"Öyle ya Birinci Dünya Savaşından sonra sömürgelerini terk eden batılı ülkeler giderken; kendi egemenliklerinin devamı adına kral seçtiler."
Ülkelerin kaynakları batılı ülkelere aktarıldı.
Sonra kendi kuklası kralların sözden çıkmaları kızdırdı. Ayaklanmalar yoluyla özgürleşmenin yolunu açtıklarını, demokrasiyi getireceğiz safsataları ile ülkeler bir bir karışıklığın içine itildi.
Sorunların bitmesi on yılları bulacağı tahmin ediliyor. Birbirlerine rakip çetelere silah satarak; kendi ekonomilerini devamını kanla yürüteceklerini bir kez daha gösterdiler.
Kralların düşüşünü seyretmekle beraber; NATO çatısı altında bir bakıma zor bırakılmak suretiyle destek verildi.
Ortadoğu'nun içine aşırı dalmak 'günün birinde çatışmaların ülke içine siya ret ettiği fikrinin' düşünüldüğünü zannetmiyorum.
"Niye düşünelim ki bizzat Suriye'ye demokrasiyi getirmek iddiasında olanların en başında ülkemiz liderleri rol aldı."
Bir bakıma inatlaşmanın boyutlarını aşarak bugün iki ülkenin çatışmasını bekler durumdayız.
Evini, barkını, her şeyini bırakıp kendi ülkesini karıştıranlardan hesap sorar gibi milyonlarca mültecinin Türkiye Topraklarındaki sancısı yaşanıyor.
Hiçbir ülke mültecilerin kendi ülkesine ayak basmasına razı değil!
Girenlerin içinde her türlü insanın olduğu inkar edilmiyor!
Hem insanların akın etmesiyle ekonomi düşüşe geçti hem de terör olaylarının tüm şiddetiyle artması sonucunu getirdi.
Şimdiye kadar bombalamaların hiçbiri açığa kavuşmadı. Bundan sonra hangi şehirde, kaç insanın öleceği bilinmeyen bir tünelin içindeyiz!
Bu süreci aşmak, ülke insanlarının hep beraber adımıyla mümkündür.Birbirine küstürülmüş, rakip, haksız, hukuksuz atılan adımlarla zor.
Aynı zamanda hem işbirliği içindeyiz deyip diğer yandan Türkiye'yi parçalamak isteyen 'örgütlere yardım eden' ülkelerden yakamızı kurtarmamız gerekir.
Tam bağımsız olmanın sırasıdır...
Başka yolu yok!