Davutoğlu: Adayımız toplumun her kesiminden oy almalı, ki seçimi kazansın; Masa’nın insicamı da önemli, 6 milyon HDP seçmeni de

Davutoğlu: Adayımız toplumun her kesiminden oy almalı, ki seçimi kazansın; Masa’nın insicamı da önemli, 6 milyon HDP seçmeni de
banner98

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Posta Gazetesi Ankara Temsilcisi Hakan Çelik’in
sorularını yanıtladı.
Davutoğlu’nun konuşmalarından öne çıkanlar:
Kriz değil tecrübe
Şimdi kriz geride kaldığı için kriz demeyeyim ben buna, birlikte yaşadığımız bir tecrübe diyeyim.
Yani tecrübe daha doğru bir tabir. Çünkü biz Altılı Masa'yı kurarken geçen sene, ocak ayından
itibaren başlayan bir süreçti. Bunun kolay olmayacağını biliyorduk. Her görüşmemizde ikili ya da
altılı olarak bir ara üçlü Sayın Kılıçdaroğlu ve Sayın Akşener'le de bir görüşmemiz olmuştu
öncesinde. Partilerin geldiği gelenekler itibarıyla ve Türkiye'nin zor siyasi şartları içinde bu altılı
masanın zorlu bir süreç yaşayacağını biliyorduk. Ama açık ifade edeyim bunu sadece bir siyasetçi
olarak ve taraflardan biri olarak söylemiyorum. Beni bir akademisyen olarak da heyecanlandıran
bir süreçti bu. Çünkü modernleşme tarihin, 200 yıllık tarihinin, yaklaşık 150 yıllık meclis
tarihimizin, 100 yıllık Cumhuriyet tarihimizin, 75 yıllık demokrasi tarihimizin az gördüğü
tecrübelerden biriydi bu.
Bu kadar kapsamlı bir anayasa reformunda daha önce kimse anlaşamamıştı
Toplantı yapmanın ötesinde doküman ürettik. Yani ortak görüşü kabullenmiş, Güçlendirilmiş
Parlamenter Sistem dokümanı, temel ilkeler ve hedefler dokümanı. Efendim seçim güvenliği ile
ilgili doküman, 84 maddelik anayasa reformu ki geçmişte bu kadar kapsamlı bir reformda partiler
anlaşamamışlardı. Ve nihayet ortak politikalar metni, binlerce ortak şeyin olduğu, ortak
politikaların olduğu bir metin. Şimdi dolayısıyla yol hazırlığını iyi yapmıştık ama tabii en kritik
süreç cumhurbaşkanı adayı, cumhurbaşkanı seçimi ve Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimlerinde
ortak tavır sergileyebilmekti. Bu daha siyasal dozu yüksek bir şey ve her partinin haklı olarak
mensuplarının beklentileri var, talepleri var. Her parti genel başkanının da yönetmesi gereken bir
kamuoyu var. Dolayısıyla bunun belli bir şey içinde, tabiri caizse bir stres içinde olması doğal.
Yani buna kimse karşı çıkamaz ama öyle bir tecrübe yaşamıştım ki ben onu hep şöyle izah ettim.
En başından itibaren ümitsizliğe kapılındığında bu öyle bir yoldur ki, çok hızlı akan bir nehirde
karşıdan karşıya geçmek için nehrin yarısına kadar geldiğinizde artık geriye dönmek, karşı kıyıya
varmaktan daha maliyetli hale gelir. Biz yarıyı çoktan geçmiştik. Bu bağlamda aslında son
yaşadığımız tecrübe Millet İttifakı'nı zayıflatan değil, güçlendiren bir tecrübe oldu.

