Kategoriler

Şeyh Muhiddin Efendi

 Şeyh Muhiddin Efendi, Eflani ilçesine bağlı Demirli köyünde doğmuştur. Tahsilini medresede yaptıktan sonra tasavvuf ilmine karşı kendisinde merak ve arzu husule gelmiş ve bu batıni ilmi tahsil ederken kalbinde ilahi bir aşk zuhur etmiş, bunun üzerine Küre’de Şaban-ı Veli’nin icazet verdiği şeyhlerden Mahmut Efendi’nin hizmetine dahil olmuş ve bu suretle manevi aşkın zevkini tatmakta iken Mahmut Efendi vefat etmiştir. Mürşidinin vefatı üzerine mahsun kalan Muhiddin Efendi, doğruca Kastamonu’ya gelmiş ve Şaban-ı Veli’nin ellerini öperek himmetlerini istemiştir. Şaban-ı Veli, Muhiddin Efendiye : “Sen sağol, hakikaten aşık isen isteyen mevlasını bulur, bu yerde sen garip olmazsın, sen Mahmut Efendi’nin yadigarı olarak kaldığın müddetçe biz de sana himmet ederiz” demiştir.

Muhiddin Efendi, Şaban-ı Veli’nin yanında hizmete başlamış, bir dakika yanından ayrılmamıştır. Kış günlerinde Şaban-ı Veli’nin Hisarardı’ndaki ikametgahında ateş bulunmadığından akşamları honsalar camii yanında bulunan ve 25-30 sene evvel yıkılan Honsalar hamamının yanındaki bir odada sakin olmuş ve sabahları oturduğu odadan her gün camii şerife gider ve Şaban-ı Veli’nin hizmetinde bulunur ve hatta kapısında nöbet beklerdi. Bu suretle Şaban-ı Veli’nin yüksek teveccühünü kazanmış, gösterdiği sadakat ve istikametten ve ruhen yükselmesinden dolayı kendisine şeyhlik payesi verilmiştir.
Şaban-ı Veli onda gördüğü yüksek istidat ve kabillyetten dolayı Muhiddin Efendi’yi Şam’a göndermişler, bir müddet Şam’da Halveti tarikatı üzerine halkı irşat ve tenvir ettikten sonra Haç farizasını da ifadan geri durmamışlardır. Tekrar İstanbul’a doğru gelmekte iken kendisine Şaban-ı Veli tekkesinde memur edileceği bildirilmesi üzerine üzerine Küre’ye gelmişler vetaştan yaptırdıkları bir mağarada ibadetle meşgul iken Abdülbaki Efendi’nin vefatı üzerine beşinci şeyh olarak Şaban-ı Veli tekkesine gelmişler, halkı ilmen ve irfanen İrşada başlamışlardır.
Şeyh Muhiddin Efendinin kerametinden :
Bolu’da Muhiddin Efendinin dostlarından Mustafa Dede hastalanmış, ahirete intikal ederken “benim cenazemi bir kimse yıkamayıp Şeyhim Muhiddin Efendi’nin yıkamasını ve namazımı kılmasını vasiyet ediyorum demiş ve cenazemi de bağ kapısından çıkarmayıp bağın avlusunu yıkarak oradan çıkarırsınız” diye vasiyet etmiştir. Bir kaç gün sonra hayata gözlerini kapamıştır. Kasabanın ulema ve sülehası Mustafa Dede’nin evine gelmişler, Mustafa Dede’nin oğulları babalarının vasiyetini gelenlere anlatmışlar ise de cenazenin uzun müddet durmasi doğru olamıyacağı ve Kastamonu’da bulunan Şeyh Muhiddin Efendiye haber gönderilip acele gelmesi dahi vasiyetin ifasına mani olacağından bir an evvel cenazenin yıkanıp defnolunması şer’an icab ettiği cihetler münakaşa edilirken Şeyh Muhiddin Efendinin bir kaç dervişi ile bağın yanına geldiği ve Mustafa Dedenin vasiyeti mucibince bağ avlusunun duvarını yıktırarak içeri girdiği görülmüştür.
Orada bulunanlar bu vaziyeti hayretle karşılamışlardır. Muhiddin Efendinin zamanında bir çok meselelerde kerameti zuhur etmiş ise de bu kerametin meydana çıkarılması ve söylenmesinin doğru olmadığını ve buna dair bahis ve münakasalarda bulunulmamasını dervişlerine daima tavsiye etmişlerdir.
Muhiddin Efendi 16 yıl hizmetten sonra 1604 M. yılında vefat etti.

Yorumlar