ABD Başkanı Donald Trump’ın Kudüs kararını açıklamasından önce bir takım çalışmalar yapıldığı ciddi şekilde konuşuluyordu. Lübnan’da olan bitenin, Körfez’de Katar’a dönük kuşatma ve ambargonun, Suudi Arabistan’da Veliaht Prens’in değişmesinin, öncesinde ABD’nin Suudi Arabistan’ın 800 milyar dolarına el koymasının bu konuyla ilişkisi var. Aslında olayı biraz daha geriye götürdüğümüzde, genel anlamda Orta Doğu’da olan bitene baktığımızda; sonuçları, komplikasyonları ve tezahürleriyle I. Dünya Savaşı’nın devam ettiğini görüyoruz. II. Dünya Savaşı AB’nin entegrasyon projesiyle bitti. O savaş, Avrupalıların kendi iç savaşıydı. Fakat bizim coğrafyamızdaki I. Dünya Savaşı hâlâ sürüyor. Sürekli yeni çatışma alanları üretiliyor. Suriye, Irak ve Orta Doğu’yu harita değişikliği ile yeniden şekillendirmek istiyorlar. Bu da I. Dünya Savaşı’nın hâlâ sürdüğünü gösteriyor. Hatta Türkiye’de yaşanan Gezi olayları, 17/25 Aralık ve 15 Temmuz darbe girişimleri, Türkiye’nin Zarrab davasıyla sıkıştırılmak istenmesi de bu meseleyle ilişkili.
ERDOĞAN ‘OLMAZ’ DEDİĞİ İÇİN HEDEFOrta Doğu yeniden dizayn edilmek isteniyor. Sınırlarımızın hemen dışında bizim tarihsel ilgi alanımız, bizim ilgi coğrafyamız parsellenip, parçalanıp yeniden karılırken Türkiye buna itiraz ediyor. Recep Tayyip Erdoğan buna itiraz ediyor. ‘Olmaz’ diyor. ‘Ben bunu kabul etmiyorum’ diyor. ‘Sen bunu kabul etmiyorsan biz de seni istemiyoruz o zaman’ diyorlar. Erdoğan itiraz ettiği için bu planların, organizasyonların, kumpasların hedefi hâline geliyor. Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın Kudüs konusundaki kararlı duruşu ve yürüttüğü başarılı diplomasi Arap halkları üzerinde de etkili oldu. Birleşik Arap Emirlikleri’nde ve Suudi Arabistan’da yaşayan Müslüman halkın ABD’nin Kudüs kararını sineye çekeceğine ihtimal vermiyorum. Çünkü bu mesele bütün Arapların, bütün Müslümanların izzet meselesidir.