Diyabetle mücadelede ana unsur doğru beslenme

Prof. Dr. Satman, diyabetle mücadelede hamilenin doğru beslenmesi ve ailedeki yemek kültürünün önemli olduğunu söyledi.

Diyabetle mücadelede ana unsur doğru beslenme
banner98

İSTANBUL (AA) - Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı (TÜSEB) Türkiye Halk Sağlığı ve Kronik Hastalıklar Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. İlhan Satman, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Türkiye'de diyabet çalışmalarının 1940'lı yıllardan bu yana devam ettiğini söyledi.

Bu çalışmaların 1998'e kadar standart olmadığını belirten Satman, şöyle konuştu:

"1998 yılında İstanbul Tıp Fakültesinde görevliyken grubumuz bir çalışma yapmaya karar verdi. Sağlık Bakanlığı şemsiyesi altında, o zamanki sağlık ocaklarında Türkiye genelinde kura ile 540 merkezde nüfusun kadın-erkek yaş grubu dağılımına göre kişileri davet ederek, tamamen tesadüfi olarak diyabet taraması gerçekleştirdik. 27 bin 488 kişiye şeker yüklemesi yaptık. Beraberinde yaşam tarzı faktörlerini diğer hastalıklarını, alışkanlıklarını, önceki hastalıklarını, her şeyini sorguladık. Türkiye'de 20 yaş üzerindeki nüfusta her 100 kişiden 7'sinde diyabet vardı. Bu 7 kişiden 3'ü diyabetinin farkında olmayarak birkaç yıl yaşıyordu."

Satman, bu tespitler üzerine Sağlık Bakanlığı, üniversiteler, eğitim araştırma hastaneleri, meslek ve hasta örgütleri ile sivil toplum kuruluşlarının, Türkiye'de diyabet farkındalığını artırmak için çalışmalar yürüttüğünü dile getirdi.

"12 yılda diyabet yüzde 90 artmış"

Satman, 2010 yılında aynı merkezlere giderek çalışmayı tekrarlamak istediklerini ifade ederek, şunları anlattı:

"Gördük ki 1998'den 2010'a diyabet yüzde 90 artmış. Çok ciddi bir artış bu. Diyabet farkındalığı da azalmış. Her iki kişiden biri diyabet olduğunun farkında olmadan 3-5 yıl yaşıyor, tedavi görmediği için hastalık ilerliyor. Türkiye'de mevcut diyabetlilerin içinde 'Ben diyabet olduğumu biliyorum. İyi de tedavi görüyorum.' diyenlerin yüzde 50'den fazlasında 3 ayda bir şeker kontrolünü gösterdiğimiz bir test var. O bizim kabul edilebilir değerlerimizin üzerinde. Kontrol edilemeyen, şeker düzeyi yüksek seyreden bir hastada doğaldır ki yıllar sonrasında diyabete bağlı görme kayıpları, kalp damar hatalıkları, böbrek hastalığı, ayakta yara açılması, diş-diş eti sorunları, karaciğer yağlanması gibi diyabetle ilişkili pek çok hastalık ya ortaya çıkıyor ya da olması gerektiğinden daha hızlı gelişiyor."

Diyabetle ilgili 1998'de yapılan ilk çalışmada diyabet görülme sıklığının kadınlarda, erkeklere oranla yüzde 25 daha fazla olduğunu dile getiren Satman, bu rakamın 2010'da yüzde 10 olduğunu ifade etti.

Türkiye'de genç yaş diyabetinin de artış gösterdiğine dikkati çeken Satman, bunun nedeninin paketli gıdalar ve hareketsiz yaşam olduğunu belirtti.

"Diyabetle mücadele evde başlar"

Satman, diyabetle mücadele için sağlık okur yazarlığının artırılmasının önemine değinerek, ambalajlı ürünlerin de etiketlerinin renklerle uyarması gerektiğini anlattı.

Fazla ekmek tüketiminden de bahseden Satman, "Yaşam tarzı alışkanlıklarımızdan ya da genetik özelliklerimizden kaynaklı olarak toplum olarak D vitamini, iyot, folik asit, B12 vitamini eksikliğimiz var. Bunlar, geleneksel olarak çok tükettiğimiz gıdaların içine kontrollü bir şekilde konulabilir." ifadelerini kullandı.

Satman, diyabetle mücadelenin evde başlaması gerektiğini vurgulayarak, şunları kaydetti:

"Kadın hamile kaldığında bu süreci normal kiloda geçirmeli. Anne karnında fazla gıdaya maruz kalan bebek ileride genlerini o yönde çalıştırıyor. Gebelik sırasında obezite olmamasına dikkat edilmesi gerekiyor. Bebek doğduktan sonra ailenin yemeği birlikte yeme kültürünü oluşturması gerekir. Günün koşturması nedeniyle akşam öğünü geçiştirilmemeli. Sofraya oturularak, sebze yemeği, salatalar ağırlıklı olmak üzere her şeyden yenilmeli."

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner103

google.com, pub-5727224107962425, DIRECT, f08c47fec0942fa0