaları her hafta milyonlarca kişi tarafından seyredildiği gibi ardından da medyada geniş bir katılımla açıklamalarının yorumu, değerlendirmesi yapılıyor. Hatta içişleri Bakanı her ne kadar biz suç örgütü liderinin iddiaları ile hareket etmeyiz mealinde konuşsa da iki kez TRT ve özel bir TV kanalına çıkarak iddialara cevap verme gereğini duydu.
Sedat Peker’in iddiaları göz ardı edilemeyecek büyüklüktedir.? Yurt dışında olan aranan bir kişinin internet üzerinden mevcut bakan, eski başbakanın oğlu gibi uzun süredir devlet yönetimini elinde bulunduranlara ilişkin uluslararası suç teşkil eden ithamlarda bulunması gibi bir durumun örneği yoktur. Maalesef bu tablo çok vahimdir. Endişe vericidir. Biz Türkiye olarak bu iddiaları sineye çekemeyiz. Bunların objektif olarak araştırılması ve kamu vicdanını rahatlatacak nitelikte aydınlatılması gerekmektedir. Biz şu anda tarihe not düşecek, bugünler tarih kitaplarında yer aldığında gelecek nesillerin hayretle okuyacağı farklı bir sürecin içindeyiz. Bu nedenle Peker’in iddiaları her yönüyle araştırılmalı, soruşturulmalıdır. Yargı bağımsızlığı bu nedenle önemlidir. Demokrasinin olmazsa olmazıdır. Güçler ayrılığı, hukukun üstünlüğü olmazsa işte bizim yaşadığımız gibi böylesine vahim ithamları sadece seyreder, dinlersiniz. Cesur bir savcı çıksa da doğru ve yanlış birbirinden ayrılsa, millet, devlete ve onu yönetenlere itimadını kaybetmese diye dua edersiniz. Bu nedenle ben ve partim demokrasiye ve hukukun üstünlüğüne verdiğimiz önemi her fırsatta tekrarlıyoruz. İstiyoruz ki devleti yönetenler her daim meşru zeminde kalsınlar ve hukuk dışına çıktıklarında, devlet imkânlarını kişisel menfaatleri için kullandıklarında bunun hukuk karşısında hesabının sorulacağını bilsinler.
NECMİ İNCE: Sedat Peker’in açıklamalarını ikinci Susurluk davası olarak nitelendirenler var neler düşünüyorsunuz?
SELÇUK ÖZDAĞ: Susurluk kazası olarak nitelendirilen olay 1996 yılında meydana geldi. Olayın üzerinden çeyrek asır geçmiş. Çeyrek asır sonra bizim artık devlet-mafya-siyaset üçgeninden kurtulmuş olmamız ve bilgi toplumu olmamız gerekirdi. Yirmi beş yılda dünyada çok şey değişti. Bilgi üretimi hızlandı buna bağlı yaşamın her alanına yansıyacak şekilde teknoloji gelişti. Ancak yaşadıklarımız, siyaset kurumumuz ve ona bağlı olan toplumsal dinamiklerimiz dünyadaki gelişmelerle eş zamanlı olarak ilerlemiyor. Günümüzde gelişmiş devletler bilim ve teknoloji üretimi için kaynaklarını ve enerjilerini harcarken biz hala devlet-mafya-siyaset üçgeniyle meşgulüz. 25 yıl sonra Susurluk’taki olayı akıllara getiren bir ifşa ve iddiaların ortasında bulduk kendimizi. Bu durum, Devletimiz ve milletimiz adına Çok üzücü, tedirginlik verici. 1990’lı yılları yaşamış biri olarak isterdim ki çocuklarımız ve torunlarımız faili meçhullerin konuşulmadığı, mafya-devlet-siyaset üçgeninden kurtulmuş bir toplumda huzurla yaşasınlar. Daha da üzücü olan Ortadaki tablo Susurluk’un bile çok ötesinde olmasına rağmen tatmin edici bir şekilde olayların aydınlatılmasına yönelik hiçbir girişimde bulunulmamış olmasıdır. Susurluk’tan sonra kamuoyu “sürekli Aydınlık İçin Bir Dakika Karanlık” adı verilen eylemlerle, sivil toplum ve medyanın desteğiyle üstü örtülen ilişkilerin açıklanmasını istedi. Şimdiki iddialar daha vahim, kapsamlı ve uluslararası bağlantıları olmasına rağmen içinde bulunduğumuz sindirme politikası bu talepleri engellemektedir. Susurluk’taki kaza ile ilgili TBMM Susurluk Araştırma Komisyonu oluşturulmuş ve bu komisyon rapor hazırlamıştır. 21.Yüzyıl Türkiye’sinde iktidar milletvekillerinin oylarıyla TBMM’de araştırma komisyonu kurulması engellenmiş ve konu kapatılmaya çalışılmıştır.
