Gerçekten ünlü olmak, üreten ve göz önünde olan insanlar olmak ne zormuş… Şöyle bir düşünün, hakkınızda bir takım iddialar ortaya atılıyor, siz ancak bunları okuduğunuzda öğreniyorsunuz, okumaya fırsat bulamadığınız ya da rast gelmediklerinizi de eşten dosttan duyarak şaşırıp kalıyorsunuz. Bunun ne kadar zor bir hayat olduğunu kavramak hiç zor değil.
Çok değil sadece iki hafta önce Ebru Şallı sosyal medya hesabında Akkuş soyadını kullanmayı bıraktığı için ayrılık haberleri bir anda tüm medyayı sardı. Demek ki evlilikler artık sosyal medyada onanıyor ya da bozuluyor. Resmi nikâh hatta imam nikâhı akdine gerek bile yok. Bir kadının soyadını değiştirmesi, ya da sevgilisinin soyadını sosyal medya hesabına eklemesi evlendiğinin ya da ayrıldığının kanıtı olarak görülüyor. Oldu ya kullanmayı bırakırsan artık bekâr sayılırsın.
Ebru Şallı da postmodern evlilik anlayışının yeni kurbanı. Sosyal medya hesabında Akkuş soyadını kullanmayı bırakınca eşinden ayrılmak isteyen kadın durumuna düştü. Kimse neden böyle bir tercihte bulunduğu konusunda Ebru Şallı’yı arayıp görüş alma ihtiyacı hissetmedi. Eğer kendisine sorulsaydı, Ebru Şallı adının bir dünya markası olma yolunda ilerlediği, dünyanın birçok ülkesinde bu ismin patentinin alındığı ve alınmaya devam ettiğini öğreneceklerdi. Marka dünyasında Ebru Şallı, sosyal medyada Ebru Şallı Akkuş kullanımı uluslararası anlamda karmaşaya yol açtığı için ünlü ismin marka danışmanları böyle bir karar almasını tavsiye etmişlerdi. Kısacası Ebru Şallı; Akkuş soyadını sosyal medyada kullanmaktan bu yüzden vazgeçmişti. Olayın özeti bundan ibaretti. Ayrıca Ebru Şallı’nın Akkuş soyadını kullanmayı bırakması üçüncü kişileri de ilgilendirmezdi. Bu konunun tek ilgilisi Uğur Akkuş’tan başkası değildi.
Ayrılık haberlerinin mürekkebi kurumamıştı ki başarılı işadamı Uğur Akkuş’un cezaevi haberleri sardı ortalığı. Kimine göre hala Silivri Cezaevi’nde yatıyordu, hafta sonları evine gidebiliyordu; kimine göre ise Covid 19’a yakalanması nedeniyle hapis cezasını evinde çekiyordu. Birbiriyle çelişen bilgilerin yer aldığı haberlerin yarattığı bilgi kirliliği içinde ben bir gazeteci olarak hangisine inanacağımı şaşırmış durumdayım. Hatta bazı gazeteler bir mahkeme kararını bile haberlerine kanıt belge diye koymayı ihmal etmemişti. İşin aslı bu ceza haberlerinin bile birbiriyle örtüştüğü bir nokta yoktu. Bazı haberlere göre ise Uğur Akkuş’un cezavine gönderilme sebebi Kuveytli iş insanlarını dolandırmasıydı; kimi haberlere göre 10 küsur yıl kimilerine göre ise 7 küsur yıl ceza almıştı.
Bu kadar bilgi kirliliği içerisinde bu haberlerin çoğunun masa başında uydurulduğunu ve uyduranların kim olduğunu da öğrendim. Hatta bu haberleri servis eden ve kendi medyasında kullanan meslektaşlarımın arasındaki bağlantıları da çözdüm. Bu bilgi şimdilik bende. Bakarsınız yakında bu konuyu kamuoyuna açıklarım.
Evet, Uğur Akkuş bir ceza almış doğru ama cezaevi meselesinin iç yüzü gerçekte şöyle. Yıllar önce ayrıldığı eski eşinin şikâyetiyle ilgili açılan bir dava karara bağlanmış ve başarılı işadamı bir ceza almış ancak karar adli para cezasına çevrilmiş ve konu kapanmış. Bu noktada geçmişte kendisinin de canı yanmış bir kişi olarak şunu söylemek isterim. Türkiye Cumhuriyeti Ceza Kanunu, özellikle de 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun öncelikli olarak kadının beyanını esas alıyor. “Kadın ne söylerse doğrudur” mantığıyla hareket eden kanun gereği bir kadın, erkek hakkında her türlü suçlamayı yapabiliyor, ceza almasını sağlayabiliyor. Ben iki kez evlenip ayrıldığım ve 12 yıldır görüşmediğim ikinci ve üçüncü eşim olan kişinin şikâyetlerinin esas kabul edilmesiyle en az üç kez uzaklaştırma cezası aldım. Bunları yaşamış bir kişi olarak iş insanı Uğur Akkuş’un neler yaşamış olabileceğini gerçekten çok iyi anlıyorum.
