Kategoriler

SİYASETÇİLERE VE GAZETECİLERE YAPILAN ŞİDDET

Bugün siyasetçilere ve gazeteci meslektaşlarımıza yapılan hain saldırıları ve tehdit içeren mesajları ele alacağım.

Bildiğinzi üzere geçtiğimiz günlerde Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ’a evinin önünde bir saldırı yapılmıştı.  Saldırı sonrası kimlikleri belirlenen 5 saldırgandan 2’si gözaltına alınmıştı.

İşsiz olan 2 kişi, saldırıyı kabul etmişti ancak çelişkili ifadeler dikkatlerden kaçmamıştı. Soruşturmada, saldırının planlı yapıldığı da ortaya çıkmıştı.

 Tespitlere göre, saldırganlar yakalanmamak için araç kiraladı. Aracın plakasını kapattıktan sonra Özdağ’ın evinin önünde pusuya yattı. Saldırganlar sonra aynı araçla kaçtı. Dün, şüphelilerden ikisini Özdağ’ın şoförü, birini ise Emniyet’te gösterilen sabıka kayıtlı kişiler arasından Selçuk Özdağ teşhis etti.

Temennimiz odur ki saldırıyı yapan tüm zanlılar yakalanarak adalet önünde hesap verirler ve cezaları neyse çekerler.

Selçuk Özdağ’a bu menfur saldırı sonrası geçmiş olsun dileklerimizi de ilettik. Türkiye’de görmek istemediğimiz fakat maalesef maruz kaldığımız olyalar bu eylemle de sınırlı kalmadı.

Medeni toplumlarda fikirlerin konuşulması gerekirken biz maalesef bu tür çağ dışı olaylarla muhatap oluyoruz.

Oysa Anayasa’nın 26. Maddesinde ‘’ Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet Resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar.’’ şeklinde belirtildiği üzere haklarımız vardır. Buna rağmen şiddet eylemlerinin son günlerde artması gerçekten demokrasi ve ülkemiz adına bizi üzen gelişmeler oluyor.

Burada şiddetin fiziksel boyutunun yanında ekonomik boyutu ve özgürlüğü kısıtlayıcı boyutuna da temas etmek istiyorum. Köşe başlarını tutan bazı isimler eleştiri aldığında eleştiri yapan kişinin özgürlüğünü kısıtlamayla yani hapise attırmayla da şiddet gösteriyor. Bu tehdit ve baskı unsuru perspektif de kesinlikle şiddet dairesi içine giriyor.

Burada öncelikle kanaat önderi olarak toplumun itibar ettiği siyasi ve bilindik isimlere seslenmek istiyorum. Sizler geniş kitlelere hitap ederken ifadelerinizi biraz daha ince eleyip sık dokumalısınız. Eğer konuşma esnasında bir kişiyi hedef olarak gösterirseniz toplum içerisindeki belli vatandaşlar hedef gösterilen kişinin üzerinde gideceklerdir. Fiziksel şiddet, psikolojik şiddet ve hatta ekonomik şiddet şeklinde tezahür edecek olaylara mahal vermeyin.

Biraz daha sağduyu ile hareket edin.

Bizler basın özgürlüğü kapsamında fikirlerimizi ve düşüncelerimizi dile getiriyoruz. Bizlere elbette eleştiriler olacak, makul eleştiriler olursa memnun dahi oluruz.

Gazetecilik mesleğinin birileri tarafından istenilmeyen şeyleri yazmak olduğunu unutmayalım. Zaten iyi şeyleri herkes yazıyor, biliyor. Gazeteci genelde mağdurun yanında yer alıyor. Bu  durumun tehdite zemin oluşturmasına tüm toplum olarak karşı çıkmamız gerekiyor.

Fakat bu söylediklerimize rağmen geçen gün Ümitcan Uygun’un ağabeyi Müge Anlı’ya ölüm tehditleri savurdu. Anlı’nın suçu, gerçeklerin ortaya çıkması için mücadele etmek oldu.

Aleyna Çakır olarak bilinen Sema Esen'i öldürdüğü iddia edilen Ümitcan Uygun, geçtiğimiz günlerde 'uyuşturucu ve uyarıcı madde kullanmak ve kullanılmasını alenen özendirmek' suçundan tutuklanmıştı. Olayın ardından Ümitcan Uygun'un ağabeyi ise Müge Anlı'yı ve tepki gösterenleri sosyal medyadan yayınladığı mesaj aracılığıyla ölümle tehdit etti.

Ben de buradan Müge Anlı’nın yanında olduğumu vurgulamak istiyorum. Şunun bilinmesi lazım ki Müge Anlı yalnız değildir.

Zaten Bursa’nın önde gelen sivil toplum kuruluşu olan DOSABSİAD Başkanı Nilüfer Çevikel de yaptığı açıklamada Müge Anlı’nın yanında yer aldı. Tehdit ve şiddetin her türlüsünün kabul edilemez olduğunun altını çizen Demirtaş Organize Sanayi Bölgesi İş İnsanları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Nilüfer Çevikel, televizyon programcısı ve sunucusu Müge Anlı'ya yapılan tehdidi kınadı.

Gazeteciler görüldüğü üzere hedef haline geliyor. Ama şu unutulmamalı ki gazeteci hedef haline geliyorsa doğruları söylüyordur.

Şiddet hiçbir halükarda savunulamaz. CHP Genel Başkanı Kemal Kılaçdaroğlu’na Kazan’da yumruklu bir saldırı olmuştu. Bu saldırı da asla hoş gürülemez.

Bir siyasi parti temsilcisini, bir gazeteciyi söylemlerinden ötürü duruşundan ötürü sevmeyebilirsiniz. O kişiyi eleştire de bilirsiniz ama asla şiddet eyleminde bulunamazsınız. Medeni toplumlarda şiddet kayıtsız ve şartsız uzak durulması gereken bir unsurdur.

Bunları aşmamız gerekiyor.

Benim yazılarımdan da rahatsız olan bir kesim var. Buyurun cevap hakkınızı kullanın. Konular üzerinde fikir yürütelim, beyin fırtınası yapalım, konuşalım.

Şiddet de neyin nesi?

Umarım artık bu tarz şiddet içerikli haberler ve olaylar son bulur. Umarım medeni insanlar gibi fikirlerin konuşulduğu bir geleceğe kavuşuruz.

Yorumlar