Ekonomi politikalarında 'davranışsal' dönem

Son yıllarda davranışsal iktisat alanında yaşanan gelişmeler hükümetlerin ekonomi politikalarına ve finansal sistemin işleyişine yön veriyor.

Ekonomi politikalarında 'davranışsal' dönem
banner98

ANKARA (AA) - Son yıllarda davranışsal iktisat alanında yaşanan gelişmeler hükümetlerin ekonomi politikalarını ve finansal sistemin işleyişini şekillendiriyor.

Günümüzde özellikle gelişmiş ülkeler kamu politikalarının daha iyi çalışması için psikoloji, bilişsel bilim, örgütsel davranışları da içeren davranışsal ekonomiyi ve sosyal bilimleri politika üretim sürecine dahil ediyor.

Ekonomist Richard Thaler'in bu alandaki çalışmaları dolayısıyla 2017'de aldığı Nobel ödülünün de etkisiyle pek çok hükümet iktisat bilimine dair davranışsal ve deneysel yöntemleri politika süreçlerine dahil etmeye başladı.

Özellikle kişilerin ve şirketlerin finansal kararlarına ilişkin çalışmalar ekonomi alanında gerçekleştirilen bir devrim olarak görülürken, söz konusu çalışmalar Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerce henüz keşfediliyor.

"2008 küresel krizinden çıkarılması gereken dersler var"

Türkiye'de davranışsal finans alanında çalışmalarıyla bilinen Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Burak Saltoğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, finans ve psikoloji bilimlerinin kesiştiği noktada yapılan ciddi çalışmaların yurt içinde finans sektörünün gelişimi ve sistemsel risklerin önlenmesi adına hayati öneme sahip olduğunu söyledi.

Bu açıdan değerlendirildiğinde küresel krizden birçok ders çıkarılması gerektiğini dile getiren Saltoğlu, şu ifadeleri kullandı:

"Krize neden olan kişilerin aslında Harvardlı fizik doktorasına sahip parlak tipler olduğu anlaşılıyor. 'Bu insanlar nasıl bu kadar kötü yatırım yapar?' sorusunu sorduğumuzda, davranışsal finans bize şunu söylüyor: İnsan beyninin bilişsel kapasitesinin yeriyle, yatırımcı kararı ve risk algısı iki ayrı merkezde yer alıyor. İnsanlar tutarsızca karar verebiliyor. Kişinin bilişsel yeteneği çok yüksek olsa da aslında çok iyi bir yatırımcı olamayabiliyor."

Aşırı güven ve panik duygusunun kişilerin risk algısını şekillendirdiğine işaret eden Saltoğlu, kişilerin yaptıkları finansal işlemlerden birinde başarılı olduğunda ve bunu kendi başarısı olarak gördüğünde daha sık işlem yaptığını, daha çok risk almaya başladığını ancak risklerden birinin gerçekleştiğinde kazançlarının tamamını kaybettiğini belirtti.

"Türk şirketleri kendilerini korumaya almıyor"

Türk şirketlerinin şu an itibarıyla 192 milyar dolarlık açık pozisyonları olduğunu vurgulayan Saltoğlu, kötü bir "hedging planlaması" yapıldığında bunun şirketlere ek yük getireceğini söyledi.

Saltoğlu, yüksek özgüven nedeniyle şirketlerin kurda oynaklığın düşük olduğu zamanlar "Nasılsa bir şey olmayacak" anlayışıyla kendilerini korumaya almadıklarını ifade etti.

Bu durumun davranışsal finans teorisindeki "özgüven ve panik döngüsü"yle açıklandığını belirten Saltoğlu, kurda oynaklığın düşük olduğu dönemlerin hedging için en uygun zamanlar olmasına karşın hedging işlemlerinin genellikle risklerin gerçekleştiği dönemlerde yapıldığına dikkati çekti.

Saltoğlu, "Türkiye'deki şirketlerde hedging paradoksu yaşanıyor. Başarısız hedge işlemleri şirketlerin sigortaya olan talebini azaltıyor. Şirketlerin çoğunda hedge planlaması doğru kurgulanamıyor." diye konuştu.

Bu konuda geçen yılın ağustos ayında yaşanan yüksek kur oynaklığını örnek gösteren Saltoğlu, şu değerlendirmede bulundu:

"Nisan-mayıs gibi düşen sigorta maliyetlerinden faydalanamayan şirketler çok yüksek maliyetlerle sigortalama işlemi yaptı ancak daha sonra düşen kurun ardından gerçekleştirilen sigortalama işlemlerinin bilançolara faydasından çok zararı oldu. Örneğin 25 Haziran 2018'de 1 milyon dolarlık borcun sigortalama maliyeti 121 bin lira iken ağustos ayında bu maliyet 4-5 kat arttı."

"Finansal risklerin yönetimi toplumsal bir konudur"

KOBİ'lerin risk algısının genel seviyesinin nasıl ölçülebileceğine dair görüşlerini de paylaşan Saltoğlu, "Davranışsal finans alanında anketler yapılarak özellikle KOBİ'lerde risk algısının genel seviyesi ölçülebilir." dedi.

"Finansal risklerin yönetimi özünde toplumsal bir konudur." diyen Saltoğlu, ekonomi bürokrasisi, şirketler ve bireylerin riskleri azaltma yönünde koordinasyon içinde davranması önerisinde bulundu.

"Davranışsal finans BES'e de dokunacak"

Davranışsal finanstan yararlanabilecek bir diğer alanın Bireysel Emeklilik Sistemi (BES) olduğunu anlatan Saltoğlu, bu kapsamda yatırımcıların risk algılarının doğru ölçülmesi ve doğru fonlarla buluşturulması gerektiğini dile getirdi.

Saltoğlu, BES uygulamasındaki cayma ve yatırımcı memnuniyeti gibi sorunlara davranışsal finans çalışmalarıyla çözüm üretilebileceğini sözlerine ekledi.

Muhabir: Aysu Biçer


YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner103

google.com, pub-5727224107962425, DIRECT, f08c47fec0942fa0