Türkiye’nin bulunduğu coğrafi konum ve sahip olduğu Akdeniz iklimi nedeniyle İtalya,
İspanya, Yunanistan ve Tunus gibi Akdeniz ülkeleriyle birlikte dünyanın önde gelen
zeytin üreticilerinden olduğunu kaydeden Sarıbal, zeytin ülkesi Türkiye’de üreticilerin
mağdur edildiğini söyledi. İktidarın uyguladığı yanlış politikalar nedeniyle yıllardır
zeytin bahçelerinde emek veren, bu topraklara değer katan üreticilerin ekonomik olarak
zor durumda kaldığını, zeytin üreticisinin geçim kaygısı yaşadığını belirten Sarıbal,
“Çok kısa süre önce bir açıklama yapmıştım. ‘Bu yıl zeytinde var yılı’ demiştim. Bu yıl
Cumhuriyet tarihinin rekoru kırılacak. Önce 2.9 milyon ton dediler, yüzde 30 sofralık,
yüzde 70 yağlık dediler. Şimdi yeni bir rekolte tahmini var. O da 3.6 milyon ton.
Gerçekten büyük bir rekor. Bunun yüzde 20’si sofralık, yüzde 80’i yağlık olarak
düşünülüyor. Çünkü kuraklıktan dolayı zeytin sofralık olamadı. Ancak sulanabilen
kısımlar sofralık olabildi. Zeytinin dane büyüklüğü 1 kilograma giren 250 - 300
danelilere çok iyi fiyat verilmesi gerekiyor ve yağlık zeytine de iyi fiyat verilmesi
gerekiyor. Bu yıl o ürünü yeterli değerlendiremezsek gelecek 2 yıl da ekonomik olarak
çöküş yılı olacaktır. Marmarabirlik var, TARİŞ var, Tarım Kredi Kooperatifleri var,
Toprak Mahsulleri Ofisi var. Bunlar kısmen özel kısmen kamu kurumlarıdır. Zeytinimiz
var, ürünümüz var ama dizimizi dövüyoruz. Marmarabirlik yağlık zeytinde temel fiyat
olarak öngördüğü fiyatı artırmadı. Kendine göre kurumun gerekçeleri olabilir. Avrupa
Birliği şu anda zeytin ve zeytinyağına ihtiyaç duyuyor. Oysa biz kısıtlamadan sonra
sofralık zeytinde de zeytinyağında da daha az ihracat yaptık. Bu iki alanda da kısıtlama
döneminde geriye düştük. Şimdi büyük bir fırsatçılık geçiyor piyasadan. Ürün çok ama
ortada bu ürünü düzene sokacak, bir sistem yok. Çiftçi kendi kaderiyle baş başa. Derhal
hükümeti göreve çağırıyoruz. Çiftçi kumpasta. Bugün satılan yağ, 6 ay sonra kat be kat
üzerine çıkacak. Çiftçi yağını satmasın, çiftçinin borçlarına yapılandırma getirilsin,
iktidar çiftçiyi tüccarın eline bırakmasın” diye konuştu.
“İKTİDAR, ÇİFTÇİNİN CANI ÇIKSIN POLİTİKASI YÜRÜTÜYOR”
İktidarın dört defa zeytinyağı ihracatını kısıtlaması, son kısıtlamanın 14 Eylül 2024’te
bitmesinin 200 bin ton civarında zeytinyağının içeride kalmasına neden olduğunu
açıklayan Sarıbal, “Bu yetmedi, dış piyasada pazarımızı kaybettik. Tamamen iktidarın
yanlış zeytin politikasıydı. 2024-25 sezonuna 200 bin ton civarında zeytinyağı stoğu ile
gelindi. Şimdi beklentimiz 450 bin ton civarında. İkisini üst üste ilave ettiğimizde 600
bin ton gibi tarihsel bir zeytinyağı üretimi beklentimiz var. Bu bir yandan çok kıymetli
ve çok değerli. Ama bu taraftan iktidarın uyguladığı ağır tarım politikaları, Mehmet
Şimşek ve Recep Tayyip Erdoğan, gıda enflasyonunu düşürmek için akıllarına gelen
ihracatı durduralım, kısıtlayalım ama çiftçinin canı çıksın politikası zeytinde de açık bir
şekilde hayata geçmiş görülüyor. Bugün zeytinin bölgelere göre dalında 1 kilogram
maliyeti 35-50 lira arasında. Yani yağlığa da gitse en düşük olan yerde 35 lira, en
yüksek 50 lira maliyet vardır. Ortalama kilogram üzerinde zeytinin 45 lira maliyeti var.
Bu dekar başına ya da ağaç üzerindeki verime göre değişir. Bazı ağaçlarda yüzde 50-60
2
liralara kadar çıkabilir, bazılarında 35 liraya kadar düşebilir. Ama günün sonunda bu
çiftçinin bir yaşam maliyeti var. Çiftçinin bir arazi kirası var. En önemlisi gelecek yıl
zeytin olmayacak ya da çok az olacaktır. Bugün büyük bir fırsatçılık sistemin
içerisinden geçiyor. Zeytin üreticilerimizin emeğinin karşılığını alabilmesi, zeytin
ağaçlarının geleceğinin korunması için adil bir fiyat politikası uygulanması gerekiyor.
Üreticilerimizin desteklenmesi, yalnızca onların ekonomik refahı için değil, ülkemizin
tarımsal üretim gücü ve zeytin kültürünün sürdürülebilirliği için de önemli” ifadelerini
kullandı.