Türkiye Futbol Federasyonu'nun (TFF), Türkiye Futbol Direktörü olduğu dönemde, sözleşmesinin süresinden önce feshedildiği gerekçesiyle Fatih Terim'e 9 milyon 324 bin lira erken fesih bedeli ödemesine yönelik kararın gerekçesinde, "TFF'nin fesih bildiriminde, sözleşmenin 6. maddesinin dayanak alınması dışında hiçbir gerekçeye yer vermediği gibi haklı feshe ilişkin hiçbir beyanda veya imada da bulunulmadığı" belirtildi.
İstanbul 17. İş Mahkemesi tarafından hazırlanarak taraf avukatlarına tebliğ edilen gerekçeli kararda, davacı Fatih Terim'in iddiaları ile davalı TFF avukatlarınca yapılan savunmalara yer verildi.
"Terim'in sözleşmesinin haklı nedenle feshedildiği savunması"
Davacı Terim'in avukatının, "müvekkilinin iş akdinin tek taraflı olarak feshedildiği, sözleşme uyarınca 3 milyon 500 bin avro üzerinden icra müdürlüğüne ilamsız icra takibi yaptıkları ve bu takibe davalı tarafça itiraz edildiği" beyanında bulunarak itirazın iptalini talep ettiği hatırlatılan kararda, davalı avukatının ise "somut uyuşmazlığın TFF bünyesindeki Uyuşmazlık Çözüm Kurulu tarafından çözülmesi gerektiği ve uyuşmazlığın iş mahkemelerinde görülemeyeceği" iddiasında bulunarak görev itirazı yaptığı kaydedildi.
Kararda, davalı TFF avukatının, davacının iş akdinin haklı nedenle usulüne uygun olarak ve hak düşürücü süre içinde feshedildiğini, davacının erken fesih tazminatını talep edemeyeceğini öne sürerek, davanın reddine karar verilmesini talep ettiğine de dikkat çekildi.
"Federasyonun özel hukuku iş mahkemesi görevini ortadan kaldırmaz"
Görev itirazına yönelik mahkemece 6 Şubat 2018 tarihli duruşmada, görev itirazının reddine yönelik karar verildiği ve yargılamaya devam edildiği hatırlatılarak, "İş Kanunu'nun 4. maddesi uyarınca, sporcular hakkında kanun hükümlerinin uygulanmayacağının yazıldığı, sözleşme kapsamına göre davacı Terim'in doğrudan aktif spor yapmayan, daha çok teknik bilgi ve direktif verme görevi olan, organizasyonel yapılanmayı sağlama pozisyonunda çalıştığı, uyuşmazlığın çözümü için iş mahkemelerinin görevli olduğu ve federasyon genelgelerinde özel hukuk veya tahkim kurulunun öngörülmesinin iş mahkemesinin görevini ortadan kaldırmayacağı" gerekçelerinin sıralandığı kaydedildi.
Taraflar arasında 15 Kasım 2013'de imzalanan sözleşmenin 15 Kasım 2018'e dek geçerli olduğu ve davalı TFF tarafından 26 Temmuz 2017 tarihli fesih bildirimiyle davacının iş akdinin, sözleşmenin 6. maddesine dayanılarak feshedildiği vurgulanan gerekçeli kararda, atıf yapılan sözleşmenin 6. madde içeriğinde, "İş bu sözleşme, Türkiye Futbol Direktörü tarafından feshedildiği taktirde 1 milyon 450 bin avro tutarında erken fesih tazminatını federasyona ödemekle yükümlüdür. Bu sözleşme federasyon tarafından feshedildiği taktirde 3 milyon 500 avro tutarında erken fesih tazminatı Türkiye Futbol Direktörü'ne ödemekle yükümlüdür. Taraflar sözleşmenin feshi halinde erken fesih tazminatı ve muaccel olmuş ücret alacakları dışında başkaca hiçbir tazminat talep etmeyeceğini kabul eder." ifadelerinin yazılı olduğu kaydedildi.
"Fesih kararında 6. madde dışında herhangi bir gerekçe yok"
Söz konusu 6. maddenin, tarafların süresinden önce ve sebep belirtmeksizin sözleşmenin feshedilmesi halini düzenlediği ve bu madde uyarınca her iki tarafın da süresinden önce sözleşmeyi herhangi bir gerekçe öne sürmeden sona erdirebileceği aktarılan kararda, şu ifadeler yer buldu:
"Ancak her iki taraf için de bunun bedeli (cezai şart) bulunmaktadır. Bu madde haklı fesih halini düzenleyen bir madde değildir. Şayet böyle olsaydı, sözleşmeyi haklı gerekçelerle sona erdiren tarafın sözleşmenin haksız olarak feshine yol açan tarafa cezai şart olarak para ödeyeceği belirtilmezdi. Fesih kararında ve fesih bildiriminde, sözleşmenin 6. maddesinin dayanak alınması dışında hiçbir gerekçeye yer verilmediği gibi haklı fesih yapıldığına ilişkin hiçbir beyanda veya imada da bulunulmamıştır. Her ne kadar yargılama esnasında davalı TFF tarafından, davacının iş akdinin iş kanununun derhal feshine ilişkin 25/2 b-d maddeleri uyarınca feshedildiği, feshin gerekçesinin davacının TFF yedek üyesi Selahattin Aydoğdu'ya yönlelik sözlü ve fiziki saldırıda bulunması ve davacı tarafından yapılan basın toplantısında, 'yine olsa yine yaparım' şeklindeki beyanları olduğu, davacının bu beyanı üzerine iş akdinin feshedilmesine karar verildiği, haklı nedenle fesih süresinin ilk olayla başladığı, ardından basın açıklaması ile TFF'nin önüne geldiği, davacının iş akdinin 6 günlük hak düşürücü süre içerisinde feshedildiği, haklı nedenle fesih halinde feshin yazılı yapılması gerekmediği ve fesih sebebinin bağlayıcı olmadığı iddia edilmişse de bu iddialara itibar edilmemiştir.
