Ben bu köşemde son yıllar sürekli bağımsız yargı, hukuk ve adaletten bahsederim.
Bir ülkeye yabancı yatırımcı gelmesi için o ülkenin yargısının bağımsız ve düzenli olması gerekiyor.
Ama gelin görün son yıllarda mahkeme heyetine tehditte bulunmak, alay etmek sağa sola laf atmalar hep
bizde oluyor.
Suçlu olarak çıktığı mahkeme heyeti ile dalga geçer gibi hareket etmek maalesef bizde.
Son yıllarda hiç hak etmediğimiz halde yaşamaya mahkum edildiğimiz hukuksuzluklardan, siyasi
beceriksizliklerden ve başımızı öne eğdiren erdemsizliklerden o kadar yorulduk ki ister istemez “Neden
bu haldeyiz, acaba ahlaki ve insani değerler bizim için bir anlam ifade etmiyor mu” diye sıkça sormak
zorunda kalıyoruz.
Epey bir süredir iktidarın ekonomideki fantezi denemeleri yüzünden derin bir ekonomik kriz yaşıyoruz,
neredeyse ülkenin yarısını oluşturan asgari ücretliler, emekliler açlık sınırında yaşamak zorunda. Gidişat
gösteriyor ki yoksulların daha çekecek çok çilesi varmış. Çünkü iktidarın krizden çıkış için ürettiği en
parlak formül, orta ve alt gelir gruplarının kemerlerini sonuna kadar sıkmak...
Ama bizim ekonomik krizden daha beter bir problemimiz var o da ahlak ve insanlık fukaralığı... Eğer bir
toplumda ahlaki çürüme derinleşir, insani hasletler kaybolursa, o ülkede hukukun yoldan çıkması,
adaletin terazisinin şaşması kaçınılmaz hale gelir.
İşte şimdi derin ahlak krizinin hepimizi kuşattığı böylesine talihsiz günleri yaşıyoruz. En son Kayseri’de
Suriyeli göçmenlere karşı yönlendirilmiş çapulcu kıtalarının sergilediği insanlık dışı saldırılar... Evleri,
işyerleri, arabaları yakılıyor, insanlar korkudan evlerinden çıkamıyorlar. Öyle ki Kayserili komşuları
evlerini yemek götürerek ihtiyaçlarını karşılıyorlar.
Kendilerinin en iyi Müslüman ve Türk olduklarını sanan bu eşkıya sürüleri öylesine azıtmış durumdalar ki
Suriyelilere ait olduğu gerekçesiyle bir Kur’an kursuna saldırıp camı çerçeveyi indiriyorlar. İnsanlar,
Kur’an kursunu çapulcuların saldırı ve yağmasından korumak için ön cephesine “Bu Kur’an kursu
Türklere aittir” yazısı asmak zorunda kalıyorlar.
Demek ki kendilerine ensar süsü veren bu çapulcular için muhacir kardeşlerinin Kur’an kurslarına
saldırmak ümmet olmanın bir gereği imiş... Anlaşılan bu haydutlar, Kur’an kursuna saldırmayı imani bir
görev olarak görev olarak görüyor, Allah’ın Kur’an’ı sadece Türklere indirdiğini sanıyorlar.
Bu dramatik hale bakar mısınız, Türkiye gibi Müslüman bir ülkede kendilerini Müslüman ve Türk olarak
tanımlayan insanlar, bir katilin zulmünden kaçıp ülkemize sığınan insanların Kur’an kurslarına
saldırmakta bir beis görmüyorlar. Toplumda bu saldırganların ağırlıklı olarak AK Partili ve MHP’liler
olduğu yönünde bir kanaat var. Bu kanaate katılmak elbette mümkün değil. Ama bir gerçek var ki bu
çapulcular sürüsünün, ülkede hukuksuzluğu normalleştiren AK Parti-MHP koalisyonuna çok güvendikleri
kesin...
Kuşkusuz bu eşkıyalar sadece Kayseri’de değil, “ayaklanış Türkiye” sloganıyla ülkenin değişik
şehirlerinde Suriyelilere karşı saldırılar düzenlediler, yağma yaptılar, 15 yaşında Suriyeli bir genci
öldürdüler. Dahası, bunlar Telegram üzerinden yaydıkları mesajlarda “Ölen Suriyeli mi, iyi o zaman...”
diyebilecek kadar vicdanları satılmış bir güruh...
Şu anda bu gruba yönelik çok sayıda gözaltı ve tutuklamalar var. Ama kuvvetle biliyoruz ki önümüzdeki
günlerde önemli bir bölümü serbest bırakılacaktır, kim bilir belki kahraman bile ilan edilebilirler.
Maalesef ‘hukuk devleti’ anlayışını kaybettiğimiz günden bu yana her alanda kaybetmeye ve fukaralığa
talim etmeye devam ediyoruz.
Eğer yargının üzerinde siyaset gölgesinin olmadığı bir ülke olsaydık, hiçbirimizin güvenlik endişesi olmaz,
bu kadar büyük bir ekonomik kriz kabusu yaşamazdık. Dahası, ülkemize gelen göçmenleri, sığınmacıları,
yabancıları görünce ‘ırkçılığı’ tetikleyen böylesi savrulmalar yaşamazdık.
Ama ne yazık ki iktidarın göçmen ve sığınmacı politikası daha doğrusu politikasızlığı, merhamet ve
yardımseverlik duyguları yüksek olan bu ülkenin insanlarında yabancı düşmanlığını ve de ırkçılığı
hortlatmış ulunuyor.