NECMİ İNCE: Erken seçim ile ilgili en son cumhurbaşkanı 2023 işaret etti Gelecek Partisi olarak neler düşünüyorsunuz?
SELÇUK ÖZDAĞ: Bugün Türkiye çok ağır sorunlarla karşı karşıyadır. Devlet yönetiminin temel unsurlarına baktığımızda Ekonomi, sağlık, adalet, eğitim gibi alanlarda tedavi edilmediği için kronikleşmiş bir hastalık durumuyla karşı karşıyayız. Devlet kurumları senkronize hareket edememektedir. Bu haliyle de toplumsal dinamiklere uyum sağlayamamakta ve ihtiyaçlara cevap verememektedir. Kısacası devlet yönetimini elinde bulunduranlar savrulmaktadırlar ve bunun faturasını da vatandaşımız ödemektedir. Zaman geçtikçe savrulma daha da artmaktadır. Son dönemde neredeyse skandalsız bir günümüz bile geçmemektedir. Her gün farklı iddialarla sarsılıyoruz. 128 milyar doların nerede olduğuna ilişkin kamuoyunda duyarlılık oluşmuştu. Bu meseleye odaklanmışken birden kendimizi mafya-devlet-siyaset iddialarının ortasında bulduk. Bir skandalı bitiren yine başka bir skandal oluyor. Bitirmek derken ebetteki biz parti olarak bunları unutmuyoruz. Devletimizi milletimizi ilgilendiren hiçbir şeyi unutmayız. 128 milyar doların kayıp olduğunu da Gelecek Partisi olarak biz tespit etmiştik zaten. Ekonomi vatandaşımızın gündeminde nasıl olmasın ki pandemi dönemindeki şartlar esnafımızı perişan etti. İnsanlar ekonomik imkânsızlıktan intihar ediyor daha ne olsun? İşsizlik artıyor ve mevcut yönetim umut da veremiyor artık tam tersine varlıkları umutsuzluğu daha da pekiştiriyor. Böyle bir ortamda vatandaşımızın 2023 ‘e kadar bekleyecek sabrı kalmış mıdır? Hiç sanmıyorum. Biz Gelecek Partisi olarak diyoruz ki çözüm var. Çözüm sinei millete dönmektir. Erken seçimdir. Türkiye bir an önce sinei millete gitmeli ve temiz toplum, temiz gelecek için mührü Gelecek Partisi’ne basmalıdır.
NECMİ İNCE: Yaklaşık 1.5 yıldır pandemi sürecinde esnafa ve KOBİ’lere verilen yardım yeterli miydi?
