Anzak askeri Mehmetçiğin dostluğunu mektubunda anlattı

Binlerce kilometre yol katederek savaşmak için Gelibolu'ya gelen bir Anzak askerinin, 22 Ekim 1915'te yazdığı mektup, Türkiye'nin tek resmi Çanakkale koleksiyoneri Seyit Ahmet Sılay'ın koleksiyonunda yer alıyor

Anzak askeri Mehmetçiğin dostluğunu mektubunda anlattı
banner98

İSTANBUL (AA) - Gelibolu Yarımadası'na 104 yıl önce savaşmak için gelen bir Anzak askerinin cepheden ailesine yazdığı mektup, Gelibolu Cephesi'nde gösterdiği mücadeleyle kahramanlık destanı yazan Mehmetçiğin, aynı zamanda düşmanına karşı nasıl dost canlısı olduğunu ortaya koyuyor.

Binlerce kilometre yol katederek savaşmak için Gelibolu'ya gelen Anzak askerinin, 22 Ekim 1915'te yazdığı mektup, Türkiye'nin tek resmi Çanakkale koleksiyoneri Seyit Ahmet Sılay'ın koleksiyonunda yer alıyor.

Anzak askerinin, siperler arasındaki mesafenin bazı yerlerde 7-8 metreye düştüğü Gelibolu Yarımadası'nda kaleme aldığı mektup, cephedeki dostluğu anlatırken, kahraman Mehmetçiğin merhametini de gözler önüne seriyor.

Anzak askeri ailesine yazdığı mektubunda, birkaç arkadaşından, akrabalarından bahsettikten sonra muharebeler ve yaşam şartlarını anlatıyor.

Savaş alanında Mehmetçik ile yaşadıkları yakınlaşmayı Anzak askeri, "Bu hafta iki gün boyunca Türkler çok dost canlısıydı. Hem onlar hem de bizim çocuklar siperlerimizden çıktık. Bizdeki et ve diğer şeylere karşılık, sigara ve tütün verdiler." şeklinde aktarıyor.

Mektubun satır araları

Anzak askerinin 3 sayfalık mektubunda yer alan satırlardan bazıları şöyle:

"Sevgilim Addie;

Sağlığımın iyiye gittiğinden haberdar etmek için sizlere kısa bir not daha... Başka bir şeye dönüşmemesini umduğum hafif bir soğuk algınlığı dışında oldukça iyiyim. Trende tanıştığın Bay Murray de kendisini hatırladığını umuyor. Şimdilik burada her şey sakin ancak bu durumun uzun süreceğini zannetmiyorum, keza rüzgarın ne yönden eseceğini kimse bilemez.

Bu hafta iki gün boyunca Türkler çok dost canlısıydı. Hem onlar hem de bizim çocuklar siperlerimizden çıktık. Bizdeki et ve diğer şeylere karşılık, sigara ve tütün verdiler. Les'ten hiçbir haber alamıyorum ve aynı taburdan çocuklarla her fırsatta bazı soruşturmalar yaptım. Tahminim o ki bu mektubu alana kadar nerede olduğu ve neler yaptığına dair bir şeyler duymuş olacaksın. But, gastrit nedeniyle şu an hastanede ama bence çok kötü değil ve en kısa sürede aramızda olacak. Mektubunda istasyondaki birinin bir fotoğrafla ilgili Rube'a bir şeyler sorduğunu söylemiştin. Ayrılmadan önce tüm bunlar tamamen aklımdan çıkmış. Kış ve soğuk rüzgarlar kapıda, dolayısıyla hava giderek soğuyor. Fred B, Sydney'den tüm çocuklarla birlikte eve dönmek istediğini söylüyor ama buna izni yok."

"Savaşın centilmeni olmaz"

Koleksiyoner Sılay, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Bomba Sırtı, Queens Post denilen bölgede siperlerin çok yakın olduğunu, özellikle İngiliz ve Avustralya askerlerinin bu mevkide yer aldığını söyledi.

Mehmetçik ile Anzakların burada karşılıklı olarak hediyeleştiklerini, koleksiyonundaki mektubun da bunu doğruladığını belirten Sılay, Çanakkale muharebelerinin cephede görülmeyen ilginç hadiselere sahne olduğunu aktardı.

Seyit Ahmet Sılay, her yıl düzenlenen 25 Nisan anma törenlerinde Avustralya, Yeni Zelanda, İngiliz, Fransız birlikleri ve temsilciliklerinin kendi mezarlarını ziyarete geldiğini hatırlatarak, sözlerine şöyle devam etti:

"Onlar bugün bizim dostlarımızdır, misafirlerimizdir ama bazen şu tip talihsiz açıklamalar da yapılıyor ki başında akademik sıfat olan hocalarımızın yapması daha da üzücü 'Çanakkale centilmenler savaşıydı' gibi ifadeler kullanıyorlar. Ben de diyorum ki 104 sene öncesini, 1915'i konuşuyorsak böyle bir şey söz konusu değil çünkü savaşın centilmeni olmaz. İnsan faktörü var. Sadece biz detaylarında buluruz bunu ama savaşın, 'centilmenler savaşı' diye adlandırılması, orada yatan şehitlerimize hakarettir. Neticede bundan 104 sene evvel piknik yapmaya gelen izci çocuklar değillerdi ve biz de onlara saldırmadık."

Muharebenin içinden ilginç hikayelerin çıktığını belirten Sılay, "Gündüz savaşıp akşam barış içinde olan askerler var. Bu durum, muharebeler esnasında hep böyle miydi? Tabii ki değildi. Öncelikle buraya gelen itilaf güçleri sömürgelerinden topladıkları askerlere esir düşmemeleri gerektiğini söylüyorlar. Çünkü Türk'ü tanımıyorlar. Türk'ün çok vahşi, yabani olduğu, öldürüleceği, işkence göreceği imajı verilmişti." dedi.

"Türkler onların gözünde düşman ama nefret ettikleri biri değildi artık"

Karşılıklı gerçekleştirilen 19 Mayıs taarruzunda birkaç saat içinde 10 bin kaybın yaşandığını anlatan Sılay, "Ortada kalan şehitler ve ölüler vardı. Şişmeye başladı onların bedenleri. Tarif edilemez bir koku ve inleyen yaralıların sesi, iki tarafı da rahatsız etti. 24 Mayıs 1915'te belki de 1. Dünya Savaşı'nın ilk ateşkesi yapıldı. Karşılıklı birer binbaşı gönderildi ve bu ateşkesin ne şekilde uygulanacağı maddelerinde anlaştılar. Gözcüler geldi. Sadece sıhhiyeler girecekti. İlk defa itilaf askeri ile Osmanlı askerinin canlı, silahsız karşılaştığı gün 24 Mayıs'tır. Onlara anlatıldığı gibi bir Türk yoktu karşılarında. Daha sevecen ve insancıl bir Anadolu çocuğu vardı." diye konuştu.

Anzakların mektup ve günlüklerinde de görüldüğü gibi cephede insani olayların yaşandığını dile getiren Sılay, "Ölüm o kadar basit ki orada. Ölümün çok bir hükmü yok. İtilaf askerleri belli bir süre sonra işin öldürme noktasından sıyrılıp, insani ilişkilere girdi ve Türkler 24 Mayıs'tan sonra onların gözünde düşman ama nefret ettikleri biri değildi artık." ifadelerini kullandı.

Muhabir: Çiğdem Alyanak


YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner103

google.com, pub-5727224107962425, DIRECT, f08c47fec0942fa0