Şöyle ki; fesih sebebiyle bağlılık, feshin yenilik doğurucu bir hak olması ve feshin karşı tarafa ulaşmasıyla artık nedeninin ve sonucunun değiştirilmesinin bir neticesidir. Haklı nedenle fesih savunması olması halinde, işçinin İş Kanunu'nun 18, 20 ve 21. madde hükümlerine göre dava açabileceğinin belirtilmesi ve 19. maddenin burada sayılmaması haklı neden iddiasıyla yapılan fesihlerde fesih sebebiyle bağlı olunmayacağı şeklinde değerlendirilemez. Gerek işveren gerekse işçi tarafından fesih gerçekleştirilsin, iş sözleşmesinin tarafları bildirdikleri fesih sebebiyle bağlı olup, bu sebebi daha sonra değiştiremez ve yeni sebepler ekleyemezler. Fesih sebebi ise fesih bildirimi ya da yazılı belgelerde fesih nedeni yapılan vakıalardır."
"Fesih kararında olaylara değinilmedi"
Dava konusu olayda sözleşmenin feshi sebebi olarak 6. maddenin gösterildiği ve işverence verilen işten ayrılış bildirgesinde de fesih nedeni olarak, '04' kod ile (sözleşmenin işveren tarafından haklı neden bildirmeksizin feshi) olarak bildirildiği vurgulanan gerekçeli kararda, "Görüldüğü üzere, davalı yanın fesih gerekçesi olduğunu iddia ettiği olayların 26 Temmuz 2017 tarihli, 59 sayılı TFF yönetim kurulu kararından ve yazılı fesih bildiriminden önce gerçekleşmesine ve davalı yanca bilinmesine rağmen, anılan kararda ve fesih bildiriminde hiçbir şekilde bunlara değinilmemiş, tam tersine bu olaylara vakıf bulunulmasına rağmen fesih sözleşmenin taraflarca erken feshedilmesi halini düzenleyen 6. madde uyarınca yapılmıştır. Bu bağlamda, davalı yanın fesih gerekçesi olduğunu iddia ettiği olaylara ilişkin tanık dinletme isteği de reddedilmiştir." denildi.
İş Kanunu'nda cezai şartlara ilişkin bir düzenleme bulunmadığı ancak Türk Borçlar Kanunu'nun 179 ve 180 maddelerinde düzenlendiği bilgisi verilen gerekçeli kararda, söz konusu uyuşmazlıkta, taraflar arasında akdedilen sözleşmenin 6.1. maddesi incelendiğinde, cezai şartın işçi ve işveren olarak karşılıklı olarak düzenlendiği, işçi ve işveren lehine hükümler içerdiği, süre ve şekil yönünden kanuna aykırılık teşkil etmediği gerekçeleriyle geçerli kabul edildiği ifade edildi.
"7 milyon 770 bin liralık alacakta, çalışılan süre dikkate alındı"
Davalı işverenin iş sözleşmesinin feshinde herhangi bir haklı sebebe dayanmadığı ve sözleşme hükmü uyarınca işverenin kararlaştırılan cezai şartı ödemekle yükümlü olduğunun tespit edildiğine de dikkat çekilen gerekçeli kararda, "Çalışılan süre ve çalışılmayan süre, davacıya yapılan ödemeler göz önünde alınmak suretiyle toplam cezai şart miktarı olan 12 milyon 950 bin lira üzerinden, Türk Borçlar Kanunu'nun 182/son maddesi uyarınca, yüzde 40 oranında tenkis yapılarak bulunan 7 milyon 770 bin lira asıl alacak yönünden, davalının itirazının iptaline, asıl alacağa takip tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine karar verilmiştir." ifadesi kullanıldı.
İcra inkar tazminatı istemiyle ilgili de bu talebin borçlunun itirazının haksızlığına karar verilmesi durumunda alacaklı yararına hükmolunan icra hukukuna özgü bir tazminat olduğu vurgulanan kararda, dava konusu cezai şart miktarının taraflar arasında ihtilaflı olmadığı ve asıl alacak yönünden davalının itirazının iptaline karar verildiğinden davacı yararına icra inkar tazminatı koşullarının oluştuğu da belirtildi.
Yapılan takip ve açılan davanın, 6352 sayılı yasanın yürürlüğe girdiği tarihten sonraki döneme ait olduğundan hükmedilecek icra inkar tazminatının yüzde 20'den aşağı olamayacağı hususunun açık olduğu anlatılan kararda, "İtirazın iptaline karar verilen asıl alacak tutarı olan 7 milyon 770 bin liranın yüzde 20'si oranındaki toplam 1 milyon 554 bin liralık icra inkar tazminatının, davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmesi gerekmiştir." değerlendirmesi yapıldı.
Gerekçeli kararda, işlemiş faize ilişkin talebin ise davacı avukatının takip konusu yapılan işlemiş faiz alacağı yönünden feragat ettiklerine dair 7 Mayıs 2018 tarihli duruşmada beyanda bulunduğu vurgulanarak, feragatin ilgili talebi sonlandırır nitelikte olması nedeniyle takip konusu yapılan işlemiş faiz talebinin reddine yönelik karar verildiği dile getirildi.