SELÇUK ÖZDAĞ: IMF ‘in raporuna göre Türkiye milli gelirinin %2.5’i ile vatandaşına en az yardım yapan ülke kategorisinde. Bu rapor durumu açıkça gözler önüne seriyor. Kişisel gözlemlerimiz ve medyada çıkan haberler de bu veriyi teyit eder nitelikte. Bir ülkede aç, çöpten yemek toplayan insanların olması ve bu insanların sayılarının her geçen artması çok vahim ve endişe verici. Ben de soruyorum nerede bu sosyal devlet? TRT de çöpten gıdanın nasıl seçilmesi gerektiğini anlatan program yayınlandı. Bu bile tek başına düşündürücü. Daha ne olsun? Devletin görevi sosyal adaleti sağlamak ve vatandaşını mağdur etmemektir. Algı yönetimi karın doyurmuyor. Aç kitleleri beslemiyor. Umut da olamıyor.
NECMİ İNCE: Ülke olarak ekonomik gidişatı nasıl görüyorsunuz?
SELÇUK ÖZDAĞ: Bizi halkın refahı ilgilendiriyor. Öncelik halkın refahını sağlamak olmalıdır. Çünkü refah içindeki toplumlar gelişir. Ekonomik sıkıntılarla boğuşan, yoksulluğun pençesine düşmüş insanların devletle de problemi ortaya çıkar. Devleti ile arasında güvene ve bağlılığa dayalı ilişki devam edemez. O nedenle gelişmiş ülke olabilmenin en önemli, olmazsa olmaz şartı güçlü ekonomidir. Vatandaşlarımız özellikle gençlerimiz neden yurt dışına gitmek, oralarda yeni bir hayat kurmak istiyorlar. Kolay mı vatanından, sevdiklerinden ayrılıp yeni bir ülkede yaşamak? İnsanımız bu zorluğu göze alıyorsa bu ülkeye dair tüm beklentilerini tüketmiş demektir. Ülkenin ekonomik şartları yurt dışına göçün artmasında temel faktördür. Burada doymadıkları için doyabilecekleri yeni bir ülke arayışına girmiştir insanımız maalesef. Bu durumu değiştirmek zorundayız. Üç tarafı denizlerle çevrili yoksul insanların ülkesi olmamalıyız. Böyle bir coğrafyada inanımızın besine ulaşamaması, yoksul kalması kabul edilemez. Somut verilerden de bahsedeyim Türk lirası döviz karşısında tarihinin en büyük değer kaybını yaşıyor.-İşsizlik, Faiz ve enflasyonun durumunu da göz önüne alırsak Türk ekonomisi iyi ya da düzelme aşamasında demek mümkün mü?
NECMİ İNCE: Merkez Bankasının 128 Milyar dolar nerede ile ilgili açıklaması yeterli mi?
SELÇUK ÖZDAĞ: Tutarsız açıklamalar yaptılar. Kayıp olan para miktarı çok büyük. Kamuoyunun beklentisi samimi, güven verici, yeterli bir açıklama yapılmasıydı. Ancak bu yapılmadı. Kısaca 128 milyar dolara ne olduğunu hala anlamış değiliz.
NECMİ İNCE: Gelecek Partisi olarak önümüzdeki seçimlerde halk neden size oy versin?
SELÇUK ÖZDAĞ: Biz yeni kurulmuş bir partiyiz. Ancak yeni kurulmakla birlikte kısa zamanda teşkilatlandık. Gerek Yurt içinde yaptığımız gezilerde bize gösterilen ilgide gerekse partimize üye olmak gönüllü olarak çalışmak isteyen vatandaşlarımızın teveccühünde artış var. Bunu analiz ettiğimizde Türkiye’nin Gelecek Partisi’ne ihtiyacı olduğu anlaşılıyor. Çünkü parti kurucuları olarak genel başkanımız Sayın Davutoğlu eski başbakan, dışişleri bakanı olarak devleti tanıyor, akademisyen kökenli olduğu için de siyasetin teori ve pratiğine vakıf. Benim tüm hayatım siyasetle iç içe geçti. Uzun yıllar Sayın Muhsin Yazıcıoğlu’nun genel başkan yardımcılığını yaptım. Üç dönem milletvekilliğim var. Parti kurucusu arkadaşlarımız tecrübesi ve donanımı olan kişiler. Nitelikli ve deneyimli bir kadromuz var. Bu kadro ile vatanımıza ve milletimize faydalı olacağımıza inancımız tam.
