Avrupa Birliği (AB) Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik, Habertürk TV'de gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu ve soruları yanıtladı.
AK Parti olarak yoğun bir seçim kampanyası yürüttüklerini dile getiren Çelik, seçime hazır olduklarını belirtti. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yeni dönemde açıkladığı projeler bulunduğunu, Türkiye'nin ekonomisi ve demokrasisinin büyüdüğünü anlatan Çelik, bu "başarı hikayesi"nin karşısında da 2002'den bu yana oluşan kazanımları ters yüz etmekten bahseden, birbirinin benzeri söylemleri kullanan bir lobi olduğunu ifade etti.
Cumhurbaşkanı adayı olarak Erdoğan'ın şimdiye kadar yaptıklarını ve bundan sonra yapacaklarını anlatırken pozitif bir ajandası olduğunu vurgulayan Çelik, buna karşılık diğer adayların tamamen negatif bir ajanda üzerinden gittiklerinin ve somut projeler ortaya koyamadıklarının altını çizdi.
Bakan Çelik, cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan'dan yana yüksek bir tercih kullanılacağına ve AK Parti'nin de mecliste büyük bir çoğunluk alacağına yönelik beklentisini dile getirdi.
"Avusturya hükümeti pimi çekilmiş bomba"
Avusturya'nın AB'nin gelecek dönem başkanlığını yürütecek bir ülke olarak cami kapatma kararını değerlendiren Çelik, Avusturya hükümetinin Avrupa'nın geleceği için "pimi çekilmiş bir bomba" olduğunu söyledi.
Başbakan Sebastian Kurz'un hayalperest, siyasal herhangi bir kapasite ortaya koyabilecek vizyona sahip olmayan, aşırı sağın söylemlerini içselleştirmiş bir kişi olduğunu anlatan Çelik, aynı zamanda Avrupa'da da çok ciddiye alınan birisi olmadığını belirtti. Çelik, "Avusturya ile bir normalleştirme arzusu vardı ama gelinen noktada Avusturya Başbakanı, İslam düşmanlığı ve ırkçılığın temsilcisi haline gelmiştir." diye konuştu.
Esas olanın ideolojik mücadele olduğuna ve bu bağlamda Türkiye'ye yakın unsurlarla iş birliği yapmanın ideolojik mücadeleyi güçlendireceğine işaret eden Çelik, bu unsurların dışlanması halinde radikalizmin yükseltilmiş olacağının altını çizdi. Bu durumun Avrupa'da, merkezdeki insanların elini güçlendirmediğini, tam tersine, bu ivme üzerinden büyük bir tsunami yaratarak Nazi yanlılarını güçlendirdiğini dile getiren Çelik, aşırı sağı ideolojik olarak aşırı sağın geleneksel unsurlarından daha çok benimsemiş bir kişinin Avusturya'da başbakanlık yaptığını vurguladı.
Ömer Çelik, şöyle devam etti:
"Önümüzdeki dönemde Avrupa için çok kaygılıyım. Ben normalde bir dönem başkanı bir ülkeye geldiğinde dönem başkanlığı öncesinde o ülkeyi ziyaret ederdim. Avusturya'ya dönem başkanlığı öncesinde ya da dönem başkanlığı boyunca herhangi bir ziyarette bulunmayacağım. Avusturya dönem başkanlığını yok sayıyoruz. AB değerlerini temsil edecek bir yaklaşım zaten görmüyoruz. Ayrıca bu yaptıklarına karşı Türkiye de ciddi adımlar atacaktır. Zaten normalleşme dedikleri şeyi de sakat anlıyorlar. Bir yanda normalleşmeden bahsediyor Avusturya Dışişleri Bakanı, iyi niyetli de olabilir ama aynı zamanda Türkiye'nin AB üyeliğine karşı açıklama yapıyor. Bu nasıl bir normalleşme şeyidir? Bunlara her türlü siyasal tutumların yanlış olduğunu söylediğinizde hemen konuyu getirirler Efes'teki kazılar ya da diğer unsurlara. Türkiye - Avusturya ilişkileri bir pakettir. Kendi işlerine yarayan kısımda iyileşme olup da bizimle ilgili kısımda aynı olumsuzluğu üretmeye devam ederlerse paketin bütün unsurları olumsuz etkilenecektir."
