Kategoriler

MHP Genel Başkanı Bahçeli: Türk milleti zalimleri yerle yeksan etmeli

MHP Genel Başkanı Bahçeli, "Türk milleti, gerekirse artık başka bir seçenek de görülmezse Şam'a girmeyi şimdiden planlamalı ve zalimleri yerle yeksan etmeli. Diyorum ki yansın Suriye, yıkılsın İdlib, kahrolsun Esad." dedi.

TBMM (AA) - MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, Türk milleti doğal felaketlerle mücadele ederken bilhassa İdlib'de kahredici gelişmelere şahitlik ettiğini dile getirdi.

İdlib krizinin, Rusya'nın hava desteğini alan rejim güçlerinin hunhar saldırılarını yoğunlaştırmasıyla farklı bir boyut kazandığını belirten Bahçeli, önce 3 Şubat 2020’de 7 numaralı gözlem noktasının bulunduğu Serakib yakınlarında intikal halinde bulunan askere saldırı düzenlendiğini anımsattı.

"Acılarımız henüz tazeyken, dün İdlib'den milli vicdanı heder eden, kederlendiren yeni şehit haberleri gelmiştir." diyen Bahçeli, İdlib'in Taftanaz Bölgesinde bulunan gözlem noktasında inşaatı devam eden havaalanı inşaatında çalışma yapan askerlere cani Esad güçlerinin topçu atışıyla saldırdığını hatırlattı.

Bahçeli, "Artık buna tahammül edecek halimiz kalmamıştır. Rejim güçlerine misliyle karşılık verilse de yüreğimizin yangını katil Esad defolup gidesiye kadar soğumayacaktır." ifadesini kullandı.

Türk milletinin sabrını sınamaya çalışanların tarihin her devrinde ağır bedeller ödediğini vurgulayan Devlet Bahçeli, "İdlib'de evlatlarımızı katledenler insanlık vicdanında çoktan mahkum olmuşlardır. Esad katildir, suçludur, gayri meşrudur, husumetin kaynağıdır. Hem Suriye'yi hem de Türkiye'yi eşzamanlı idare etmeye, durumu kurtarmaya, kontrollü ve sürdürülebilir istikrarsızlık stratejisiyle bölgesel ve tarihsel emellerini gerçekleştirmeye çalışan Rusya iyi niyetli değildir. Hükümetin Rusya ile ilişkileri tekrardan gözden geçirmesi samimi dileğimizdir." değerlendirmesini yaptı.

Rusya'nın, Suriye'deki çatışma ve gerilim ortamının sürekli ve sınırlı bir çerçevede devamını sağlayarak kriz ve kaos üzerine kendi hesap ve hedeflerini kademe kademe inşa ettiğini söyleyen Bahçeli, ne Astana'dan ne Soçi'den ne Cenevre'den ne de diplomatik temaslardan herhangi bir sonucun bugüne kadar çıkmadığını, çıkmasının da beklenmediğinin altını çizdi.

"Gün silahın günü, gün vahşetin günüdür. Hukukun sözü çiğnenirken, hukuksuzluğun ve eşkıyalığın fermanı okunmaktadır." diyen Bahçeli, şöyle devam etti:

"Bize göre, Rusya'nın içinde olduğu antlaşma ve mutabakatlar bu ülkenin asıl hedefleri için ara istasyonlardır. Suriye, resmen olmasa bile Rusya'nın fiili sömürge ülkesi haline gelmiştir. Esad'ın yuları Moskova'ya bağlanmıştır. Demem odur ki, şehitlerimizin vebali saldırgan Suriye kadar buna ortam açan, perde gerisinde teşvik ve tahrik eden Rusya'nın omuzlarındadır. Bu gerçekle yüzleşmek şarttır."

