toplantısında politika faiz oranını %8 düzeyinde sabit bırakmıştır. Ocak 2017’den itibaren
uygulamaya konulan geç likidite penceresi (GLP) çerçevesinde, borç verme faiz oranı da
değiştirilmeyerek %12,75 düzeyinde tutulmuştur.
TCMB, 2017 yılı enflasyon hedefini önceki yıllarda olduğu gibi, %5 olarak belirlerken,
enflasyonun 2018 yılında yüzde 7,9; 2019 yılında ise yüzde 6,5 olarak gerçekleşeceğini
öngörmektedir. 2018 yılına ait ilk Enflasyon Raporu’nda enflasyonun %70 olasılıkla, 2018 yılı
sonunda %6,5 ile %9,3 aralığında gerçekleşebileceği tahmininde bulunmuştur. Bu çerçevede,
Ekim Enflasyon Raporu’nda yüzde 7 olarak verilen 2018 yılsonu tüketici enflasyonu tahmini
0,9 puan artırılmıştır. Tahminlerin yukarı yönlü güncellenmesinde petrol fiyatlarında ve
işlenmiş gıda fiyatlarındaki artışların etkili olduğu görülmektedir.
Küresel büyümenin güçlü ve senkronize seyri, küresel risk iştahının sürmesi ile gelişmekte olan
ülkelere yönelik sermaye girişlerinin yüksek seyretmesine neden olmaktadır. Bununla birlikte
para politikalarının beklenenden önce sıkılaştırılabileceği yönünde işaretler alınmaktadır.
TCMB, mevcut para politikası duruşunu korumaktadır ve enflasyonda bir düşüş olsa da,
belirgin bir iyileşme kaydedilmedikçe para politikasının sıkı seyrini sürdürme kararlılığında
olduğunu vurgulamıştır.
Dış ticaret açısından da mevcut veriler, geçtiğimiz yıl AB ülkelerindeki olumlu
makroekonomik performansın ihracata olumlu yansıdığını, petrol fiyatlarının hızlı artışı, altın
ticareti ve güçlü büyümenin ise ithalatın artmasında rol oynadığını ortaya koymaktadır.
Önümüzdeki dönemde, petrol fiyatlarındaki artışın dış ticaret açığını olumsuz etkilemesi,
büyüme performansındaki dengelenmenin ise açığı sınırlayıcı rol oynaması beklenmektedir.
Son on yılda reel sektörün döviz açık pozisyonunda ciddi artış olduğu gözlenmiştir. Döviz açık
pozisyonu 2005 sonunda 22 milyar dolar, 2007 sonunda 54 milyar dolar iken Ekim 2017’de
212 milyar dolara ulamıştır. Bu durum, TL’nin değer kaybettiği dönemlerde önemli açık
pozisyon taşıyan reel sektör şirketlerinin bilançolarını bozarken, döviz piyasasında talep
baskısının oluşmasına yol açmaktadır. Mayıs 2018’de yürürlüğe girecek olan yeni döviz kredisi
düzenlemesinin, çok daha yüksek miktarda döviz borcu olan reel sektör için de
uygulandığında kırılganlığı önleyen önemli bir adımın atılmış olacağı belirtilmelidir. Öte
yandan, kamu-özel iş birliği çerçevesinde iş yapan şirketler için ise söz konusu kuralın
istisna taşıdığını belirtmek gerekir.
Güncelleme Tarihi: 05 Şubat 2018, 12:51