Berlin Duvarı’nın yıkılışının 29. yıl dönümü

Almanya'yı 1961-1989'da ikiye bölen ve "Utanç duvarı" olarak nitelenen Berlin Duvarı’nın yıkılışının üzerinden 29 yıl geçti. Duvarın iki tarafından tanıklar anılarını anlattı.

Berlin Duvarı’nın yıkılışının 29. yıl dönümü
banner98

Ülkeyi 28 yıl boyunca ayıran duvar Alman halkının üzerinde hem siyasi hem de sosyal yaşamda derin izler bıraktı.

Soğuk Savaş'ın sembolü "Utanç Duvarı" 1961'de Sovyetler Birliği'nin etkisi altında bulunan Doğu Almanya'da (DDR) yaşayanların Batı Berlin'e kaçmalarını engellemek için örüldü.

28 yılda Berlin Duvarı'nı aşmaya çalışan en az 138 kişi yaşamını yitirdi. Ancak Inge Albrecht gibi binlerce kişi değişik yöntemlerle Doğu Berlin'den Batı Berlin'e geçmeyi başardı.

Doğu Almanya sınırları içinde bulunan Zossen kentinde doğan ve 21 yıl bu ülkede yaşadıktan sonra Batı Berlin'e geçmeyi başaran Inge Albrecht ve Batı Berlin'de duvarın dibinde çocukluğunu geçiren Tahir Sözen AA muhabirine anılarını anlattı.

Inge Albrecht, Doğu Almanya'da mutlu bir çocukluk geçirdiğini ancak 16 yaşına geldiğinde bu ülkede hiçbir şeyin kolay olmadığını anladığını belirterek, "Babam rejim karşıtı olduğu için (üniversiteye gitmeye imkan sağlayan sınav olan) Abitur yapmama izin verilmedi.Bundan dolayı zorluklar yaşadım." dedi.

Doğu Alman rejiminin babasına boyun eğdirmek istediğini ifade eden Albrecht, "Ceza olarak babama 'çocuklarınız fazla ilerleyemez’ dediler ancak ben babama kızgın değilim. 10. sınıftan sonra okuldan ayrılmak ve meslek öğrenmek zorunda kaldım. Ancak ben üniversiteye gitmek ve hekim olmak istiyordum." diye konuştu.

Bu mümkün olmayınca Doğu Almanya'nın devlet televizyonunda haberleşme tekniği alanında mesleki eğitim aldığını anlatan Albrecht, "Ancak devletin benim hakkımda karar verdiğini açık şekilde gördüm ve ülkeden kaçma girişimlerinde bulunmaya başladım." dedi.

Albrecht, 19 yaşına geldiğinde bir arkadaşıyla otostop yaparak Bulgaristan'a gittiğini ve buradan Türkiye’ye kaçmayı düşündüğünü ancak daha sonra buna cesaret edemediğini söyledi.

Bir başka kaçma teşebbüsünü Batı Almanya'nın Varşova Büyükelçiliğine giderek gerçekleştirdiğini belirten Albrecht, bunun da başarısızlıkla sonuçlandığını anlattı.

1984 yılında ise ülkeden ayrılmak isteyen birçok kişinin Doğu Berlin'deki Batı Almanya'nın temsilciğine sığındığını batı medyasında çıkan haberlerden öğrendiğini aktaran Albrecht, kendisinin de 2 kız arkadaşı ile çeşitli zorlukları aşarak buraya sığındıklarını ifade etti.

İki ülke arasında yapılan uzun ve çetin müzakereler sonunda kendilerine Batı Berlin'e gitme izni verildiğini ifade eden Albrecht, bu süreçte 4 hafta Batı Almanya'nın temsilciliğinde kaldığını söyledi.

"Bu adımı attığım için hiç pişman olmadım." diyen Albrecht, ülkeden kaçış sebebinin seyahat özgürlüğü bulunmaması ve devletin baskısı olduğunu belirtti.

Doğu Almanya'dan çıkış izin belgesini aldığında ilk başta hiçbir zaman evine dönemeyeceği için üzüntü yaşadığını dile getiren Albrecht, "Belgede tek seferlik Doğu Almanya'dan çıkış yapabileceğim yazıyordu. Bir daha evime dönemeyeceğim için bir taraftan korku, diğer taraftan ise 'evet başardım' ve 'yeniden hayata başlayabilirim' hissi vardı. Gençtim, 21 yaşındaydım ve önüme bakmak benim için önemliydi. Başında biraz yalnızdım ama sonra arkadaşlar buldum." diye konuştu.

Albrecht, Batı Berlin'de iki ay içinde iş ve ev bulduğunu ve geçimini sağlayabildiğini belirterek, bu süreçte anne ve babasıyla tatillerde Macaristan ve Çekoslovakya’da görüşebildiğini ifade etti.

''Bazılarının kafasında hala duvar var''

Duvarın yıkıldığı 9 Kasım 1989'da Berlin'de evinde olduğunu aktaran Albrecht şöyle devam etti:

"Çok tuhaftı. 1984'ten beri görmediğim kardeşim birden gece saat 03.00'da benim evin kapısının önündeydi. 'Ne yapıyorsun burada, batıya nasıl geçtin?' diye sordum. O da 'Duymandınız mı, duvar yıkıldı' diye cevap verdi. Daha sonra arabamla, binlerce Doğu Alman'ın batıya akın ettiği Bornholmer Strasse'ye gittik. Çok şaşırmıştık. Çok sevindim. Ancak (Eski Doğu Alman İstihbarat Teşkilatı) Stasi çalışanları için sevinmedim."

