Prof. Dr. Avcı, memlekete hizmet etmenin tek yolunun siyaset olmadığını belirterek, son dönemlerde STK’lerde karşılaştığı siyasileşme eğilimlerini eleştirdi.
Son yılların aksine eskiden STK’lerde çalışan gençlerin daha gönüllü, daha idealist çalıştığına vurgulayan Avcı,"Herkes için söylemiyorum ama son 15 yıldır STK’lerde çalışan gençler buraları bir tür siyasete atlama tahtası gibi görüyor. Gençlerin, ‘Eğer bir süre bir dernekte yer alırsam, orada kendime bir çevre edinirsem sonra da partide görev alırım, sonra vekil olurum’ şeklinde düşünceleri var. Bunu çok kınamıyorum. Böyle düşünebilir. Memlekete hizmet etmenin bir yolu olduğunu düşünebilirler. Ama STK’lerin tamamen bu hale büründürülmesi, STK’lere bu damganın vurulması, o STK’nin samimiyetine gölge düşürür. Bunun bilerek bu tür mizaçta olan arkadaşların meseleyi istismar etmelerine izin verilmemeli. Memlekete hizmet etmenin biricik yolu siyaset yapmak değil. Bu algıyı gençlerin kafasından silmek zorundayız.'' diye konuştu.
"Afrin Harekatı'nda birçok isimsiz kahraman var"
Prof. Dr. Avcı, Afrin’de düzenlenen ‘’Zeytin Dalı Harekatı’nda birçok şehit verdiğimizi ama aynı amaç için çalışan birçok isimsiz kahramanın da var olduğunu hatırlatarak, şöyle devam etti:
‘’Mesela Afrin Harekatı'nda birçok isimsiz kahraman yok mu? Var ben size söyleyeyim: Mesela Eskişehir’de İHA motorları yapan mühendisler. Gece gündüz çalışıp bizi namerde muhtaç etmeyen daha önce İsrail veya başka devletlerin insafına terk ettiğimiz bu işleri burada yapan o teknikerler, mühendisler, işçiler kahraman değil mi? Memlekete, millete, devlete hizmet etmenin tek yolu illa cephede ön safta savaşmak değil, mutfakta da yapılacak çok şey var. Aynı şekilde siyasette de öyle. İlla siyasetin vitrininde göz önünde olmak değil hizmet etmek. Hatta pek çok örnekten biliyorum ki asıl mutfakta belki çok daha faydalı olabilirler. Hiç ortalıkta gözükmeden, kariyer planları yapmadan asıl oralarda çok iş yapabilirsiniz."
Sosyal medya konusunda da eleştirilerini tekrarlayan Avcı, sosyal medyanın bir afet olduğunu, yasaklar dışında bir takım yöntemler bularak gençlerin bu alanlardan uzaklaştırılması gerektiği ifade etti.
Avcı, Sosyal medyanın yaygınlaşması ile birlikte ortaya çıkan dinlememe sorununu "dinleme kekemeliği", "dinleme peltekliği" olarak tanımladı.
Toplumun dinleme ve anlama konusunda ciddi bir eğitime ihtiyacı olduğunu, bu bağlamda STK’lere çok iş düştüğünü kaydeden Avcı, şunları söyledi:
"Dinleme de öğrenilebilir bir şey. Konuşma konusunda belli metotlar var ama dinleme konusunda çok gelişkin metotlar olduğunu bilmiyorum. Ama hepimiz kendi özel durumumuza, kendi hedef kitlemize göre bunun bir yolunu biçimlendirmek zorundayız. STK’ler olarak sizler bunu halledebilirsiniz. Ve STK’ler bu tecrübeleri birbirleriyle paylaşırlarsa sanırım önemli bir eşiği birlikte atlatmış olurlar.’’
Prof. Dr. Avcı, dinleme, konusunda STK’lerin, "referans çerçevesi" metodunu kullanması durumunda bu sorunun çözülebileceğini söyledi.
"Referans çerçevesi" tanımını "bir kelime, bir kavram, bir hikaye anlattığınız zaman aynısının da sizde karşılığı olması lazım", şeklinde tanımlayan Avcı, "Anlattığınız hikaye veya kavram, dinleyen kişinin kafasında bir algı oluşturmuyorsa o zaman sorun çıkar. Mesela, Yunus Emre’nin bir dizesine bir atıfta bulunarak "biz kavga için gelmedik." Eğer bu şiirin mısralarını karşınızdaki bilmiyorsa bir anlam ifade etmez. Demek ki hem kendi referans çerçevemizi hem de insan veya insanların referans çerçevesini bilirsek bu dinleme hatalarını büyük ölçüde azaltabiliriz." görüşünü dile getirdi.
Milli Eğitim Bakanlığı döneminde basılan 100 temel eserin temel amacının da referans çerçevesi bağlamında yayınlandığını kaydeden Avcı, STK’lerin de aynı yöntemle ortak bir dil, ortak bir referans çerçevesi oluşturabileceğinin altını çizdi.
Toplantının müzakereler bölümünde, TGSP Başkanı Halit Bekiroğlu, TGSP Başkan Yardımcısı Bilal Erdoğan, TGSP Başkan Yardımcısı Ömer Faruk Terzi, basına kapalı bir oturum gerçekleştirdi.