"Esad devrilmelidir, zulüm şatoları yıkılmalıdır"

Suriye'de var olan krizi çözmek için siyasi ve diplomatik temasları "aldatma, masal, oyalanma" olarak nitelendiren MHP Genel Başkanı Bahçeli, şunları kaydetti:

"Esad tahtından indirilmeden ne Suriye'de ne de Türkiye'de huzur gelecektir. Türk milleti gerekirse, artık başka bir seçenek de görülmezse Şam'a girmeyi şimdiden planlamalı ve zalimleri yerle yeksan etmelidir. Diyorum ki, yansın Suriye, yıkılsın İdlib, kahrolsun Esad. Ocağımıza ateş düşürenlerin ocağı söndürülsün. Evlatlarımızı toprağa serenlerin hayat pınarları kurutulsun. Bugünün konusu hukuk mukuk değildir, zalimlerin tepesine Türk milletinin çelik iradesi inmelidir. Bilinsin ki, Türk'ün Türk'ten başka dostu yoktur. Bir Türk de dünyaya bedeldir. Nitekim muhtaç olduğumuz kudret damarlarımızdaki asil kanda gizlidir.

Yurdu yaşatmak için can veren kahramanların intikamı mutlaka alınmalı, tertemiz şehit kanı yerde kalmamalıdır. Merak ediyoruz, uluslararası toplum ne duruyor, neyi bekliyor, neden suya sabuna dokunmuyor? Bir caniye, bir despota, bir vandala nereye kadar sabır gösterilecek? Esad savaş suçlusudur, mutlaka yargılanmalıdır, hak ettiği cezayı almalıdır. Türkiye'de tek adam rejimi var diyen, saray rejiminden bahseden yalancıların Suriye'deki belgeli ve delilli tek adamlık sistemine tepki göstermemeleri, üstelik katil Esad ile diyalog önerileri Baas'çı mantığın kimlere ve hangi oranda bulaştığının da ibretlik misalidir.

Zulme 'zulüm' diyemeyenler zalimlerin kuklasıdır ve de dökülen her kana ortaktır. Mehmetlerimizi şehit eden alçaklara ses çıkarmayıp Türk devletini ve hükümetini suçlayanlar, gönüllü Esad sözcülüğü yapanlar, Türk milletinin ruh köküne yabancı düşenlerden başkası değildir. Kılıçdaroğlu ve diğer Esad hayranları vatana ihanet içindedir. Esad'ın defterini dürmek varken, hatta bu sorumluluk ahlaki, tarihi ve hukuki bir mecburiyetken, temas ve görüşme önerisiyle avunanalar cinayete ve ihanete ortaktır. Esad devrilmelidir, zulüm şatoları yıkılmalıdır, katiller döktükleri kanların son damlasına kadar hesap vermelidir."

"Devletin tüm imkanları seferber edilerek yardım eli zorda kalanlara anında uzatıldı"

Bahçeli, Türkiye'nin, son zamanlarda afetlerle, elim kazalarla, vahim hadiselerle kıyasıya boğuştuğunu söyledi.

Felaketlerin 2020'de adeta otomatiğe bağlandığını, peş peşe eklemlenerek Türkiye'yi tesir altına aldığını dile getiren Bahçeli, Elazığ depreminin milleti derin bir üzüntüye sevk ettiğini belirtti.

Depremden Elazığ ve Malatya başta olmak üzere çok sayıda il, ilçe ve köyün etkilendiğini, 37'si Elazığ'da, 4'ü Malatya'da olmak üzere 41 vatandaşın hayatını kaybettiğini, sayıları 1600'ü aşan vatandaşın da yaralandığını hatırlatan Bahçeli, Türk milletinin, "tek yürek, tek bilek, tek nefes" halinde ortak kader ve kardeşlik bağlarıyla depremzedelere sahip çıktığının altını çizdi.