İki Almanya'nın Berlin Duvarı'nın yıkılışı üzerinden geçen 29 yılda hem siyasi hem de sosyal olarak büyük ölçüde birleştiğini söyleyen Albrecht, "Bazı insanların kafasında duvar hala var. Buna çok üzülüyorum. Bazıları eski dünyalarında yaşıyorlar. Yaşlılar devletini koruyorlardı. Onlar için dünyalar yıkıldı. Dünyayı gezebileceklerini olumlu görmediler. Belki düşük emekli maaşından dolayı sıkıntı yaşıyorlar. Böyle insanlar her zaman var." dedi.

Doğu'dan Batı'ya geçenlere 100 mark "hoş geldin parası"

Berlin'de yaşayan 50 yaşındaki Tahir Sözen, 9 Kasım 1989 sabahı Berlin Duvarı'nın yıkıldığını fark ettiğini ve sokağa çıktığında DDR'den insanların Batı Berlin'e adeta akın ettiğini gördüğünü söyledi.

Duvarın yıkılmasından sonraki dönemde DDR'den Batı Almanya'ya geçen herkese 100 mark (yaklaşık 50 avro) hoş geldin parası ödendiğine işaret eden Sözen, DDR'nin yokluk ülkesi olması nedeniyle Batı Berlin'e gelen Almanların önce marketlere akın ettiğini ve oralarda muzu dahi hayatında görmemiş Doğu Almanlara tanık olduğunu anlattı.

Lise yıllarında sınıfıyla Doğu Berlin tarafına geçtiğini aktaran Sözen, orada militarist bir ortam gördüğünü söyledi.

Duvarın yıkılışının ardından sosyal hayatın renklendiğini kaydeden Sözen, DDR'de üretilen Trabant araçların da Batı Berlin'e ayrı bir hava kattığını dile getirdi.

Sözen, çocukluk yıllarında evlerinin Berlin Duvarı'na yakın olması nedeniyle duvar çevresinde top oynadıklarını belirterek, hatta ilkokulun penceresinden Doğu Berlin'in görüldüğünü ifade etti.

29 yıl önceki Berlin ile şu anki Berlin arasında doğal olarak birçok farklılık olduğunu vurgulayan Sözen, ''Duvarın yıkılması iyi oldu." dedi.

Duvar yıkılmadan önceki hayatın daha sakin olduğunu adeta bir adada yaşadıklarını dile getiren Sözen, ''Berlin'den sadece belirli yerlerden çıkış yapabiliyordunuz. Öngörülebilir bir Berlin vardı. Ona alışmıştık. Bazen eskiden daha güzeldi diye hayıflanıyor buradaki yaşlı insanlar.'' diye konuştu.

''Askeri araçlarla makineli tüfeklerle ABD askerleri dolaştıklarında şaşkınlık yaşıyorduk''

Doğu ve Batı ayırımı olduğu yıllarda ABD askerlerinin duvar dibinde güvenlik için devriye gezdiklerini anımsatan Sözen, ''Askeri araçlarla makineli tüfeklerle ABD askerleri dolaştıklarında şaşkınlık yaşıyorduk. Hatta o dönem duvar kenarlarında ve çevresinde oto tamirhaneleri türedi. Evi olmayanlar ise karavanlarda kalırlardı duvar kenarlarında." dedi.

1970 ve 1975'de iki üzücü olay meydana geldiğini ifade eden Sözen, iki Türk çocuğunun Berlin Duvarı'nın yanında geçen Spree Nehri'ne düştüğünü, iki taraftaki vatandaşların askerler tarafından vurulmaktan korktukları için müdahalede bulunamadıklarını, çocukların boğularak hayatını kaybettiğini anlattı.

Duvarın yıkılmasından bu yana geçen 29 yılda, doğulu ya da batılı ayrımının hala zihinlerde devam ettiğini söyleyen Sözen, " 'Duvarı yeniden yapalım, hatta iki kat daha büyük yapalım' diyenler var. Sosyal yapı olarak toplumun içindeki ayrım sürüyor." değerlendirmesinde bulundu.

Eski Sovyetler Birliği'nde Devlet Başkanı Mihail Gorbaçov'un açıklık ve yeniden yapılanma (Glasnost ve Perestroyka) politikası ile Polonya'daki sendika eylemleriyle eski Doğu Blokunda başlayan reform süreci, 1989'da Macaristan ve Doğu Almanya'yı da etkisi altına aldı.

Doğu Almanya'da insanlar özgürlük için 1989 yazında sokaklara çıktı.

Bu gösterilerin sonucunda 9 Kasım 1989'da halk, Berlin'i 28 yıl boyunca ayıran utanç duvarını yıktı ve iki Almanya'nın birleşmesinin önünü açtı.

Doğu Almanya rejiminde çok sayıda kişi, Berlin Duvarı'nı aşmaya çalışırken öldürüldü. Kaçarken öldürülenlerin sayısı resmi kayıtlara göre 138 olarak belirtilirken, bu rakamın çok daha fazla olduğu tahmin ediliyor.

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner103

google.com, pub-5727224107962425, DIRECT, f08c47fec0942fa0