ANKARA (AA) - Ufuk Üniversitesi Genel Cerrahi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kamil Gülpınar, meme kanseri görülme yaşının düştüğünü belirterek, "Türkiye'deki meme kanseri hastaları daha genç, tümör daha büyük, teşhisteki evreler daha ileri. Meme kanseri konusunda toplumda farkındalığın artırılması ve kontrollerin düzenli yaptırılması büyük önem taşıyor." dedi.
Gülpınar, "Meme Kanseri Farkındalık Ayı" dolayısıyla AA muhabirine yaptığı açıklamada, her 8 kadından birinin hayatı boyunca meme kanserine yakalanma riski bulunduğunu söyledi.
Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, her yıl yaklaşık 2,1 milyon kadının meme kanserinden etkilendiğini bildiren Gülpınar, geçen sene 627 bin kadının bu hastalıktan hayatını kaybettiğini belirtti. Gülpınar, 2030'da tüm dünyada 27 milyon kadına yeni meme kanseri tanısı konulmasının hesaplandığını dile getirdi.
Prof. Dr. Gülpınar, meme kanserinin dünyanın hemen her bölgesinde görülme sıklığının arttığına işaret ederek, "Türkiye ve gelişmekte olan ülkelerde hastalar daha genç, tümör daha büyük, teşhisteki evreler daha ileri. Meme kanseri konusunda toplumda farkındalığın artırılması ve kontrollerin düzenli yaptırılması büyük önem taşıyor." ifadelerini kullandı.
Meme kanseri görülme yaşının 20'li yaşlara kadar düştüğüne dikkati çeken Gülpınar, "Türkiye'de meme kanseri sıklığı son 20 yılda iki kattan fazla arttı. Gelişmiş Batı ülkelerinde son 10 yılda meme kanserli yeni hasta sayısı yüzde 8 ve meme kanserinden ölümler yüzde 1'den az artmışken, bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde son 10 yılda meme kanserli yeni hasta sayısı yüzde 26, meme kanserinden ölümler ise yüzde 17 arttı." bilgisini paylaştı.
Bu hastalığın, meme dokusu içindeki süt kanallarında oluşan kanser hücrelerinden kaynaklandığını anlatan Gülpınar, kansere neden olan hücrelerin çoğalması ve büyümesinin zaman aldığını ancak çoğalan hücrelerin lenf ve kan yoluyla vücudun diğer organlarına yayılabildiğini söyledi.
Tedavinin başarıya ulaşmasının "meme kanseri belirtilerinin farkında olmaktan geçtiğini" vurgulayan Gülpınar, ailesinde hiç meme kanseri olmayanların 35, ailesinde kanser öyküsü bulunanlar ile genetik risk altında olanların ise 25 yaşından sonra ilk ultrasonografilerini yaptırmaları gerektiğini kaydetti.
Risk grubundaki kişilerin her yıl düzenli ultrason takibi altında olması gerektiğine değinen Gülpınar, bunun dışında, hiçbir şikayeti bulunmasa bile 40 yaşından sonra tüm kadınların yılda bir kez genel cerraha başvurarak muayene olması gerektiğini belirtti.
Prof. Dr. Gülpınar, anne ya da kardeşte 50 yaşından önce meme kanseri görüldüğünde hastalık riskinin 3 kat arttığını, ailesinde bu rahatsızlığı bulunanların kontrollerini aksatmaması gerektiğini anlattı.
Meme kanserine yol açabilecek risk faktörleri arasında, geç menopoza girme, emzirmemek ya da ilk hamileliğin 30 yaşından sonra yaşanması, aşırı alkol tüketimi, obezite, uzun süreli sigara tüketiminin geldiğini ifade eden Gülpınar, "Menopoz sürecinde 5 yıldan fazla hormon ilacı kullanmak da meme kanseri riskini artıran faktörlerden biri." diye konuştu.
"Tedavide beyaz et ağırlıklı beslenme önemli"Meme kanseri tedavisinin, hastanın hangi evrede bulunduğuna bağlı olarak değiştiğine işaret eden Gülpınar, erken evrede ya da ameliyat sonrasında kemoterapiye gerek duyulmadığını söyledi.
Prof. Dr. Kamil Gülpınar, hastalığın ileri evresinde çoğu zaman kemoterapiyle radyoterapinin de tedaviye eklendiğini, yakın gelecekte meme kanserine özel kanser aşılarının da kullanılmaya başlanmasının düşünüldüğünü bildirdi.
Meme kanseri sürecinde beslenme biçiminin tedaviyi olumlu etkilediğini vurgulayan Gülpınar, şunları kaydetti:
"Yapılan araştırmalara göre, kanser tanısından sonra beslenme için yapılacak özel takviyeler ancak hastanın iştahının azalması, yeterli beslenememesi ve kilo kaybetmesine neden oluyor. Bu nedenle, beslenme uzmanları tarafından tüm hastalara önerilen sebze ve meyve ağırlıklı, kırmızı etten fakir, beyaz et oranını artıran beslenme modeli, genel durumu iyi olan ve beslenebilen birçok kanser hastası için yeterlidir."
Meme kanseri tekrarlarının çoğunun ilk 3 yılda görüldüğüne dikkati çeken Gülpınar, hastaları, tedavi sona erdikten sonraki 3 yıl boyunca sağlık kontrollerini ayrıntılı yaptırmaları konusunda uyardı.