Şampuan, saç kremi, tonik, nemlendirici, bronzlaştırıcı kremler, tıraş losyonu, parfüm gibi günlük hayatta sık kullanılan birçok kozmetik ürünün içeriğinde bulunan parabenler, meme kanserini tetikleyici etkilere yol açabiliyor. VM Medical Park Pendik Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Mehmet Eser, meme kanserinin artış sebeplerini ve yapılan bilimsel araştırmalardan örneklerle kozmetik dünyasındaki ‘paraben tehlikesini’ anlattı...
YAŞAM SÜRESİ UZADI KANSER DE ARTTI
Son yıllarda hızla artan meme kanserinin görülme sıklığının ileriki yıllarda daha da artacağı ön görülmektedir. Bu artışın nedenleri, ortalama yaşam süresinin uzaması ve başta radyasyon olmak üzere çevresel faktörlerin değişmesidir. Eskiden bugün rahatlıkla tedavi ettiğimiz apandisit, doğum sonrası kanama gibi nedenlerden dolayı hayatını kaybeden kişiler, sağlık imkanlarının artmasıyla kanser nedeniyle hayatını kaybetmeye başladı. Bu istatistiklerdeki artışın birinci sebebidir.
PAKETLENMİŞ ÜRÜNLERE DİKKAT!
İkinci risk faktörü ileri yaştır. Yaş ilerledikçe kişinin kromozomlarında yaşlanmanın ve özellikle radyasyon gibi dış etkenlerin etkisiyle bozulmalar olur. Bu bozulmalar sonucunda da yeni kanserler gelişebilir. Günümüzde teknolojinin ilerlemesiyle birlikte, radyasyon yayan birçok cihaz hayatımızın vazgeçilmez parçaları olarak yerini aldı. Cep telefonları, bilgisayarlar, uçaklar, televizyonlar, otomobiller artık bizim için vazgeçilmez radyasyon üreten araçlardır.
Günümüzün diğer kanser sebepleri arasında özellikle beslenme şekli ve alışkanlıklarının değişmesi gelmektedir. Doğal beslenmenin yerini paketlenmiş ürünlerin almasının ciddi bir etkisi vardır. Paketlenmiş gıdalarda bozulmayı önleyecek koruyucu maddelerin belli bir sınırı aştığı zaman kanserojen etkileri olduğu bilinmektedir. Günümüz şartları insanları daha az hareket etmeye, daha çok oturarak çalışmaya itmektedir. Fiziksel aktivite azlığı ve spor yapmamak da kanserin artışına katkıda bulunmaktadır.
DOĞAL ÖSTROJENİN YAPISINI BOZUYOR
Kozmetiklerin özellikle meme kanserine yol açtığı yönünde ciddi kuşkular var. Bu konu halen daha araştırma konusu olarak güncelliğini korumaktadır. Günlük kullanılan kozmetikler içerisinde “zeno östrojen (xenoöstrojen)” diye adlandırılan toksin maddeler mevcuttur. Bir anlamda “yalancı östrojen” olarak da nitelenebilecek bu zeno östrojenler (plastikler, endüstriyel kimyasallar ya da pestisitler) vücut tarafından emildikten sonra östrojen hormonu gibi davranmaya başlarlar. Toplamda 160 zeno östrojen tanımlanmıştır. Zeno östrojenlerin en meşhurları parabenler, aliminyum tuzları ve fitalatlardır. Zeno östrojenler, doğal östrojenin normal etki mekanizmasını bozup kanserojen etki yapmasına yol açarlar.
KANSERİN ÇOĞALMA HIZINI ARTIRIYOR
Kozmetikler içinde yer alan bu tür maddeler ile meme kanserinin ilişkisi, birçok çalışmada araştırılmıştır. Kozmetik maddelerin büyük çoğunluğunda kullanılan parabenlerin, ciltten hızlı bir şekilde emildiği, meme ve tümör dokusunda bulunduğu ve meme kanseri hücrelerinin çoğalma hızını artırdığı gösterilmiştir. Bir çalışmada ise paraben kullanan 3 genç erkekte ‘jinekomasti’ diye adlandırılan meme büyümesi tespit edilmiş ve paraben içeren kozmetik kullanımın sonlandırılmasıyla meme büyümesinin gerilediği tespit edilmiştir. Parabenler aynı zamanda DNA hasarına da neden olarak kansere yol açabilmektedir. Bu yüzden paraben kullanımı, Avrupa ülkelerinde kozmetik materyalinin yüzde 0.4'ünden az olması şartıyla sınırlandırılmıştır. Bazı kozmetik maddelerden ise tamamen çıkarılmıştır.