Kapsayıcı bir partiyiz bizim gözümüzde dini, inancı, mezhebi, etnik kökeni ne olursa olsun aynıdır. Ayrımcılığın her türüne karşıyız. Biz önce insan diyoruz. İnsanımızı mutlu etmeyi bunu yaparken de hukuk içinde kalmayı, adaleti sağlamayı düstur ediniyoruz. Bize göre herkes devletin imkânlarından eşit ölçüde yararlanmalı, demokrasi tüm unsurlarıyla hayata geçirilmeli, kuvvetler ayrılığı ve buna bağlı olarak yargı bağımsızlığı sağlanmalı. Zengin, müreffeh bir Türkiye hedefimiz var . Temiz bir toplum, temiz bir gelecek, aş, iş, ekmek, nitelikli eğitim, dürüst siyaset, umut edebilen gençlik vadediyoruz. İktidar olduğumuzda bunları gerçekleştirmek için var gücümüzle çalışacağız.
NECMİ İNCE: Ak Parti’den ayrılan ilk parti olmanız hasebiyle vatandaşların daha düne kadar o partinin içindeydiniz işinize gelmedi diye mi ayrıldınız eleştirilerine yanıtınız ne olacak?
SELÇUK ÖZDAĞ: Son yaşananlara, ülke gündemini meşgul eden konulara baktığımızda bizim neden Ak Parti’de devam edemediğimiz anlaşılmıyor mu? Biz siyaseti kişisel menfaat sağlamak için yapmadık. Biz dava insanıyız. Ben 1980 darbesinde idamla yargılandım. O zaman bile davamdan vaz geçmedim. Diz çökmedim, boyun eğmedim. Sayın Davutoğlu da prensip ve ilkelere öncelik verir. Nedir o ilkeler? Dürüstlük, adalet, şeffaflık, bilgi, hukuk, demokrasi ve meşru zeminde çözüm arama, halkın çıkarını kendi menfaatinin üstünde tutma. O zaman ben de şimdi soruyorum son haftalarda gündem oluşturan iddiaları göz önünde bulundurarak bu ilkelere sahip siyasetçilerin Ak Parti’de siyasete devam etmeleri mümkün müymüş?
NECMİ İNCE: Ülkemizde en önemli sorunlar olarak neleri görüyorsunuz?
SEKÇUK ÖZDAĞ: Devletler yaşayan organizma gibidir. Biz virüs bulaştığında tüm vücuda etki eder, sarsar. Bizdeki durum da bu. Devletin tüm sistemine yansıyan mekanizmayı bozan bir yönetim zafiyetiyle karşı karşıyayız. Sağlığı, ekonomiyi, eğitimi, adalet, güvenliği bunun dışında tutamayız. Konuya bütüncül bir bakış açısıyla yaklaşırsak tümevarım metoduyla değerlendirirsek temel sorun anti demokratik uygulamalardır. Demokrasi kültürünün devlet mekanizması içinde işlevselliğini, geçerliliğini yitirmiş olmasıdır. Kördüğüm haline gelmiş devletin ve toplum hayatının içine sürüklendiği sorunları demokrasi ile çözüme kavuşturabiliriz. Hastalık belli, teşhis belli, ilaç bellidir. İlacımız Demokrasinin tüm unsurlarıyla hayata geçirilmesidir.
NECMİ İNCE: Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini başarılı buluyor musunuz? Güçlendirilmiş parlamenter sistem ile ilgili düşünceleriniz nelerdir?
