"On dört asır boyunca Müslümanların içtihat yöntemiyle yaptıkları da esasında bundan ibarettir. Bugün de karşı karşıya kaldığımız sorunları ancak İslam ilim geleneğinin içtihat mekanizmasının gerektirdiği şekilde işleterek çözebiliriz. Son asırda yaşadığımız zaaflar sebebiyle İslam alimlerinin ilahi mesajı Müslümanların ihtiyaçlarına göre yorumlamakta bazı sıkıntılar yaşadıkları söylenebilir. Dahası modernleşmenin doğurduğu meydan okumalar karşısında kimi geleneksel anlayışların birtakım gerilimlere neden olduğu da bir gerçektir. Bu gerilimlerin hiç de makul olmayan birtakım tepkisel, hatta 'hastalıklı' yorumlara ve hayatın dinamiklerini görmezden gelen değerlendirmelere sebep olduğu da bir vakıadır. Biz ilahiyat ve din ilimleri uzmanlarına düşen görevin, bilimsel ilke ve yöntemlere dayalı daha sağlıklı yorumlar ortaya koymak ve bu bilgileri toplumla gerektiği şekilde paylaşmak olduğunun farkındayız. Bu doğrultuda yüksek din öğretimi camiasının Türkiye'nin ve dünyanın acil çözüm bekleyen çağdaş soru ve sorunlarıyla daha çok ilgilenmesinin bir gereklilik olduğunu düşünüyoruz."
İslam dininin değer verdiği hususlarda özellikle de insan hakları ve kadın konularında, kendilerini din adına yetkin sayan birtakım kimselerin, saygı ve görgü kurallarına da sığmayan açıklamalarıyla karşılaşmaktan üzüntü duyulduğu kaydedilen açıklamada, "Bu tür anlayışlar yüce dinimize zarar verdiği gibi toplumu da rahatsız etmektedir" değerlendirmesi yapıldı.
Açıklamada, şu ifadeler yer aldı:
"Duyarlı bir müminin dinimizin küçük düşürülmesine sebep olacak ve İslam'ı çirkin gösterecek söz ve uygulamalardan uzak durması ve böyle bir şey duyduğunda ya da gördüğünde buna tepki vermesi doğaldır. Sayın Cumhurbaşkanımız da dinimizin bu şekilde istiskal edilmesine tahammül edemediği için bir açıklama yapmıştır. Sayın Cumhurbaşkanımızın hamiyet-i diniyesinden kaynaklanan bu ifadelerini dinimizi yanlış algılardan arındırma amacıyla dile getirdiğini görüyor ve destekliyoruz."