Devletin tüm imkanlarının seferber edilerek müşfik ve muhtevalı yardım elinin darda ve zorda kalanlara anında uzatıldığını, milli birlik ve dayanışma ruhunun zamanında harekete geçtiğini vurgulayan Bahçeli, "Elbette bundan memnuniyet duyduk. Doğal felaketin yaraları milletimizin mümtaz hissiyatı ve iradesiyle sarılmaktadır." diye konuştu.

Bahçeli, Elazığ ve Malatya'da depremin enkazı kaldırılırken Van-Bahçesaray karayoluna çığ düştüğünü, düşen çığda 11 asker, 9 güvenlik korucusu, 2 itfaiye eri ve 19 vatandaş olmak üzere 41 kişinin şehit olduğunu, 84 kişinin de yaralandığını anımsattı.

"Deprem oldu, çığ düştü." derken, İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı'nda bir yolcu uçağının, inişinden hemen sonra kaza kırıma uğradığını ve 3 kişinin hayatını kaybettiğini, 180 kişinin de yaralandığını ifade eden Bahçeli, "Türk milleti tarih boyunca felaketlere teslim olmamıştır. Çünkü felaketlere direne direne, facialara ve feci hadiselere meydan okuya okuya bugünlere gelmiş, kutlu varlığını muhafaza etmiştir." dedi.

Hiçbir engelin Türk milletini istikametinden döndüremeyeceğini, ihlaslı ve iradeli yolculuğundan çeviremeyeceğini belirten Bahçeli, "Felaketler karşısında soğukkanlı tavır, sağduyulu duruş, aklıselim, sabır yegane dayanağımız olmalıdır. Allah'ın izniyle kötü günler geçecektir. Karamsarlık milli haslete ve imanla dolu gönüllere yakışmayacaktır. Korku ve kötümserlik yaymaya çalışan aymaz ve ahlaksızlara karşı da azami uyanıklık göstermek milli şuurun doğası gereğidir." ifadelerini kullandı.

Bahçeli, gerek deprem felaketinde gerek çığ düşmesinde gerekse de yaşanan uçak kazasında hayatlarını kaybedenlere Allah'tan rahmet, yaralılara "geçmiş olsun" dileklerini iletti.

"Önce ateş edip sonra nişan alan zübükzadeler"

Devlet Bahçeli, 1999'daki Gölcük merkezli deprem ile Elazığ Sivrice merkezli depremi karşılaştırıp siyasi fırsatçılık yapanlar olduğuna işaret ederek, "1999 Büyük Marmara depreminde devletin çöktüğünü bugün ise ayakta olduğunu iddia eden sefillerden tutun da yine 1999'da toplanan deprem yardımlarından memur maaşlarının ödendiğini söyleyen haysiyet fukaralarına kadar kederli günlerimizi daha da karartan provokatörler gizlendikleri deliklerinden başlarını uzatmışlardır. Bunlar önce ateş edip sonra nişan alan zübükzadelerdir." diye konuştu.

Toplanan deprem vergisinin akıbetini sorgulayanlarla, yardım paralarıyla memur maaşlarının ödendiğini söyleyenlerin aynı iftira çanağının iki yanında ip gibi dizildiklerini belirten Devlet Bahçeli, şunları kaydetti:

"Bilinmelidir ki Türk devleti ne 1999'da çöktü ne de 2020'de zaafa uğradı. Çöken devlet değildir, çürük binalardır, utanmaz müteahhitlerdir, kaçak ve kanunsuz bina ve yapılara göz yuman iş birlikçi yöneticiler, çıkar lobileridir. Devlet aynıdır, ruh aynıdır, fıtrat aynıdır, duruş aynıdır, dün ile bugün arasında ayrımcılık yapanlar ya kalleştir ya da kifayetsiz muhteristir. 1999 Marmara depremiyle 2020 Elazığ depremini terazinin iki kefesine koyup tartıya çıkarmak ayıp değil midir? Yazık değil midir? Ahlaksızlık değil midir? Depremin büyüğü küçüğü teknik olarak izah edilebilir, buna diyeceğimiz bir şey yoktur fakat acının küçüğü büyüğü olmaz, gözyaşının biri bini olmaz, enkaz altında kalanların azı çoğu da olamaz."