Danimarka'da 3 yaş altında paraben içerikli kozmetik kullanımı yasaklanmıştır. Almanya'da yapılmış bir diğer araştırmada 10 deodorantın 7'sinde östrojenik aktivite tespit edilmiştir. 437 meme kanseri hastasında yapılan bir araştırmada ise haftada iki kez koltuk altı traşı yapan ve haftada birden fazla kez koltuk altı deodorant kullananlarda meme kanserinin 15 yaş daha erken başladığı tespit edilmiştir.
TİP 2 DİYABETLİLER DE RİSK ALTINDA
Kanser hücrelerin ana besin maddesi ‘glukoz’ diye adlandırılan şeker türüdür. Kanser hücrelerin çoğalması genellikle normal hücrelerden hızlı ve kontrolsüzdür. Bu nedenle de fazla şekere ihtiyaç duyarlar. Eğer vücutta başlamış bir kanser varsa alınan fazla şekerin kanseri daha çok beslediği ve kanser gelişimini hızlandırdığı düşünülmektedir.
Kan şekeri düzeyinin yüksek olmasının da hücre düzeyinde meme kanseri hücrelerinin çoğalmasını hızlandığını gösteren çalışmalar vardır. Meme kanserli hastaların yüzde 16’sı aynı zamanda Tip 2 şeker hastasıdır. Tip 2 şeker hastalığının meme kanseri riskini yüzde 10 ile 20 arasında artırdığı tespit edilmiştir.
Meme kanseri ilk adetini erken (12 yaş ve öncesi) gören kadınlarda (16 yaşında ilk adetin görenlere göre) 1.3 kat daha fazla görülmektedir. Ergenlik öncesi kalorili beslenmek ve fazla kilolu olmak çocuklarda erken adet görmeye (erken menarş) yol açarak ileriki yaşlarında meme kanseri açısından riski artırır.
DÜZENLİ SPOR YAPIN, AZ KALORİLİ BESLENİN
Meme kanseri kadınlarda en çok görülen kanser ancak en çok öldüren kanser değil. Çünkü erken yakalandığı zaman tamamen iyileşmek olasılığı çok yüksek. Kadınlara en önemli uyarım, erken tanı için 20 yaşından sonra aylık kendi elle aylık muayenelerini, 30 yaşından sonra yıllık hekim muayenelerini ve 40 yaşından sonra ise yıllık mamografik kontrollerini ihmal etmemeleridir.
Düzenli spor yapmak, aşırı kilo almamak, az kalorili ve meyve sebze ağırlıklı beslenmek, meme kanseri açısından önleyici olabilmektedir. Meyve ve sebzeyi mevsiminde taze olarak tüketilmesi önerilmektedir. Özellikle margarinler olmak üzere aşırı yağlı beslenmekten, aşırı kırmızı et tüketmekten, alkol ve sigaradan uzak durulması çok önemlidir.
Kutu… MEME KANSERİNDEN SONRA ANNE OLUNABİLİR Mİ?
Meme kanserini atlatan kişi hamile kalabilir. Ancak bir durumun altını çizmek gerekiyor; genç kadın hastalarda rastlanan meme kanserlerinde çoğunlukla kemoterapi tedavisi gerekir. Kemoterapi tedavisi, hastanın genellikle overlerinin yumurta yapma işlevini yok etmektedir. Bu nedenle kemoterapi görmeden önce mutlaka hasta bu konuda bilgilendirilmeli ve evliyse tercihen embriyo; değilse de yumurtaları dondurularak, kanser tedavisi bittikten sonra embriyonun rahime yerleştirilmesi veya dondurulmuş yumurta tüp bebek yöntemleri kullanılarak bebek sahibi olması sağlanabilir.