Hayatınızda ne olursa olsun fikir almak istemeyen, kendi istediği şekilde ilerlemek isteyen kişilerle karşılaştınız mı? Bu kişi hangi koşulun içerisinde olursa olsun kendi fikirleri, davranışları ve kendi yolunda ısrarcıdır. “İnatçılık” olarak da adlandırılan bu durum kimi zaman sunulan önerileri kabul etmeme olarak kendini gösterirken kimi zaman da kabul ettiğini söyleyerek bunu pasif bir şekilde reddetme olarak da ortaya çıkabilir. Mesela çok istekli bir şekilde fikirlerinizi dinleyen bir kişi bu önerileri unutabilir, erteleyebilir ya da dolaylı yollarla reddedebilir.
İnatçılık genellikle olumsuz algılanmakla birlikte olumlu yönleri de olan bir özelliktir. İnatçılık kişinin sadece kendi bildiğinde ısrarcı olmasından kaynaklı hata yapmasına, ilişkilerinde yalnız kalmasına neden olabileceği gibi; kişinin kendi fikir ve ihtiyaçlarında kararlı olmasını sağlayabilir, diğerlerinden farklı (belki daha yaratıcı ve özgün) olarak ilerlemesini destekleyebilir.
İnatçılık çocuğa karşı katı kuralların ve cezanın verildiği, ona seçenek sunulmadığı çevrede bir irade gösterme aracı olarak gelişebilir. Benzer şekilde çocuğa yönelik hiçbir sınırın konulmadığı, çocuğun her isteğinin ferman gibi uygulandığı aşırı hoşgörülü çevrede de inatçılık gelişebilir. Çocukluk döneminde ebeveynlerin ve öğretmenlerin çocukların yaşlarına yönelik temel ihtiyaçlarını dikkate alarak (irade, amaç, bağımsızlık) onlara uygun koşulları sağlaması önemlidir. Ergenlik dönemi kişinin yetişkinlerden ziyade akranlarının fikirlerini önemsediği bir dönem olarak karşınıza çıkabilen bir dönemdir. Sizin fikirlerinizi duymayan reddeden çocuğunuza “inatçı” demeden önce yetişkinliğe yönelik adımlarını attığını kendinize hatırlatabilirsiniz. Bu dönemin özelliklerine uygun sınır ve kuralların yenilenmesi ve dönemin ihtiyaçlarını farkında varılarak davranılması inatçılığa karşı faydalı olabilir.
“Peki yetişkin biri inatçı ise bu konuda neler yapılabilir?” diye sorabilirsiniz. Öncelikle karşınızda sürekli inatlaştığınız biri varsa o kişiye inatçı demeden önce bu durumu incelemelisiniz. Bilindik çocuk hikayesi olan “İki İnatçı Keçi” de geçtiği üzere köprüde sadece bir inatçı keçi olmaz. İnatlaşma olması için en az iki tane olmaları gerekmektedir.
Eğer inatçılığa dair kendim için ne yapabilirim diyorsanız:
Öncelikle en çok kiminle, hangi durumlarda inatçı olduğunuzu inceleyebilirsiniz.
Bu duruma ilişkin kar-zarar analizi yazabilirsiniz.
İnatçı olduğunuz durumda düşünceleriniz ve duygularınız nasıl olduğunu gözlemleyebilirsiniz.
Hangi durumlarda daha çok inatçı olduğunu belirleyebilirsiniz (Sözünüz kesildiğinde, yargılandığınızda, yorgun ve açken gibi).
O durumdaki ihtiyacınızı gözlemleyebilirsiniz (belirsizlikten kurtulmak, kusurdan kaçınma, güçlü hissetmek, ciddiye alınmak).
Bu ihtiyacınızı karşılamanın başka yolları var mı bunları araştırabilirsiniz.
Alışkanlıktan kaynaklı inatçılık yaptığınızı fark ettiyseniz, kendinize bunu aşmak için fırsatlar yaratabilirsiniz. Fikirlerini merak ettiğiniz kişiyi, yeri ve zamanı önceden belirleyerek fikirlerini sorabilirsiniz.Sorduktan sonra teşekkür edip değerlendireceğinizi söyleyebilirsiniz. Gelen önerileri mantık çerçevesinde değerlendirip kendinize uygun olanı seçebilirsiniz.
Eğer karşınızdaki kişi inatçılık yapıyorsa:
Karşınızdaki kişiyi yönetmeye/kontrol etmeye çalışmadığınıza emin olun.
Sizi de ilgilendiren durumlar karşısında “ben” dilini kullanabilirsiniz. (“ikimizi ilgilendiren konuda birlikte karar vermediğimizde, fikirlerimi sormadığında kendimi çok değersiz hissediyorum” gibi).
Karşınızdaki kişiye bir seçenek sunmak yerine birden fazla seçenek sunabilirsiniz. Sunulan seçeneklerden iki taraf da benzer şekilde bazı imtiyazlarından feragat edebilir.
Uzman Psikolojik Danışman Şura Saka,'' Ne yaparsanız yapın karşınızdaki kişi ya da siz inatçılığa devam ediyor olabilirsiniz. Kişilik özelliklerinden kaynaklı tüm hayata yayılan ve yaşamı olumsuz etkileyen bu durumlarda psikolojik destek almak yardımcı olabilir.''dedi.