Dini görünümlü FETÖ'nün silah zoruyla yönetimi ele geçirmeye kalkıştığını dile getiren Erkut, yaşanan bu olayın sadece idari, adli, kriminal boyutu olmadığını belirterek, toplumun din algısına, dindarlara ve din hizmetlerine yönelik sonuçlarının bulunduğunu belirtti.
Erkut, bilim adamları tarafından FETÖ'nün amaçlarının çeşitli açılardan incelendiğini dile getirerek, "Dış yüzü cemaat, iç yüzünde ise siyasi ideolojik, ekonomik hedefleri olan bir menfaat şebekesi olarak tarif ediliyor. Onun özelliği ise 'mesiyanik' bir hareket olması, mesihçi bir kült hareketi. Ne demek? Yani dünyanın sonuna doğru, kötülüklerin çoğaldığı ve kendilerinin de dünyayı bu kötülüklerden kurtarmak için ulvi bir vazife ile görevlendirildiği inancı. Bu amaçla başından itibaren dış yüzü hizmet ve eğitimin yanı sıra iç yüzü de mevcut. Önce devlete sızıp devleti ele geçirmek, sonra da dünya üzerinde dünyaya hakim olup etkin bir güç olmak. Hem Gülen hem de hizmet hareketi kutsal olarak görülüyor ve bu amaçla dünyayı tek kurtaracak kendileri olduğunu zannediyor. Bunlara göre bu ulvi amaca ulaşmak için de her şey de mubahtır. Dinen yasak olan şeyler de meşrulaştırılıyor." diye konuştu.
Abdulkadir Erkut, FETÖ'nün Türkiye'ye özgü bir hareket olmadığını ve diğer ülkelerde de benzer şekillerde yapılanmaların olduğunu vurguladı.
"Mesiyanik, mesihçilik" düşüncesinin farklı ülkelerde, farklı dinlerdeki hareketlerde de söz konusu olduğunu dile getiren Erkut, Pakistan'da Tahir-ül Kadri'nin olduğunu, ilginç bir şekilde düşünce ve bilinç açısından FETÖ ile benzeştiğini söyledi.
FETÖ yapılanmasının Katoliklerde de bulunduğuna dikkat çeken Erkut, şöyle devam etti:
"FETÖ, Katolik cemaati içinde 'Opus Dei' diye bir akım var bunlarla yine benzer özellikler gösteriyor. Dolayısıyla bu nevzuhur bir yapı değil. Diğer gruplarla ortak yönleri olan eklektik bir yapı. Ama bununla beraber bu yapıyı diğerlerinden ayıran farklı özellikler var. Bu hadise yaşandıktan sonra 3-4 Ağustos tarihlerinde Olağanüstü Din Şurası’nda Din İşleri Yüksek Kurulu’na bununla ilgili rapor hazırlama görevi verildi. Esasen Din İşleri Yüksek Kurulu, FETÖ'nün dini konulardaki çarpıtmalarına doğru bir şekilde dinimizin öngördüğü şekilde her zaman cevap vermiştir. Bu aşamadan sonra bu örgütün eserleri özellikle örgüt liderinin eserleri okunmaya başlandı. 80 kitap ve 40 bin dakikalık sesli kayıt incelendi. Kendi sözü ve yazılı ifadeleri doğrultusunda bir seçki oluşturuldu. Ve kısa şekilde İslami açıdan bu görüşler değerlendirildi. Genel olarak İslam'a aykırı olan hususları normal anlatılarının içine sinsice yerleştirdiği görülüyor. Bir cümle, iki cümle, bir kelime bu şekilde. Çok çok kendisini ön plana çıkarmadan bir insan ve benzeri ifadeler kullanmaya gayret ediyor. Sade tevazu kalıplarına sıkça yer veriyor ve dinleyicide sade bir imaj oluşturmaya çalışıyor."
Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi Prof. Dr. Hüseyin Yılmaz ve Din İşleri Yüksek Kurulu Uzmanı Dr. Mehmet Nur Akdoğan da DEAŞ terör örgütü hakkında bilgiler verdi.