Esnekliği korumalısınız
İkincisi ise bir siyasi realite var o da şu; cumhurbaşkanı adayı toplumun her kesiminden oy almak
zorunda, ki seçimi kazansın. Dolayısıyla cumhurbaşkanı adayının bütün toplumsal tabanlara
hitap etmesinden daha doğal bir şey yok. Bu bakımdan Sayın Kılıçdaroğlu'nun böyle bir çaba
içine girmesi de yanlış değil. Bu ikisi de birbirleriyle çelişkili değil. Zaten bu esnekliktir böyle
ittifakları başarıya götürecek olan. Bu esnekliği yok ettiğinizde birinden birini kaybedersiniz, ya
tümüyle HDP'ye geçmişte oy vermiş olan beş altı milyon seçmeni kaybedersiniz ya da masanın
insicamını kaybedersiniz. Böyle bir ikileme girmez bu masa.
Bu denklemde binde bir oy oranı bile önemli
Öyle bir denkleme soktular ki Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminde aslında Türk siyasetini çok
dar bir alana soktular bir anlamda da. Yüzde 50.001 almışsanız seçimi kazanırsınız. Yüzde 49.999
alsanız seçimi kaybediyorsunuz. Dolayısıyla oradaki her bir oyun önemi var. Bu her bir oy içinde
herkes herkesle temas kurarken Millet İttifakı'nın adayının temas kurmamasını beklemek doğru
değil. Ama buradan hareketle İYİ Parti'nin pozisyonunu yanlış görmek de doğru değil. O İYİ
Parti'nin veya herhangi bir partinin diyelim, herhangi bir parti olarak zikretmeyeyim bunu. Başka
bir yönden mesela ne bileyim Saadet Partisi'nin de Yeniden Refah ile bir ilişki şeyi vardı. Yani bir
sorun olduğu anlamında demiyorum ama fakat biz Yeniden Refah ile görüştüğümüzde hep
saygılı yaklaştık. Bu bir kazançtır. Yani birbirimize blokaj uygulayamayız. Her parti kendi özel
ilişkilerini kurar buna saygı duyarız. Siyasi pozisyon gereği de bugün seçimi kazanmak için gerekli
temaslar yapılır diye düşünüyorum.
Her bir oyu koruyacağız
Bu seçimi manipüle etmek isteyen çevreler çıkacaktır. Bu seçimi provoke etmek isteyenler de
çıkabilir. Bu seçimi bazı ayak oyunlarıyla diyeyim veya en azından adil bir seçim olmasını
engelleyecek şekilde gerçekleştirmek isteyenler de çıkabilir ama bunlar başarılı olamaz.
Türkiye'de sandık, belli bir sandık geleneği var, demokrasi geleneğinin bir parçası olarak. Ben
bunu, bir de biz altı parti seçim güvenliği masası kurduk, seçim güvenliği komisyonu. Bunun
gerekli tedbirlerini alacağız. Her bir sandıkta o sandıktaki her bir oyu koruyacak şekilde
temsilcimiz olacak.
Siyasette hep risk olur
Ben bu konunun zor olacağını düşünmüyorum. Bir yıldır tecrübe ettik. Allah aşkına bir yıl önce
altılı masa ilk kurduğumuzda, bir yıl içinde binlerce sayfalık dokümanda ve onlarca farklı alandaki
görüş ayrılıklarını giderecek şekilde mutabakat sağlayabileceğimizi düşünüyorlar mıydı? Yoo. Bu

masa ne üretir diye bekliyorlardı. Binlerce sayfada mutabakat, muhalefette mutabakat,
iktidardaki mutabakattan daha zordur aslında. Çünkü muhalefette nihayet herkesin bir de kendi
tabanıyla onu mobilize etme ama iktidarda güç kullanmaya başladığınızda o politikaları
uygulamaya başladıkça ortak noktalarınız daha çok tebarüz eder. Dolayısıyla ben, evet zor
olacak, olur doğal olarak. Bütün yönetimlerden, bugünkü yönetimden çok daha etkin
olacağımızı, bugünkü yönetimden, tek adam yönetiminden çok daha akılcı, çok daha pratik ve
etkin olacağımızı düşünüyorum. Çünkü kurumları ayağa kaldıracağız. Biz yukarıda devleti
yöneteceğiz ama kurumlar bize sağlayacak ve kurumları ayakta olan bir devletin çatısında iş
birliği sağlamak zor olmaz.
İki depremi aynı anda yaşıyoruz
Elli ile yetmiş milyar dolar arasında bir maliyet, doğrudan yıkıcı maliyeti olarak bir hesaplama var.
Ekonomi üzerindeki etkileriyle birlikte tekrar tabii bunları değerlendireceğiz ve kamuoyuna da
biz Gelecek Partisi olarak bu konudaki görüşlerimizi paylaşacağız. Ama bir ekonomik deprem var.
Yani bu deprem yaşanmamış olsaydı bile ekonomik bir deprem yaşanmıştı. Son derece akıl dışı
politikalarla ve bir damada emanet edilen fonların tahrip edilmesiyle bir ekonomik deprem var
bir de siyasi deprem var. Siyasi deprem de kutuplaştırma siyaseti. Şimdi bir geldiğimizde önce
güveni ihdas edeceğiz yani toplumsal güveni. Bütün siyasetin, ekonominin dayandığı şey
güvendir. Güven hissi Türkiye'de yok oldu. O güven hissini ayağa kaldırdığımızda akılcı
politikalarla kurumları harekete geçirdiğimizde bu ekonomik krizi de kolay olmamakla birlikte
aşacağımızı düşünüyorum. Zorluklar olacak.

Necmi İnce

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner103

google.com, pub-5727224107962425, DIRECT, f08c47fec0942fa0