"MHP'nin olduğu yerde Türk devleti çökmez"

Bahçeli, 57. Cumhuriyet Hükümeti döneminde 20. yüzyılın en büyük felaketlerinden birisini yaşandığını belirtti.

17 Ağustos 1999'da merkez üssü Gölcük olan depremden 16 milyon Türk vatandaşı etkilendiğini, 133 bin 683 konut ve iş yerinin yıkıldığını, toplamda 376 bin 479 yapının hasar gördüğünü, 17 bin 480 insanın hayatını kaybettiğini anlatan Bahçeli, "Bayındırlık ve İskan Bakanlığından Sağlık Bakanlığına kadar partimizin sorumluluğunda olan 7 bakanlık doğrudan doğruya depremle mücadelenin, görevi gereğince içinde yer almışlardır. Devlet çökseydi kısa sürede geçici ve prefabrik konutlar nasıl yapılacaktı? Devlet çökseydi milli güvenlik ve milli bekamızı doğrudan hedef alan depremle nasıl inançla mücadele edilip kanayan yaralar tedavi edilecekti?" diye konuştu.

"17 Ağustos depreminde devletin en az üç gün kafayı kaldıramadığını iddia eden köşe yazarı, bu iddianı ispatlamazsan alçaksın, müfterisin." ifadesini kullanan Bahçeli, "Hiç kimse merak buyurmasın, MHP'nin olduğu yerde Türk devleti çökmez, çökemez, çökmeyecektir. Varsayalım devlet çöktü, hepimiz inançla ele ele veririz, ya Söğüt olur tekrardan ocağımızı tüttürürüz ya canımızı hiçe sayar Oğuz neslini sürdürürüz ya da felaketler karşısında celadet anıtı gibi yükselerek bu devleti, bu milleti, bu aziz vatanı bir kez daha yükseklere taşırız. Biz varsak çöküş yoktur, çürüme imkansızdır. Türklük varsa Türk devleti bakidir, hakimdir, hadimdir." değerlendirmesini yaptı.

"Geçmişi kötülemek geleceği kurtarmaz"

Depremler arasında siyasi kıyas yapmanın Türkiye'nin yürüyüş ve yükseliş ümitlerini baltalamak, birlik ve kardeşlik duygusuna hançer sallamak olduğunu belirten Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Niyet sahipleri, ağızlarından ve kalemlerinden damlayan nifaka dikkat etsinler, akılları varsa da başlarına alsınlar. Türk devleti ve hükümeti dün gereğini yapmış, bugün de aynısını başarmıştır. Şu da unutulmasın ki, geçmişi kötülemek geleceği kurtarmaz. Yapılanları inkar etmek vicdan yıkımına bahane teşkil etmez. Acılar üzerinden siyasi şantiye kurmak için kolları sıvayanlara Türk milleti itibar etmez, ihtimam göstermez, bunları da hoş görmez. Gölcük bizimdir, Elazığ da bizimdir. Feryat bizimdir, fedakarlık da bizimdir. İstanbul biziz Malatya da ta kendimizdir. 1999'daki acı neyse 2020'deki acı da odur.

Buz gibi havada enkaz altından çığlıkları duyulanlar, bu çığlıkları şefkatle dindirenler bu milletin has evlatlarıdır. Bedenleri toza toprağa bulanmış, yüzü gözü kan revan içinde kalmış kardeşlerimize vefasızlık ve nankörlük şerefli bir tavır olamayacaktır. Biz alınganlık yapmıyoruz, sadece üç-beş çürük yumurtaya, kısıtlı sayıdaki defolu zihniyete ayna tutuyor, kendilerini görmelerini ve izlemelerini umut ediyor, bunu sağlıyoruz. Hiç kimse karanlığa saklanıp taş atmasın, potansiyel nefretini dışa vurmasın. Dün de bugün de Türk devleti her imkanıyla muktedirdir, her kabiliyetiyle muvaffakiyet halindedir. Münafıklar, gıybet ustaları, bozgun kafilesi tezgahlarını başka yere açsınlar, çünkü onlara tenezzül edecek, adam yerine koyacak hiç kimse yoktur, bundan sonra da olmayacaktır."

