Türkiye’nin tarihsel deneyiminin ışığında, iç hukuk sistemini adil bir mekanizma haline getirerek dünya genelinde adalete yol gösterebilecek potansiyele sahip olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Mazhar Bağlı; hukuk sisteminin belirli bir standarda kavuşturulmaması durumunda ülkenin büyümesinden edilemeyeceğini kaydederek;
“Türkiye’nin demokrasi ve hukuk deneyimini evrensel normlara çıkarabilmemiz için de yeni bir anayasa yapılmamasının şart olduğunu düşünüyorum. Maalesef daha yolun başındayken hangi maddenin tartışmaya açık hangisinin kapalı olduğuna yönelik kısır bir çekişmenin içerisinde bulduk kendimizi. Hal böyle olunca toplumun beklentilerini, sistemin ve nizamın yörüngesi önceden sınırlandırmış oluyoruz. Dolayısıyla bu tartışmalar yeni anayasa çalışmaları için büyük bir handikap. Toplum dediğimiz olgu sürekli değişken ve akışkan bir yapıya sahiptir. Ülkemizin de dünyadaki değişime adapte olabilecek, beklentileri karşılayabilecek bir hukuk anlayışına ihtiyacımız var. Şuan bizim hukuk sistemimizle yapacağımız en önemli şey kanunların ruhunu oluşturacak bir hukuk ve adalet perspektifi ortaya koymak.”
“Yeni Anayasa Çalışmalarında Toplumsal Talepleri Dikkate Almalı”
“Burada siyasete büyük iş düşüyor. Yeni anayasa çalışmalarında, toplumsal taleplerini ve farklılıkların bir arada yaşayabilme taleplerini siyaset kurumunun görmezden gelmemesi gerekiyor. Yıllardır bu sorunlara sakıncalı etiketiyle bakılırken idare etme yoluna gidildi. Oysa çözüm için idare etmeye yönelik bir anlayışa değil çözüm odaklı bir yaklaşıma ihtiyaç var. Örneğin, Türkiye’nin PKK terörüyle mücadelesinde askeri anlamda elde ettiği başarılarını bir yana koyarsak PKK ideolojisini yapı sökümüne uğratacak gerçekçi ve kalıcı çözüm ortaya koyan çalışmasının olup olmadığı şüphe götürür. Bizler birçok konuda olduğu gibi insan hakları ve demokratik yaşamı genele yayacak şekilde normlar sistemi oluşturmak noktasında geç kalıyoruz. Bu da sosyolojik sorunları da beraberinde getiriyor” diye konuştu.
Hukuk üzerinden insanların terbiye edilerek sosyalleştirilmeye ve belirli bir ideolojisi sahibi yapmaya çalışmanın toplumsal barış, dolayısıyla da kamu düzeni için son derece yanlış bir yöntem olduğunun altını çizen Prof. Dr. Mazhar Bağlı; bu noktada bireyin devletle bireyin toplumla ilişkisini değerlendirirken hangi referansların alınacağının önemine vurgu yaparak;
“Öncelikle bu anlamda bir Kuruluş Bildirgesi ve ortak bir Konsensus metni olması gerekiyor. Bu metin somut olmaktan öte soyut bir metin olmalı. Demokrasisi güçlü ve evrensel standartlarda hukuk sistemine olan ülkelerde birinci adım aslında burada başlıyor. Bizim Batıdakinin de aksine insanları ve devleti tam anlamıyla adil olmaya davet edecek ve Batının çifte standartlı adalet sistemine de meydan okuyacak bir değerler manzumesini inşa etmemiz lazım. Bu yeni düzende tartışmaya kapalı hiçbir madde olmamalı diye düşünüyorum.”
“Siyasetin Daha Fazla Sorumluluk Alması Gerekiyor”
“AK Parti özelinde söyleyecek olursak parti dinamikleri eskiden olduğu gibi değişme refleksi göstermekten daha da uzaklaşıyor ve toplumun gerisine düşüyor. Topluma vizyon ve değişimi işaret etme felsefesinden çok uzakta kalmaya başladı. Eskiden toplumun önünden gidiyordu şimdi ise toplumun talepleri oluyor o bu talepler doğrultusunda adım atıyor. Yeni anayasa çalışmalarını hayata geçirirken kuruluş felsefesinden yola çıkarak toplumun önünden gitme ve siyasete rol model olmasına misyonuna geri dönmeli. Ülkedeki kozmopolit gerçeklik gözardı edilmemeli. Yeni anayasa siyasetteki ve toplumdaki ayrışma duygusunu değil birlikte yaşama tutkusunu perçinlemeli. Barış, hoşgörü, sevgi ve kardeşlik içerisinde yaşamamızı sağlayacak bir sistem kurmalıyız. Burada da siyasetin daha fazla sorumluluk alması gerekiyor.” şeklinde konuştu.