Başbakanın Bakanları ve Milletvekillerini kastederek herkes yönünü belli etsin açıklaması hakkında neler söyleyeceksiniz?
Sayın Başbakan bir İstiklal Mücadelesi veriyoruz dedi. İstiklal Mücadelesi verilen bir yerde, bu mücadeleye top yekûn iştirak etmek gerekir. Başbakan bu mücadeleyi uzun süre tek başına verdi. Biz milletvekilleri olarak Başbakanın temposuna, kararlılığına ve tavrına ayak uyduramadık. Bakanlarda dâhil buna. Bu Başbakanımızın tek başına yapabileceği bir mücadele değil. Başbakanımızın olduğu ortamda herkes konuşuyor fakat Başbakanın olmadığı ortamlarda farklı şeyler oluyor. Gezi olaylarının Bursa’ya da yansıması oldu. Bursa’da bir Belediye Başkanı Gezi Olaylarına lojistik destek verdi. Fatih Sultan Mehmet Bulvarı’ndan, Nilüfer’den insanları toplayıp Heykele kadar yürüten adam Mustafa Bozbey’dir. Mustafa Bozbey’in bu desteğine karşı, ne yazık ki bizim yerel idarecilerimiz aynı hamleyi yapıp dik duruş sergileyemediler. Bizim o günde bu günde tavrımız ortadadır. Bu mücadele sadece Başbakanımızın, Bakanlarımızın mücadelesi değil, Milletvekillerinin yerel idarecilerin mücadelesidir. Herkes bu mücadelede tavrını ortaya koymalıdır.
Bu süreçte Başbakan’a yeteri kadar destek verilmemesini Cemaat korkusuna mı bağlıyorsunuz?
Cemaat bulunduğu her ortamda başta siyaseti yönlendiren kişiler olmak üzere o yörenin bürokratik yapısını iyi irdeleyip, o bürokratik yapıda en üstte bulunan kişileri kendi dairelerinin içine alıyor. Dairelerinin içine aldıktan sonra onların desteğini alıyorlar ve bir takım menfaat ilişkileri başlıyor. Siz eğer çocuklarınızı bu dershanelerde parasız okutuyorsanız, sizin bu süreçte farklı tavır sergileme şansınız olmaz. Ankara’daki bürokrasinin en üst tarafında da, en alt tarafında da bu böyle. Bir ilde veya ilçede bu camiaya ait bir dershane varsa, orada o ilin veya ilçenin yöneticilerinin çocukları menfaat sağlıyor ise, tavır koyma şansları yok. Bu şekilde menfaat köprüleri kurduğunuz zaman o köprüleri yıkıp atamazsınız. Ne yazık ki, Gezi Olaylarında, MİT Müsteşarına yapılan operasyonda ve 17 Aralık operasyonunda, bu menfaat ilişkilerinden ötürü Başbakanımız yalnız bırakıldı. Bu hadiseler karşısında ben dik durdum ve çok sert açıklamalar yaparak Başbakanımızı yalnız bırakmadım. Sosyal medyayı etkin kullanan bir vekil olarak tavrımı net bir şekilde ortaya koydum. Bursa’da ve Türkiye’nin çeşitli yerlerindeki parlamenterler bu tavrı net olarak ortaya koymadılar ki, sayın Başbakan bu yönde talimat verdi ve herkes tavrını belirlesin dedi.
Başbakan’ın işadamlarına da serzenişi oldu. İşadamları yönünü safını belli etsin dedi. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Bu organizasyon basit bir organizasyon değil. Bu organizasyon 750 bin kişiyi dinliyor ve bizi de dinlediler. İşadamlarının kasetleri ve cd’leri yapıldı ve o işadamlarına şantaj yapılarak bazı menfaat ilişkileri başlatıldı. Bunu herkes biliyor. Mustafa Koç’tan Turgay Ciner’e, Ali Sabancı’dan Aydın Doğan’a kadar bütün bu kişiler, o kirli ilişkilerin içinde. Bu kişilere şantaj yapılarak menfaat elde ediliyor. O yüzden de kimsenin gıkı çıkmıyor. Herkes bilsin ki, AK Parti’nin bu duruşuna destek vermeyenler yarın bu kirli oyunların, kaset savaşlarının altında kalır.
Dinlemeler ve ses kayıtları ile ilgili ne söyleyeceksiniz, bunlar montaj mı?