Türk milletinin felaketin yıkıntısını emsalsiz yardımlaşma hissiyatıyla kaldırırken buna kulp takan, eksik kalan yıkımı dedikoduyla tamamlamaya çalışan mihrakların da devreye girdiklerine dikkati çeken Bahçeli, "Şov yapan, gerçekleri çarpıtan, karanlıktan medet uman, yardımların yetersizliğini söyleyip arkasını dönünce kıs kıs gülen, duyguları istismar edip yalan ve yanlış bilgileri servis eden bir güruhun varlığı bize göre utanç vesikasıdır. Elazığ'ın Türk mü Kürt mü olduğunu sorgulayan şerefsizlerle, Malatya'da hasar gören bazı köylerin Alevi olduğundan dolayı ayrımcılığa maruz kaldığını yazıp çizen alçaklar amaçlarına ulaşamayacaklardır." dedi.

"Kılıçdaroğlu görev alacak mıydı?"

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun takdir ve tasvip ettiği karanlık oluşumların "zehir saçtığını, ülkeyi uçuruma çektiğini" belirten Bahçeli, bugünkü CHP yönetiminin Türkiye düşmanları tarafından ele geçirildiğini, kafalarına da esaret çuvalı geçtiğini dile getirdi.

CHP-HDP ilişkilerinin incelenmesi, CHP Genel Başkanı’nın suç teşkil eden fiili ve değerlendirmelerinin analiz ve araştırılması maksadıyla üç Genel Başkan Yardımcısından kurulan Komisyonun görevini layıkıyla tamamladığını anımsatan Bahçeli, "Partimiz iç bünyesinde oluşturulan bu komisyon marifetiyle Kılıçdaroğlu hakkında 5 Şubat 2020 Çarşamba günü suç duyurusunda bulunulmuştur. CHP’nin Genel Başkanı ve yönetimi milli güvenlik meselesidir. İnanıyorum ki, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı gereğini yapacak, adalet yerini bulacak, maşeri vicdan müsterih olacaktır." diye konuştu.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, bugün FETÖ’nün siyasi ayağını açıklayacağını söylediğini anımsatan Bahçeli, "Oysaki bir boy aynasına baksa ayağı da görecek, boyunu da görecektir." ifadesini kullanarak şöyle devam etti:

"Bugüne kadar FETÖ'nün siyasi ayağını devamlı gündeme getiren biz olduk. Ancak bazıları her seferinde bizim düşüncelerimizi maksatlı biçimde çarpıttı, hedef şaşırtmaya çalıştı. Dedik ki, şayet 15 Temmuz başarılı olsaydı, Yurtta Sulh Konseyi'nin siyasi ayağı kim olacak, ülkeyi kimler yönetecekti? Yani Cumhurbaşkanı, başbakan, bakanlar, bürokratlar kimlerden teşekkül edecekti? Mesela, Kılıçdaroğlu böyle bir durumda görev alacak mıydı? Söylediklerimiz budur. Arayış ve cevabını aradığımız sorular da bu şekildedir. Bizim çaycıyla, çorbacıyla, odacıyla, zabıt katibiyle işimiz yoktur. Bunları konuşanlar cambaza bak oyunu içindedir.

