· YÜKSEK YAPILARDA RÜZGÂR DEPREMDEN DAHA YIKICI
İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Bursa Şubesi, Rüzgar ve Deprem Etkilerine Karşı Tasarım İlkeleri İle Yüksek Yapılar semineri düzenledi. Bursa Teknik Üniversitesi (BTÜ) İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. İsa Yüksel, konuşmacı olarak yer aldığı seminerde, yüksek yapıların hızla yükseldiği Türkiye’nin hala Yüksek Yapı Tasarımına ilişkin yönetmeliğinin bulunmadığını söyledi.
İMO Bursa Şubesi üyelerinin yoğun ilgi gösterdiği seminerde BTÜ İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. İsa Yüksel, malzeme teknolojisinin gelişimi, yüksek performanslı beton, çelik kavramlarının ve bol miktarda kompozit malzemenin hayatımıza girmesiyle yüksek bina yapımının kolaylaştığını söyledi. Dünyadaki yüksek yapı yoğunluğunun ekonomik olarak gelişmiş bölgelerde olduğunu belirten Prof. Dr. Yüksel, şehirlerdeki nüfus yoğunluğu, arsadan azami kazanç, teknolojik gelişim ve firmaların gücünü göstermek istemesi nedeniyle yüksek yapılara yönelim olduğunu vurguladı. Yüksek yapıların şehirlerin siluetinin ve tarihi karakterinin bozulması, insan psikolojisine olumsuz etkileri, ulaşım ve altyapı sorunları, rüzgarın zarar verici etkisi, yangın, deprem ve çevresel riskler gibi dezavantajlarının bulunduğunu kaydeden Prof. Dr. Yüksel, rüzgar ve depremin yüksek yapılar üzerindeki etkilerinden bahsetti.
RÜZGAR YÜKLERİ GÖZ ÖNÜNE ALINMALI
Yüksek yapıların tasarımında rüzgâr yüklerinin göz önüne alınması gerektiğini belirten Prof. Dr. Yüksel, “Rüzgar, yüksek yapılara iki çeşit etki yapar. Birincisi taşıyıcı sistem üzerinde bir yük oluşturur. İkinci etki ise cephe sistemi üzerinde meydana gelir. Yüksek yapılarda dünyada sismik tehlikesi yüksek olan bölgelerde bile birinci önceliğiniz deprem değil, rüzgardır. Dolayısıyla tasarımınız rüzgara göre şekillenmek durumunda. Ancak bu depremi hesaba katmamanız gerektiği anlamına gelmiyor” dedi.
YAPININ İÇİNDEKİLER RÜZGARI HİSSETMEMELİ
Bursa’da 16 Şubat 1967’de ölçülen 126.7 kilometre/saatlik rüzgarın şu ana dek ölçülen en şiddetli rüzgar olduğunu belirten Prof. Dr. Yüksel, “Rüzgar, yapıda bir titreşim meydana getiriyor. Narin ve yüksek binalarda titreşim etkisi çok önemli. Bizim kabul edebileceğimiz ivme limitlerinin altında ivmeler çıkacak şekilde tasarımı yönlendirmemiz gerekiyor. Rüzgâr ve yapının konforu arasında çok önemli ilişki var. Yapının içindekiler rüzgârı hissetmemeli. Rüzgârın konfor üzerindeki etkilerinin incelenmesinde civardaki yapıların da etkileri var” bilgilerini paylaştı.
NE TÜR ÖNLEM ALINABİLİR?
Prof. Dr. Yüksel, tasarımcıların rüzgara karşı ne tür önlem alabileceklerinden de bahsetti. Yerleşim biçimi, değişken kesitler, yumuşatılmış köşeler, burma, boşluk bırakma gibi önlemlerle rüzgar yükünün azaldığını aktaran Yüksel, yüksek yapının tasarım aşamasında rüzgar tüneli deneylerinin de önemli olduğunu dile getirdi.
TÜRKİYE’DE YÜKSEK BİNA TASARIMINA İLİŞKİN YÖNETMELİK YOK
Hali hazırda Türkiye’de pek çok yüksek yapının inşa edildiğini ve hala edilmekte olduğunu söyleyen Prof. Dr. Yüksel, “Acıdır ki halen Türkiye’de yüksek bina tasarımına ilişkin zorunlu resmi bir yönetmelik bulunmamaktadır. 2017’de çıkmasını beklediğimiz Deprem Yönetmeliği yüksek binalara yer veriyor. Fakat her ülkenin kendi yönetmeliği bulunmalıdır. Son on yıl içinde özellikle ABD’nin California eyaletinde yüksek binaların deprem etkisi altında tasarımına ait çok önemli gelişmeler kaydedildi ve dünya da yüksek binalarda ‘Dayanıma Göre Tasarım’ ilkesi yerine ‘Performansa Göre Tasarım’ öne çıkmaktadır” dedi.
KULLANILAN MALZEMENİN KALICI OLMASI GEREKİYOR
Yüksek yapılarda bina formu belirlenirken yapı mühendisi ile mimarın ortak hareket etmesi gerektiğini vurgulayan BTÜ İnşaat Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. İsa Yüksel yüksek yapılarda dikkat edilmesi gerekenleri şöyle sıraladı:
“Bu yapılarda kullanılan malzemelerin sadece dayanımlarına değil kalıcılıklarına da önem vermek gerekiyor, başlangıçta sahip olduğu performansı yitirmeyen türden malzeme olmalı. Dıştan çıkmalı kat kirşi yaparken, bazı kirşlerin dayanım fazlalıkları olmamalı kolonlara gereğinden fazla yük gelmesine sebep olabiliyorlar. Yüksek yapı tasarımını başından sonuna kadar yapan uzmanlardan oluşan bir ekip olmalıdır. Tasarımın bütün evrelerinde performansa dayalı tasarım ilkelerine göre hareket edilmeli, yapımında, projede, tasarımda bağımsız bir kontrol olmalıdır. Parasını ödediğiniz kişinin sizi kontrol etmesi akla uygun değil. Ulusal ve uluslararası yönetmeliklerin hepsini başlangıçta referans verip uyulması sağlanmalı. Çevresindeki yapılar ve çevre düzeni o yapı ile birlikte bir defa yapılmalı ve mümkünse değiştirilmemelidir. Belediyeler yönetmeliklere aykırı olmayacak şekilde detayları düzenleyecek ilave kurallar koyabilmeli ve koyduğu kuralı da denetleyebilir kabiliyette olmalıdır. 40 ile 70 metre yükseklik sınırı arasında kalan yapılar da 3 katlı apartman gibi değerlendirilmemeli ayrı bir kategorisi bulunmalı. Yüksek yapıda ağırlık önemli düşey yükleri azaltıcı tedbirler alınmalı. Temel tasarımı binaya özel, deprem tehlike analizi sahaya özel olmalı ve bunu mutlaka uzmanlar yapmalı. Rüzgar yükleri konfor şartları ve yerel rüzgar şartları hesaplanarak ele alınmalı. Her türlü malzemenin deneyleri yapılmalı.”