Bunların insanların mahremlerine varıncaya kadar dinlemelerini kabul edecek değiliz. Başbakanımız Genelkurmay Başkanının içeri alınmasını doğru bulmuyoruz diye tavır sergiledi. Bir Genelkurmay Başkanı, teröristlerle aynı kefeye konulamaz demesine rağmen yargıdaki o organizasyon Genelkurmay Başkanını tıka basa içeri attı. Doğru değildi bu. Biz Demokratikleşme Paketindeki düzenlemeleri yapmasaydık, genelkurmay Başkanı 26 ay sonra yine dışarı çıkamayacaktı. Başbakanımızın tavrı, Adalet Bakanımızın dik duruşu sayesinde, yargıda bu düzenlemeler yapıldı. Emniyette ve İstihbaratta telefonları dinlemek üzere kurulmuş kurumlarda nasıl sinsice dinlenildiği artık herkes tarafından biliniyor. Bu şantaj müessesiyle, kendi çıkarlarını öne çıkararak her şeyi tarumar etme anlayışı bizde yoktur. Bu konuda sayın Başbakanımızın tavrını yürekten destekliyorum her zaman yanında olacağız.
17 Aralık sürecinde Cemaatin desteğini alan yargı, emniyet ve diğer organlardaki kişiler ortaya çıkmasaydı, ilerleyen süreçte neler olurdu?
17 Aralık olayı çok basit bir olay değil. Bir takım Bakan çocuklarının bir takım işadamları ile kirli ilişkileri bir paket halinde Türkiye’nin gündemine getirildi. Bu Bakan çocuklarının kirli ilişkileri bir zarfın içine konup yolsuzluk var denilerek varil bombası gibi patlatıldı. Başbakanın iş adamlarına siteminin nedeni, Dolar aşağı düşüyor diye kıyameti koparanların bir anda dolar 2.30’lara dayanınca canları yanmaya başladı. Neden ses çıkarmıyorsunuz? Neden yüreklice tavır koymuyorsunuz? Çünkü onlarında kasetleri, CD’leri ve kirli ilişkileri var. Bu organizasyonun işadamlarını götürdüğü ülkelerde hangi kirli ilişkilere bulaştırdığını, onları Cd2ye çektiğini ve sonrada onlara şantaj yapıldığı bu gün herkes tarafından biliniyor. Devletin mahrem konularının üzerine gidip onları CD’ye çekmek, sonrada şantaj aracı olarak kullanmak vatana ihanet ile aynı renktir. Bir ülkenin Başbakanının dinlenmesinin yenilir yutulur tarafı yoktur. Bunun hesabını vereceklerdir. Bu vatana ihanet ile eş anlamlıdır. Bir ülkenin MİT Müsteşarı dinleniyor ise, bir ülkenin istihbarat kurumunun tırlara doldurduğu silah, araç ve gereci, Türkiye’nin güneyinde bir Kürt organizasyonuna karşı Türkmenleri korumak için gönderir iken, o tırlara 300 asker ile operasyon yapmak vatana ihanet ile eş anlamlıdır. Bunların hesabı sorulacaktır. Bunun Cemaat ve camia ile alakası yok. Bir takım kirli sakallı kişilerin, gazetecilerin ve köşe eşkıyalarının bu operasyonu yönlendirdikleri ortada. Bu operasyonlar yapıldığı zaman Türkiye güçlü olmasaydı, Türkiye’de kriz tavan yapmış, dolar 5 liraya çıkmıştı. UZUN ADAM dedikleri o kişi, Türkiye’nin dümeninde. Kim ki devletin malını hiç etmek istiyor ise gözü kör olsun, elleri kırılsın. Çocuklarına sahip olmayan Bakanlar büyük bir fatura ödediler. O kırmızı plakalı anlı şanlı Bakanlar o arabaları terk ettiler. Sayın Başbakan tavrını koydu ve onları kabinenin dışına attı.
12 yıllık Cemaat Hükümet birlikteliğinde olaylar bu noktaya nasıl geldi?
Bizim partimiz muhafazakâr milliyetçi bir partidir. Biz bu ülke için çalışan cemaatlerin hepsine eşit mesafedeyiz. Bizim hoşgörümüzü kucaklayıcı anlayışımızı kimileri istismar etti. Ben dershanelerin eğitime katkısı olduğuna inanmıyorum. Dershaneler olmazsa, eğitim iflas eder diyenler devletin 800 bin öğretmenine hakaret ediyor. Hiç kimse durumdan vazife çıkarmasın, dershaneler sömürü aracıdır. Dershanelere topladıkları öğrencilerin %10’na özel bir muamele yapılıyor, onların hedefledikleri okullara yerleştiriliyor sonrada o çocukların emeği su istimal ediliyor. Bu çocukların peşi bırakılmıyor. Bu ülkenin beyaz Türkleri siyah Türkleri yok. Sınavlarda soruları ele geçirerek öğrencilerini istedikleri yerlere yerleştiriyorlar. Sonrada o çocuklar amirlerinin değil abilerinin dediklerini yapıyor. Bu Türkiye’nin zor bir dönemden geçtiğini söylüyor.