FETÖ'nün Cumhurbaşkanı, başbakanı, bakanları kimlerdir? Eğer bu melun isimler deşifre edilirse siyasi ayak ortaya çıkabilecektir. TBMM'de herhangi bir kanun teklifi kapsamında değişiklik önergesi verenlere siyasi ayak yakıştırması bize göre hezeyandır, aklımızla alay etmektir.
Bu önergeyi hazırlayıp Meclis gündemine taşıyan milletvekilleri üzerinde kuşku yaratmak, bunların araştırılmasını istemek asıl hedef ve mücadeleyi kösteklemektir."

"Başbuğ görevdeyken FETÖ'cülerle mücadeleyi layıkıyla yaptı mı?"

26. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un açıklamaları sonrası, 29 Haziran 2009 tarihinde gece yarısından sonra verilen bir önerge üzerinde siyasi ayak tartışmasının başladığını hatırlatan Bahçeli, "Özellikle ve altını çizerek ifade etmek isterim ki MHP 2009'da ne söylemişse bugün arkasındadır, gene aynı noktadadır. Ancak FETÖ'nün siyasi ayağı basit şekilde ve sadece bir önergeye imza atanların zan altında bırakılmasıyla geçiştirilemez, izah edilemez." dedi.

Yapılan değişiklikle ilgili MHP'nin çekince ve eleştirilerinin belli olduğunu ifade eden Bahçeli, "Fakat, Sayın İlker Başbuğ yanlış bir yerde iz sürmektedir. Şayet bugün eski uygulamaya dönülse, yani askeri mahkemeler kurulup, mesela Sincan ve Silivri’deki FETÖ’cü darbecilere tekrar yargılanma imkanı tanınsa doğabilecek tehditler hakkında bir fikir sahibi olan var mıdır?" sorusunu yöneltti.

"2009 yılındaki bir konuyu bugün yeniden kaşımanın kime ne faydası olacaktır?" diyen Devlet Bahçeli, "Sivil mahkemelerin verdiği kararların ihlal ve inkarı nasıl bir gelişmeye kapı aralayacaktır? Asker şahısların sivil mahkemelerde yargılanmasının önünü açan önergeyi FETÖ'ye bağlamak, FETÖ’nün siyasi ayağıyla ilişkilendirmek aşırı ve zorlama bir yorum değil midir? Bu manasız tartışmayı tetikleyip tırmandırmak kimin işine yarayacak, hangi çevreleri rahatlatacaktır? Bunların yanında, 26. Genelkurmay Başkanı görevdeyken FETÖ'cülerle mücadeleyi layıkıyla yapmış mıdır? Bizim için siyasi ayak Yurtta Sulh Konseyinin yürütme kadrosudur. Bunlar tek tek tespit edilirse, inanıyorum ki, FETÖ'cülerin, kriptocuların, hainlerin, Türk ve İslam düşmanlarının kökü kazınacaktır." değerlendirmesini yaptı.

Muhabir: Sinan Uslu,Ahmet Alp Özden

Yorumlar

Daha Fazla Haber
BURSA
TURNUVANIN KAZANANI DOSTLUK OLDU
ANKARA
ANKARA KALESİ’NE HASSAS DOKUNUŞ
BURSA
Bursa’dan Suriye’ye Yardım ve Kardeşlik Eli
BURSA
Bursa’da masal dünyasına renkli yolculuk
GENEL
HAVALİMANLARININ KAHRAMANLARI ARFF EKİPLERİ
BURSA
Sağlık Buluşmaları'nda deri sağlığı konuşuldu
BURSA
BÜYÜK DÜŞÜNÜR YILDIRIM’DA ANILDI
GENEL
FIRST TEAM CHALLENGE'IN İLK TÜRKİYE ŞAMPİYONASI BEYLİKDÜZÜ'NDE YAPILDI
BURSA
Bursa Uluslararası Fotoğraf Festivali, 14’üncü kez kapılarını açtı
BURSA
Nilüfer’de Yeni Yıl Festivali’nde eğlence ve alışveriş bir arada