Avrupa ülkelerinin toplumlarını böyle zehirledikleri zaman yönetilebilir bir toplum düzeninden çıktıklarına dikkati çeken Çelik, Avusturya Başbakanı'nın da yaptığı politikalarla bütün Avrupa'yı zehirlediğini kaydetti. Çelik, Ortadoğu için DEAŞ neyse, Avrupa için de İslam düşmanlığının o olduğunu vurguladı.
"Darbecilerin himaye edilmesi her zaman hatırlanacak"
Yunanistan'ın FETÖ'nün 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sonrası bu ülkeye kaçan darbeci askerleri himaye etmesine ilişkin Çelik, "Sonuçta, Yunanistan darbecileri himaye eden bir ülke haline gelmiştir. Bu adamlar milletimize, devletimize karşı silah çekmiş, Türkiye'nin düşmanlarıdır. Yunanistan ile NATO içerisinde aynı şemsiyeyi paylaşıyoruz. Bu himaye ettikleri kişiler, NATO ordusuna silah çekmişlerdir. Türk ordusu aynı zamanda bir NATO ordusudur. Dolayısıyla Yunanistan'ın yaptığı şey ne müttefiklikle ne komşuluk ilişkisiyle herhangi bir şekilde bağdaşmaz." değerlendirmesinde bulundu.
Herhangi bir AB ülkesinde darbeyi himaye eden, darbecileri koruyan bir hukukun olamayacağını söyleyen Çelik, şunları kaydetti:
"Bu şahıslardan bazı askeri sırları alabileceklerini düşünüyorlar. Bu şahısları kullanabileceklerini düşünüyorlar. Bu Fetullahçı Terör Örgütü'nün mensupları da böyle şahıslar. Bunlar herhangi bir kıblesi, vatan ve ülke aidiyeti olmayan, kim kullanmak isterse onlar için elverişli bir aparat durumundalar. Dolayısıyla Yunanistan'daki bazı makamlara muhtemelen gereken hizmeti yapacaklarını taahhüt etmişlerdir, onlar da bunları satın almıştır."
FETÖ'nün darbe girişiminin ardından Yunanistan'dan Türkiye'ye bir destek ziyareti gerçekleşmediğine de dikkati çeken Çelik, "Bu darbecilerin, asker üniforması giymiş teröristlerin himaye edilmesi her zaman için Türk- Yunan ilişkilerinde merkezi noktada hatırlanacak bir durum olacaktır." diye konuştu.
"Objektif kriterlere bakılıyorsa, vize serbestisinin başlaması gerek"
Ankara'da 31 Mayıs'ta düzenlenen Türkiye ile AB arasındaki vize serbestisi diyaloğu toplantısının olumlu geçtiğini belirten Çelik, "Bu konudaki ilerlemeden dolayı bir memnuniyet var. Aslında şu anki haliyle bu kağıdın kabul edilmemesi için hiçbir sebep yok. Mesele teknik bir müzakere ise objektif kriterler açısından bakılacaksa bu kağıdı kabul etmeleri gerekiyor ve vize serbestisinin başlaması gerekiyor." dedi.
Son zamanlarda en teknik meselelerin bile siyasi mülahazaların konusu olduğuna dikkati çeken Çelik, "Böyle bir şey yaparlarsa süreç uzayacaktır." diye konuştu.
Dünyanın enteresan bir yere gittiğini ve geleneksel ittifakların sarsıldığı bir dönemden geçildiğini söyleyen Çelik, ABD Başkanı Donald Trump'ın, ithal çelik ve alüminyuma yönelik yeni gümrük vergisi uygulamalarının, G7 üyesi ülkelerden gördüğü tepkiyi buna örnek verdi.
Çelik, Türkiye'nin değerler ve jeopolitik açıdan önemli bir anahtar ülke olduğuna işaret ederek, AB'nin dünyanın türbülansa girdiği bir dönemde değerleri korumak açısından da Türkiye ile hareket etmesinin önemine dikkati çekti. Çelik, Türkiye'yi dışlayan bir AB'nin kendini ötelemiş olacağının altını çizdi.
Türkiye-AB ilişkilerinin herhangi bir şekilde birbirinden kopmayacak yapısal ilişkiler olduğunu ifade eden Çelik, Türkiye'nin "imtiyazlı ortaklık" gibi tekliflere yüz vermeyeceğini vurguladı.