OSLO Görüşmelerinde PKK’nın Hükümetten Cemaatin tasfiyesini istediği iddiaları doğrumu?
Hayır yok öyle bir şey. Oslo Görüşmeleri ayrı bir konu. Bu ülkede 30 yıldır süren kirli bir savaş var. 400 milyar dolar paramız güneydoğuda dağlara bomba olarak atıldı. Bir füze 25 000 dolar. Alıyorsunuz ve atıyorsunuz. Bu silahları bize satanlar, bu kirli savaşın sürmesini istiyor. Biz bu kirli savaşta Jandarma Genel Komutanı’nı ve Turgut Özal’ı kaybettik. Bu kirli savaşta birileri rant sağladı. Başbakanın bu konuda kararlı duruşu, MİT’in oturup masada görüşmesi bu kirli savaşı bitirmek içindi. Başbakan bu kirli savaşa dur dedi, bir takım çevreler bunu istemedi. Sisli hava Türkiye’ye hakim olsun, biz cemaat olarak irileşeyim, Türkiye’yi tekelime alayım, Türkiye’de Vesayet düzeni kurayım istediler. Zaten Hoca’da MGK’da alınan kararlar Cumhurbaşkanına onaya gitmeden benim önüme geliyordu dedi. Bu bile bu organizasyonun ne kadar tehlikeli olduğunu gösteriyor. Bu böyle bir kirli savaş, bu böyle bir rezalet. Bu devlet artık milletin devleti.
Çözüm Sürecinde neden ön planda hep SEKÜLER Kürtler var, muhafazakar Kürtler çözüm sürecinin neresinde?
Bu süreçte muhafazakâr Kürtler de var. Biz Diyanette mollalara da görev verdik. O bölgede bunlar ciddi şekilde çalışmalar yaptılar. O mollaları biz o bölgenin aklıselim insanlarından seçtik. Siz burada namaz kıldıracaksınız, siz burada insanları eğiteceksiniz dedik.
Yerel Belediye Başkanlarından ve meclis üyelerinden Cemaate karşı tepki gelmemesine ne diyorsunuz?
Bu camiaya en büyük desteği AK Partili Belediyeler verdiler. Bursa’da biz ilkokullara, ortaokullara, liselere yer bulamazken, cemaate Bursa’nın en iyi arsasını tahsis eden kim? Ben Bursa’da Teknik Üniversite’ye 1 yıl yer bulamadım. Birileri 119 milyon liraya Bademli sırtlarında saray kurdu. Konya Belediyesinin Türkçe Olimpiyatlarına verdiği destek 450 milyon. Bu Türkiye’nin her yerinde böyle. Devletin en güzel yerleri cemaate tahsis ediliyor. Cemaat Valiyi, Milli Eğitim Müdürünü, Alay Komutanını yörüngesinin içine alıp çocuğunu bedavaya okutuyor, sonrada önlerine bu araziyi istiyoruz diye fatura koyuyor. Türkiye’nin en önemli gayrimenkulleri cemaate tahsis edilmiş durumda. Bu duruma isyan ediyorum ben. Bursa’daki devlet arazilerinin tahsisinde giden Vali Şehabettin Harput’da sorumludur. Şehabettin Harput Defterdar ile boğaz boğaza gelmiş, ben kamu tanımam, bu araziyi bunlara vereceksin demiştir. Babanın malını mı veriyorsun? Şehabettin Harput’un neden Bursa’dan gittiğini tahmin edin.
Geçen seçimlerde 13 belediye kazandınız bu seçimlerde hedefiniz nedir?
Bu seçimlerde Gemlik’te de, Orhangazi’de Mudanya’da da, Büyük Orhan’da da, Harmancık’ta da belediyeyi alacağız. Nilüfer Belediyesini sallıyoruz. Nilüfer Belediyesi bu seçimlerde el değiştirip bize geçecek.
17 Aralık Operasyonu AK Parti için artı mı oldu eksi mi?
Bu çıkan olayların bize zararı oldu. Çocuklarına sahip olamayan Bakanların çocuklarının yaptığı davranışlar bize zarar verdi. Biz orda iddia edilen 3-5 kişinin yolsuzlukları için bu ülkeyi uçurumdan aşağı itmeyeceğiz. Başbakana sahip çıkacağız.