BEBEK ÖLÜMLERİNE KAYITSIZ KALAMAYIZ

Bakın bu rezalete...
Hem suçlu hem de güçlüler..
Hem masum yavruları hunharca öldürüyorlar hem de başta Savcı olmak üzere
herkesi tehdit ediyorlar...
Siz kimbiniz siz bu gücü nerden alıyorsunuz.
Ülkede son yılların en acımasız sağlık skandalı yaşandı... Savcısından
yöneticisine, doktorundan, acil çağrı operatörüne, hemşiresinden ambulans
şoförüne, özel hastane çalışanlarına kadar uzanan bir ağ ve bu ağın akıl almaz
suçları ile sarsıldık... Bahse konu; maddi kazanç elde etmek amacıyla sağlıklı
bebekleri belirlenmiş yenidoğan bakım ünitelerine göndermek için işkenceye
maruz bırakan, yanlış tedavi uygulayan, öldüren, kötünün tanımından da kötü
organize bir çete...
Dünyanın en büyük kötülüğü nedir? diye sorsak, şüphesiz vereceğimiz
cevaplardan ilki “masumların, özellikle savunmasız bebeklerin zarar görmesi,
ölmesidir” olurdu. Bu skandal da herhangi, sıradan bir yolsuzluk haberi değil,
yaşam hakkının alenen ihlalinden müteşekkil bir skandaldı. Düşünün bir bebek
dünyaya geliyor, umut dolu bir ailenin kucağına verilmesi gerekirken, rant için
anlaşmalı bir hastaneye gönderiliyor. Sonra bebekler, sağlık durumları manipüle
edilerek yoğun bakıma alınıyor. Sonuç: İhmaller ve yanlış müdahaleler sonucu
ölümler...
Çıldırtacak, saçları yolduracak kadar acı bir olay. Anlatılamaz vahamette bir acı...
Senelerdir ülkede yolunda gitmeyen vaziyetleri yazıyoruz, rahatsız olduğumuz
konular, şikayetlerimiz kalemimizi çalıştırıyor. Fakat bu sefer ellerimizin titremesine
mâni olamadığımız bir acı, görüntülerden gözlerimizi kaçırdığımız bir fecaat, korku
filmlerinin senaryolarına dahi giremeyecek bir olayla baş başayız...
Ve beklenen oluyor mu? Hayır...
Eskiden siyasetin de bir ahlakı vardı. Varsa ortada bir hata bunu imale yoluyla
başkasına itelemeyen, yüzleşen siyasetçiler vardı... Kurmaylarının gözünün
yaşına -sadece kendi iktidar tehlikesine binaen- bakmayanlar değil, ülkenin
menfaatine olmayacak bir tavır sergilediklerinde de acımadan kararını veren
siyasetçiler vardı. İstifa edebilenler vardı...
Evet. Skandallar istifalara yol açardı; bugün politikacıların hataları ve uygunsuz
davranışları belgelenmiş de olsa istifa diye bir kurum artık tamamen işlevsiz....
u skandalın tüm ortakları sadece hukukun önünde mi cevap vermeli yoksa bu
imkânı nasıl bulabildikleri, bu kötülük bu denli büyüyene kadar farkında olmayanlar

da mı hesap vermeli, bulundukları koltuktan uçurulmalıdır? Bu soruyu sormak her
ülke vatandaşının görevi ve ben soruyorum? Neden kimse istifa etmiyor?
E tabi bu çalkantılı politik hayatımızda siyasiler de şaşmaz düsturlar edindi. Bu
uzun süreç içerisinde öğrendiğimiz en mühim bilgi “medya fırtınalarının er geç
dinmesi” oldu. Yaşadıklarımız gereği bu olayda da eninde sonunda başka bir olay
odağı, günün mevcut skandalından uzaklaştıracak ve hayat yeniden normale
dönecekti.
Yeni tarz-ı siyasette, seçmenin dikkati dağılana kadar direnen bir siyasetçinin,
ileride yeniden seçilme şansı yüksekti ve bu ülkenin hâkim gerçeği oldu. En fazla
“sorumlular cezasını çekecektir” denilmeye başlandı. Bu kısmi yarı özür, iktidarın
“önemli çalışmalarına” devam edebilmesi için daha da mühim bir şekilde iktidarda
olmanın gerekliliği şartıyla birleştirildi. Soma’daki kömür madeninde meydana
gelen patlamada301 madencinin hayatını kaybetmesi faciasından deneyimliydik...
İş güvenliği konusundaki eksiklikler ve denetim yetersizliklerini gündeme getirildi
tamam, fakat tek bir istifa oldu mu hayır. 500 kişi de olsa yine olmazdı.
Depremi söylemiyorum bile. İstifalar oldu mu? Hayır...
Bu fakat bambaşka bir konu... Bebeklerin yaşam hakkı üzerinden rant sağlanan
bir sistemin ortaya çıktığı ülkede, kimsenin “Ben sorumluyum, istifa ediyorum”
dememesi büyük bir ayıptır.
Biz şu örnekleri içeren ülkelerden daha yüksek bir irtifada mıyız ki görevden
azledilen ilaçlık bir birey yok.
Bu yüce Türk Devletinin Hakim ve Savcıları bu gözü dönmüş canilere gerekli hak
ettikleri cezaları vermelidir.
Bunu inancım tamdır.

YORUM EKLE

banner103

google.com, pub-5727224107962425, DIRECT, f08c47fec0942fa0