SELÇUK ÖZDAĞ: Zaman geçer, dünya değişir devletler ve milletler zamana yenik düşmemek için yenilenirler. Çünkü zamanın ruhunu kavrayamayan, içinde bulunduğu çağın gerisinde kalan devletler varlıklarını devam ettirmekte zorlanırlar. Dolayısıyla değişim kaçınılmazdır. Ancak değişimin iyi ve doğru yönde olması beklenir. Değişim olumsuz da olabilir. Biz Cumhurbaşkanlığı hükumet sistemine geçmeden önce bu sistemle ilgili topluma her türlü sorunumuz ivedilikle çözüme kavuşacağı, ekonomimiz toparlanacağı, her türlü reformun daha kolay ve hızlı bir şekilde hayata geçeceği anlatıldı. Peki, böyle mi oldu? Uygulamaya bakalım. Meclis, halk iradesini temsil eder. Milletvekilleri seçimle belirlenerek halk iradesini temsil etmek üzere mecliste çalışırlar. Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemi ile meclis etkisizleşti. Meclisin karar alma noktasında etkisiz olması demek halk iradesinin tam olarak yönetime yansımaması anlamına gelir. Kanun hükmünde kararnamelerle yönetim yetkisini ve karar alma merciini şahsında toplayan bir cumhurbaşkanlığı yapısı oluştu. Demokrasi adeta felç oldu. Şimdi konuya açıklık getirmek için şu soruları soralım. Bu sistem 21. Yüzyıl dünyasına uygun mudur? Bu sistem bizim derdimize derman mı oluyor yoksa yeni dertler mi ekliyor? Bu sitem bizi daha gelişmiş ülkeler seviyesine taşır mı? Onlarla her alanda rekabet edebilecek koşulları sağlar mı? Gerçekten istediğimiz yetkilerin bir kişide odaklanması mı? Bu sorulara verilecek cevap aslında bu sistemin devlet mekanizması ve toplum bünyesinde oluşturduğu hasarı da ortaya koyuyot.
Bizim, gerek 1808 Senediittifak gerekse 1839 Tanzimat Fermanı ile başlatalım yüzlerce yıllık demokrasi kültürümüz var. Ayrıca darbelerle kesintiye uğramış ağır, aksak da olsa işleyen herşeye rağmen korumaya, yaşatmaya çalıştığımız bir demokrasimiz var. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi yüzlerce yıldır inşa etmek için uğraştığımız bu demokrasi bilinci ve hayat tarzı ile uyuşmadı. Ne kadar zorlarlarsa zorlasınlar olmuyor. Cumhuriyet değerleriyle hayat bulmuş bünyeye uyum sağlamadı. Bu nedenle güçlendirilmiş parlamenter sistemine geçmek elzemdir. Demokrasinin ilkeleri vardır. Çoğulculuk, eşitlik, özgürlük gibi. Bu ilkeler ancak güçlendirilmiş parlamenter sitemle hayata geçirilebilir ve millet olarak biz de demokrasi yolculuğumuza kaldığımız yerden ama eskisinden daha güçlü olarak devam ederiz.
NECMİ İNCE: Gelecek Partisi olarak Bursa ile ilgili beklenti ve hedefleriniz nelerdir?
SELÇUK ÖZDAĞ: ursa ülkemizin en önemli, gelişmiş şehirlerinden biridir. Doğal güzelliklerinin yanı sıra sanayi ve teknolojik olarak da gelişmiş bir ilimizdir. Bursa önemli bir kültürel, tarihi ve ekonomik birikime sahiptir. Orhan Gazi döneminde Bizans’tan alınmış ve başkent yapılmıştır. O dönemlerde de önemli bir ticaret merkeziydi ve dokumacılıkta gelişmişti.
Biz Gelecek Partisi olarak şehrin orijinal dokusunu koruyarak, yatırımları teşvik edeceğiz. Geçmişten, bugüne gelen ve geleceğe aktarılacak olan kültürel, doğal ve tarihi birikimiyle Bursa’yı 21. Yüzyıl şehri yapacağız. Turizm açısından da şehrin gelişmesini sağlayarak esnafın ve Bursa’nın ekonomik imkânlarının artmasını sağlayacağız.