Kategoriler

İTİBAR KAYBI MEMLEKETTE GÜVEN DUYGUSUSUNU ZEDELER…

Temmuz ayında herkes zamlı maaşlarını alırken ,bazı üst düzey
bürokratlar ve Milletvekilleri kaymaklı zamları alırken Sağlık
çalışanlarına verilen sözler yine tutulmadı.
TBMM 1 Ağustosta CHP nin Sağlık çalışanları için verdiği kanun teklifi
maalesef siyasi rant uğruna heba edildi.
Cumhur İttifakının yanı sıra HDP dE TBMM nin çalışmamasına destek
verdi.
Olan Sağlık çalışanlarına oldu.
Güven ve itibar yine yerlerde.
Bugün itibariyle şikayet ettiğimiz pek çok problemin temelinde
aslında kurumların güvenirliğinin kaybolması ve liyakatin devlet
katından tümüyle çekilmesinden kaynaklandığını hepimiz biliyoruz.
Maalesef yeni alaturka sistemle birlikte devlet kurumlarında liyakati
esas almak gibi bir hassasiyet kalmadığı gibi hiçbir
bürokratın ‘hesap verme’ sorumluluğu da bulunmuyor. Devletin
bütün bürokratları biliyorlar ki bir takım hatalı ve yanlış uygulamalar
yaptıklarında kendilerine hesap soracak ve onları denetleyecek bir
mekanizma yok. Dolayısıyla kafalarına göre takılmakta özgürler…
Son yıllarda ekonomide, dış politikada, eğitimde, tarımda ya da
güvenlik konularında toplumu derinden yaralayan öylesine
uygulamalara şahit oluyoruz ki yüksek sesle söyleyemesek de “Bu
kadar da olmaz ki…” demekten kendimizi alamıyoruz. Ama her şey,
her gün daha da can sıkıcı hale gelmeye devam ediyor…
Çünkü “kuvvetler birliği” esasına göre dizayn edilen yeni sistemde
iktidarın hesap vermesini sağlayacak, onu denetleyecek bir
parlamento ve yargı bulunmuyor. Oysa normal demokratik
sistemlerde esas olan “kuvvetler ayrılığı” ve “denge-
denetleme” mekanizmalarıdır. Kabul edelim ki bu tür asgari
şartların bile yerine getirilmediği sistemlerde, iktidarlar seçim

yoluyla iş başına gelmiş olsalar da uygulama aşamasında otokratik
anlayışa evrilmeleri kaçınılmazdır.
Denetleme mekanizmaları yok edildiği için Merkez Bankası’nın 128
milyar doları bir hiç uğruna yakılmış ama hesap soran da, hesap
veren de yok ve bu arka kapı vakası gizemini korumaya devam
ediyor.
angın söndürme uçaklarımız olmadığı, olanlar da hangarlarda
çürümeye terkedildiği için 2021 yılında ormanlarımız kül olmasına
rağmen 2022’de de aynı ihmal devam etmiş. Hal böyleyken bir
Allah’ın kulu çıkıp kim bu aymazlığın sorumlusu diye sormamış.
Çünkü yönetimlerin hesap vermesini sağlayacak denetleyici
kurumlar yok edilmiş…
Devlet kurumlarına girişte uygulanan mülakat sistemiyle, sınavlarda
yüksek puan alan gençler mağdur ediliyor ama hesap soran da
veren de yok.
Ve son olarak 2022-KPSS Lisans sorularının sızdırıldığıyla ilgili
iddialar devletteki çürümenin ve yozlaşmanın gizlenemez gerçeğini
gözler önüne serdi. Neyse ki muhalefet partileri ve toplumda ayağa
kalktı ve sınavı iptal etmek zorunda kaldılar. Böylece liyakatsizliğe
de kısa bir ara verilmiş oldu.
Devlet, itibarını ve güvenilirliğini bir kere kaybetmeye görsün, tıpkı
bugün olduğu gibi ülkenin en güvenilir kurumlarında bile dikişler
arka arkala atmaya başlar.
Yaşanan bütün bu dramatik örnekleri ve ekonomi tarihimize ‘arka
kapı vakası’ olarak geçen 128 milyar doları bir tarafa bırakalım ve en
itibarlı kurumlarımızdan birisi olan Merkez Bankası’nın içine
düşürüldüğü halin fotoğrafına daha dikkatlice bakalım.
Düşünebiliyor musunuz, ekonomik anlamda hiçbir liyakat kriterine
sahip olmadığı halde sadece ‘itaat’te kusur etmediği için bu
kurumun başında kalmaya devam eden başkan, sanayiciyi
fırsatçılıkla, stokçulukla ve dolar stokçuluğuyla itham ediyor, dahası
sanayicilerle ilgili elinde belgeler olduğunu söylüyor.
Herhalde şu anda Türkiye’nin yaşadığı derin ekonomik krizi tarif
etmek için bundan daha net bir örnek bulunamaz…

Yorumlar