17 Aralık sürecinden sonra ülkemizde pek çok şeyin eskisi gibi olmayacağı gözüküyor.
Özellikle yeni Türkiye algısında da yeni değişikliklerin karşımıza çıktığı anlaşılmakta. Bu önemli sürecin en önemli unsurlarından birisi ise tabi ki özellikle Gülen cemaatinin Ak Partiyle ilgili restleşmesiydi.
İşte tamda bu noktada bu hafta Bursa’ya 3 günlük bazı özel programlara katılmak için gelen Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Sayın Bülent Arınç önemli açıklamalarda bulundu. Bu açıklamayı özel bir televizyon kanalında 2 saatlik canlı yayında yaptı.
İsterseniz yeni Türkiye algısında bu gidişatın nasıl değerlendireceğine ve nasıl bir bakışın hâkim olacağına bakalım.
Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Sayın Bülent Arınç özellikle cemaat ile ilgili kendisinin ayrı bir yakınlığı olduğunu ve bu konuda çok eski yıllara dayanan bir ilişkisinin olduğunu beyan etmişti. Cemaatlerin dershaneler noktasında da ayrı bir girişimde bulunduğunu söyleyen Sayın Arınç geçiş noktasında bir değerlendirmenin yapılması için önemli çalışmalarda kendisininde bulunduğunu söylemişti.
Ama bu gelişen olayların en önemli konusu olarak ’ta tüm dershane yetkilileriyle görüşürken özellikle Başbakan Yardımcısı Sayın Bülent Arınç’in söylemine göre, eğer bu dershaneler yasası geçerse, Cemaatin Ak Partiyle ilgili yaşanan tüm olumsuzlukları kamuoyuna aktarırız restini çektiğini ve Sayın Arınç ise bu konuşmasının karşılığı olarak ise, “elinizden geleni ardına koymayın, elinizde ne varsa açıklayın” demesiyle ipler iyice gerilmiş oldu. Tabi ki sonrasında ise yaşanan gelişmeler sade vatandaşları bile hayret düşündürecek cinstendi.
Bakın 17 Aralık süreci sonrasında neler yaşandığına…
Gülen cemaati dershaneler noktasında istediği alamayınca okyanus ötesinden gelen talimatlarla düğmeye basılmış oldu ve…
Dört Bakan oğlu ve bir devlet bankası genel müdürü gözaltına alındı. Aslında herkes şaşırmıştı neden bu zamanda böyle bir operasyon başlatıldı diye.
İşte bunun cevabı da cemaate yakın olan emniyet çalışanlarının, bürokratların ve bazı özel yetkili kişilerinde devreye girmesiyle bu olayın 2 yıldır takip edildiği ve sonrasında bu olaylarla karşılaşılması herkesi şaşırtmıştı.
Bu olaylar sonrasında başta eski Bursa Emniyet Müdürlüğüde yapan eski İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın’ın görevden alınmasına kadar gidildi.
Neyse biz gelelim 17 Aralık’tan sonra başka neler yaşandığına…
Şimdi anlaşıldı ki bazı kurumların cemaatin güdümünde devletin en mahrem bilgilerine bile sahip olduğu ve bu bilgileri farklı kişilere verdiği hatta dış ülkelere kadar servis ettiği konuşulmaktaydı.
Ak Parti Hükümeti bu yaşanan olaylarla ilgi Emniyette, Adalet Bakanlığında ve özel görevde bulunan bir çok kişinin görev yerlerini değiştirse de ülkemizin itibar noktasında derin zararlar almaya başladığı bir konuma geldik.
Pekala, başka ne oldu diyeceksiniz.
Alın size Mit krizini söyleyelim. Devletin üç resmi kurumu bir insanı yardım tırının gideceği yeri engellemek için devletin savcısı, polisi ve askeriye personeli birbirine girdi.
Sonuçta tabi ki ülkemizin itibarı zedelenmiş oldu özellikle ulusal basında…
Gelelim bir başta okyanus ötesinden geldiği iddia edilen meşhur ses kayıtlarına.
Bu konuya değinmeden şu hususa da dikkat çekmek istiyorum madem 12 yıldır özellikle cemaatin bu iktidarla ilgili bazı yanlış yaptığını öne sürdüğü olayları vardı neden siz bu anlamda gerekli önlemleri almadınız diye sorarlar adama.
Evet ülkemizin düştüğü acı manzara bu maalesef. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı, Bakanlar, Genel Kurmay Başkanı, Mit Başkanı olmak üzere ve birçok kamu kurum ve kuruluşlarının yöneticilerini, gazetecileri dinlettiren ve sonrasında ise iddialara göre montajla basın yayın organlarına servis edilen ses kayıtları. Evet özel kriptolu telefonları bile özel mahrem konuşmaları bile ar demeden dinleyen sonrasında başkalarına istediği gibi ayarlayıp servis eden derin bir yapı var kaşımızda.
İşte bu üzüntü verici olayların yaşanması Türkiye’nin uluslararası arenada itibarini kaybetmesi için elinden geleni yapan bazı derin güçlerin emeline kavuşamayacağı kanaatindeyim.
Ülkemizle ilgili bu derin planları yapan kişilerin şunu unuttuğunu söyleyebiliriz. Özellikle bazı kesimler tarafından da eleştirilen ve göz ardı edilen mevcut Ak Parti İktidarına her iki kişiden birisinin Ak Partiye bile oy vermesini kabullenemeyenler sukutu hayale düştüler. Bu aziz millet yine bu oyunu bozdu ve 30 Mart seçimlerinde öyle gözüküyor ki tarihi bir oy alarak okyanus ötesine ve bu derin yapılanmaya çok büyük bir ders vereceği kanaatindeyim.
Sonuç olarak ise ülkemizin itibarını uluslara arenada bu kadar ayaklar altına alan ve belki de çok özel bilgileri veren bu yapının bu olaylardan hiçte kazanç sağlamayacağını ve bu yaptıkları ihanetin bedelini ise tarihin unutmayacağı kanaatindeyim.
Bizlerin itibarını ve ülkenin onurunu hiçe sayanlar sade vatandaşın cebinden giden her liranın hesabını nasıl verecekler merak ediyorum. Bu veballe nasıl yaşarlar oda yarı bir soru işareti bence. Bu yaşanan olaylarda ülkemizin itibarını ayaklar altına alsalar da sonuç olarak “her şeyde bir hayır vardır diyerek” sizleri Allaha emanet ediyorum.
Saygılarımla