Çiftçi Tarımdan Kopuyor

Son 9 yıl boyunca tarım ürünleri dış ticaretinin açık verdiğini belirten Ziraat Mühendisleri Odası Bursa Şubesi Başkanı Ertuğrul Aksoy, Türkiye'nin uzun ve orta vadeli tarım politikası olmadığını söyledi.

Çiftçi Tarımdan Kopuyor
banner98
 Son 9 yıl boyunca tarım ürünleri dış ticaretinin açık verdiğini belirten Ziraat Mühendisleri Odası Bursa Şubesi Başkanı Ertuğrul Aksoy, Türkiye'nin uzun ve orta vadeli tarım politikası olmadığını söyledi. 
Ziraat Mühendisleri Odası Bursa Şubesi, 2013 yılı tarım raporunu açıkladı. Ziraat Mühendisleri Odası Bursa Şubesi Başkanı Ertuğrul Aksoy, “Türkiye’de 2000’li yılların başından bu yana IMF ve Dünya Bankası programları çerçevesinde uygulanan neo-liberal tarım politikalarıyla destekleme sisteminin bütünlüğü bozulmuş, tarım satış kooperatifleri işlevsiz hale getirilerek çiftçi örgütlenmesi zayıflatılmış ve tarım sektörü piyasa güçlerine teslim edilmiştir. Tarım ve gıda sistemi giderek uluslararası sermayenin çıkarları doğrultusunda şekillendirilmiş, ülkemizin gıda egemenliği çok uluslu şirketlerin güdümüne girmeye başlamıştır. Nitekim 2002-2013 yılları arasındaki 12 yıllık dönemde 9 yıl tarım ürünleri dış ticareti net açık vermiştir. Türkiye maalesef uzun ya da orta vadeli bir tarım politikasına sahip değil. Meseleler ne zaman ortaya çıkarsa o zaman çözülmeye çalışılmakta ve hemen ithalat akla gelmekte; üreticiyi ithalatla terbiye etme, artan fiyatları ithalatla düşürme kolaycılığına başvurulmaktadır. Tıpkı pirinç, kırmızı et, sap-saman, kuru fasulyede olduğu, çok yeni bir konu olarak 19 Nisan 2014 tarihli 4.2 milyon ton hububat ithalatı kararı buna örnektir. 30 büyükşehirde 16 bini aşkın belde ve köyün ilçe belediyelerine mahalle olarak katılmasıyla, 2012 yılında il ve ilçe merkezlerinde yaşayanların oranı yüzde 77,3 iken 30 Mart 2014 yapılan yerel seçimlerden sonra yüzde 91,3’e yükselmiştir. Buna karşılık belde ve köylerde yaşayanların oranı ise sanal olarak yüzde 22,7’den yüzde 8,7’ye düşürülmüştür. Tüzel kişiliği sona erdirilerek mahalleye dönüştürülen bu köylerin bütün varlıkları belediyelere devredilerek; tarım arazileri, meralar, yaylaklar ve kışlaklar imara açılabilecek. Zirai üretimden zaten kazanç sağlayamayan çiftçilerin ellerindeki araziyi satıp üretimden çekilmelerine zemin hazırlanmıştır" dedi.
"ÇİFTÇİ TARIMDAN KOPUYOR"
Uygulanan yanlış politikalar yüzünden çiftçilerin tarımdan koptuğunu, 2000’li yılların başında tarımdan geçimini sağlayan çiftçi sayısı yaklaşık 7,8 milyon kişi iken, 2013 yılı sonunda 6 milyona gerilediği anlatan Aksoy, "1,7 milyon çiftçi tarımdan kopmuştur. 2000 yılında tarımın istihdamdaki payı yüzde 36 iken, 2013 sonunda yüzde 23,6’ya düşmüştür. Yaklaşık 15 yıldır uygulanan IMF ve Dünya Bankası patentli politikalar yüzünden tarımdaki büyüme hızı genel ekonominin büyüme hızının çok altında kalmıştır. Son 11 yılda ülke ekonomisi (GSYH) yüzde 5 büyürken, tarımdaki büyüme hızı yüzde 2,3’te kalmıştır. 1980’li yıllardan önce Türkiye tarımda büyük ölçüde kendine yetebilen bir durumda iken son 30 yıllık dönemde uygulanan neo-liberal politikalarla tarımda ithalatçı duruma gelmiştir. Ülkemiz son 11 yıldan 9’unda tarım ürünleri dış ticareti net açık vermiştir. Türkiye genel olarak tarımsal hammadde ithalatçısı gıda maddeleri ihracatçısıdır. Gıda sektörü ithal ettiği hammaddeyi işleyerek yine yurtdışına satmaktadır" diye konuştu.
"2013 YILINDA BUĞDAY İTHALATI 4 MİLYON TONU GEÇTİ" 