Konu yazılı, görsel ve sosyal medyada didik didik edilirken Uğur Akkuş, eşi, annesi ve kayınvalidesi ile 8 Mart Dünya Kadınlar Günü akşamı bir akşam yemeği yedi. Tüm medya bu akşamın haberini yaptı ve çok ilginçtir ki bu mutlu gecenin içine de aynı iddialar serpiştirildi. Birkaç gün sonra ayrılık haberlerinin yine yoğunlaştığı bir gün başarılı işadamı kızının doğum gününü kutladı. Ayrılacağı bangır bangır her yerde duyurulan eşi Ebru Şallı bu özel gün ile ilgili fotoğrafları sosyal medya hesabında mutluluk ve aşk dolu sözlerle duyurdu. Tabii ki bu paylaşımların da haberi yapıldı ve şaka gibi ama çıkan haberlerde yine bu iddialar yer alıyordu.
Sadece iki gün sonrasında yazılı, görsel ve sosyal medyada Uğur Akkuş’un Silivri Cezaevi’nde olduğu yazıldı ve ayrılık haberleri yine haberin devamına eklenmişti. Aynı günün akşamında İstinye’de yenen akşam yemeği sonrası tüm medya Ebru Şallı – Uğur Akkuş çiftini restoran çıkışında el ele görüntüledi. El ele restorandan çıkan çifte ayrılıp ayrılmadıklarını soran bile çıktı. Magazin gazeteciliğini ayağa düşüren, gördüğünü bile yorumlamaktan aciz, bu zeka yoksunu anlayışa çift gülerek karşılık verdi.
Medyanın yaptığı yargısız infaza tepkilerini gülerek gösteren çift ertesi sabah yine medyanın her köşesinde ayrılık iddialarının yer aldığı haberlerle karşılaştı. Bir yandan bu dedikodulara göğüs germeye çalışan başarılı işadamı diğer taraftan çok önemli yatırımlar ve anlaşmalar için önce Dubai sonra Abu Dabi çıkarması yapıyordu. Yanında tabii ki eşi Ebru Şallı da vardı. Hatta Ebru Şallı bu seyahat için kullandıkları özel uçaktan iki kareyi sosyal medyada kullanarak ayrılık haberlerini köpürtenleri de “Nereye uçuyoruz?” etiketiyle ti’ye alıyordu. Sonraki paylaşımında da “Kaçıyoruz” etiketiyle bir kare daha paylaştı.
İşin açıkçası kırk yıla yakın bir zamandır ünlüler dünyasındayım ve adeta ünlü olmanın cezası gibi bu iddialara muhatap olmak. Nereye kaçarsanız kaçın sansasyonel iddialardan kurtulamıyorsunuz. Ebru Şallı ve Uğur Akkuş çifti son kurban. Hayatlarının bir noktasında bu iddialarla yaşamak ve bunlara üzülseler de sakin kalıp yaşamaya devam etmek zorundalar.
Şuraya kadar anlattıklarımıza bir şekilde katlanan çift haklarında çıkan son iddia ile gerçekten sarsılmış durumda. İddiaya göre Ebru Şallı ve Uğur Akkuş çifti çocuk sahibi olmaya karar vermişler. En doğal hakları tabii ki neden olmasın. Bu arzularını hayata geçirmek için çift doktor kontrolünde tedaviye başlamış. E bu da olabilir tabii ki. Sonuçta sağlıkla ilgili bir konu. Ancak işin gerçeği böyle bir durum yok. Yine en başta söylediğim gibi gerçekten gazetecilik yapıp iddiayı olayın kahramanlarına sorsalar, böyle bir şey olmadığını öğreneceklerdi.
Takvim gazetesi her zaman olduğu gibi daha da ileri gitmiş, olmayan haberi masa başında köpürtmüş. Güya çift tüp bebek tedavisi için hastaneye gitmiş. Sonucu heyecan içinde beklemişler. Bu bekleyiş 16.00’dan 22.00’ye kadar sürmüş. Yine bu gazetenin iddiasına göre işlem sırasında ünlü sunucunun iç çamaşırları kaybolmuş. Bu durumu öğrenen Uğur Akkuş çılgına dönmüş, hastaneyi birbirine katmış.
Breh breh breh.
Siz gazeteciliği bırakın hakikaten Netflix’e senaryo yazın sevgili meslektaşlarım.
İnanılır gibi değil gerçekten, habercilikte son nokta, iş artık haberi geçmiş senaryo yazma noktasına gelmiş…
Bir haber temel olarak hani 5N 1K sorularına yanıt vermeli ya. Biz de kendilerine soralım. Madem bu kadar ayrıntı biliyorsunuz, neden işlemin hangi hastanede, hangi doktor tarafından yapıldığını da yazmadınız.
Yoksa hayal ürünü mü yazdıklarınız. E o zaman buyurun sizi senaryo sıkıntısı çekilen sinema sektörüne transfer edelim. Medya da masa başında uydurulan ve mesleğe zarar veren bu aspargas kültüründen kurtulsun…
Siz bu satırları okuduğunuzda Uğur Akkuş ve eşi Amerika’da Los Angeles’ta çok önemli görüşmeler ve anlaşmalar yapıyorlar…