Türkiye'nin yıllık 20 milyon tonun üzerinde üretim gerçekleştirdiği buğdayda aynı zamanda ithalatçı durumunda olduğuna dikkat çeken Aksoy, "2011 yılında 5 milyon tona ulaşan buğday ithalatı, 2013 yılında 4 milyon tondur. Buğday ithalatına ödenen para 1.3 milyar dolardır. Bu yıl kuraklık etkisi ile buğday rekoltesinin en az yüzde 20 seviyesinde azalacağı tahmin ediliyor. 2014’te ithalatın hangi boyutlara ulaşacağını kamuoyunun ve sizlerin takdirine bırakıyoruz. Yağlı tohum ve türevleri Türkiye’nin en önemli ithalat kalemlerinden birini oluşturmaktadır. 2013 yılında yağlı tohumlar için ödenen bedel 1,2 milyar doları aşmıştır. Ham yağ için ödenen bedel ise yaklaşık 1,6 milyar dolardır. Söz konusu dönemde yağlı tohum ve türevlerine ödenen toplam döviz ise 3,6 milyar doların üzerindedir" dedi.
"10 YILLIK PAMUK İTHALATI 8 MİLYON TON"
1996 yılında Avrupa Birliği ile yapılan Gümrük Birliği anlaşması uyarınca pamuk ithalatında gümrük vergisinin sıfıra düşürüldüğünü, 2000 yılından bu yana pamuk için ödenen dövizin 15 milyar doları bulduğunu anlatan Aksoy, şunları söyledi:
"Komşumuz Yunanistan’ın pamuk üretiminin yüzde 40’ı her yıl ülkemiz tarafından ithal edilmektedir. Uygulanan yanlış tarım politikaları yüzünden çiftçi tarımdan kopmakta, tarlalar boş bırakılmaktadır. 1990 yılında çayır ve mera alanları hariç toplam tarım alanları 27,9 milyon hektar iken, 2013 yılında 4,1 milyon hektarın üzerindeki kayıpla 23,8 milyon hektara düşmüştür. Yalnızca 2000 sonrası dönemdeki kayıp 2,6 milyon hektar dolayındadır. Türkiye son 20 yılda buğday üretimini yalnızca yüzde 5 oranında artırabilmiştir oysa bu dönemde nüfus yüzde otuzdan (58 milyondan 76,7 milyona) fazla artmıştır. Bu süreçte endüstri bitkilerinin (tütün ve pamuk), kuru baklagillerin (nohut, kuru fasulye, mercimek) ve yumru bitkilerin (patates ve kuru soğan) üretimleri de azalmıştır. Bitkisel üretim alanında yalnızca mısır, çeltik ve ayçiçeğinde anlamlı üretim artışları sağlanmıştır. Kamu desteklerinin hiç olmadığı ihracata yönelik meyve ve sebze üretiminin ise arttığı söylenebilir". 
Hayvancılık hakkında da bilgi veren Aksoy, "Türkiye hayvani protein tüketimi bakımından dünyada 130. sıradadır. Bunun sebepleri, canlı hayvan arzındaki yetersizlik ve bunun yol açtığı yüksek et fiyatları ile birlikte Türkiye’de alım gücünün düşük olmasıdır. Nitekim canlı hayvan arzındaki yetersizlikten dolayı Türkiye 2010-2013 döneminde yaklaşık 3,5 milyar dolarlık canlı hayvan ve et ithal edilmiştir. Bu dönemde yaklaşık 3,5 milyon baş canlı hayvan ithalatı yapılmış, karkas sığır eti ithalatı da 200 bin tona ulaşmıştır. Hayvancılıkta şirket tarımını öne çıkaran politikalar terk edilerek, mevcut üreticileri daha iyi duruma taşıyacak uygulamalara geçilmeli, Var olan imkânlar ithalat için değil ülkemizin üreticileri için kullanılmalıdır. 2000 yılında bankalar tarafından tarıma verilen kredilerde özel bankaların payı yalnızca yüzde 0,4 iken 2000-2013 yılları arasında yerli ve yabancı özel bankaların toplam payı yüzde 36’yı geçmiştir. 2012 yılı sonu itibarıyla tarıma kullandırılan 32,6 milyar liralık kredi, 2013 yılı sonuna kadar 3,8 milyar lira artış göstererek 36,4 milyar liraya ulaşmış, çiftçinin kullandığı kredi miktarı tarımsal destekleme ödemelerinin 4 katını geçmiştir. 2013 yılında 5,8 milyon ton olan kimyasal gübre tüketiminin yarısı (2,9 milyon ton) ithal edilmiş, ithalat bir önceki yıla göre yüzde 41 oranında artmıştır. Yani 2013 yılında kimyasal gübre ithalatında cumhuriyet tarihinin rekoru kırılmıştır. 2002-2013 yıllarını kapsayan dönemde kimyasal gübre fiyatları cinsine göre yüzde 240 - yüzde 320 oranında artmıştır. Aynı dönemde karma yem ve mazot fiyatlarındaki artış ise yüzde 300’ü bulmuştur. Bu dönemde alım fiyatlarındaki artış buğdayda yüzde 210, şeker pancarında ise yüzde 95 olmuştur. Bu girdi maliyetleri ile üretim yapmak, diğer ülkelerle rekabet edebilmek mümkün değildir. Yani yerli ve yabancı rantiyeye milyonlarca çiftçiden tam dokuz kat daha fazla ödeme yapılmıştır. Oysa tarımda koruma ve müdahale bir zarurettir” dedi.
Güncelleme Tarihi: 26 Nisan 2014, 15:10
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner103

google.com, pub-5727224107962425, DIRECT, f08c47fec0942fa0