“DİNİN TANIMI VE İŞLEVLERİ YENİDEN KODLANMAKTADIR”
Toplantının açılış konuşmasını Prof. Dr. Erkan Perşembe yaptı. Prof. Dr. Perşembe daha önce farklı üniversitelerde düzenlenmiş olan, “Din Sosyolojisi Anabilim Dalı Toplantıları”nın 10.’sunun OMÜ’de gerçekleşmesinden duyduğu memnuniyeti dile getirdi.
Prof. Dr. Perşembe toplantının ana temasının “Tüketim Kültürü ve Müslüman Kimliğinin Değişimi” olduğunu ifade ederek, “Tüketim kültürünün metalaştırdığı hayatın içinde din ve geleneksel değerler dönüşmekte ve yeni tarz dindarlıklar ortaya çıkmaktadır. Popüler tüketim kültürü, dindarlıkla ilgili kategorilere yeni anlamlar kazandırmaktadır” diye konuştu.
Modernlik bilincine dayalı popüler tüketim kültürünün insani ilişkileri üretim ve tüketime endeksli bir sistem içinde değerlendirdiğini dile getiren Perşembe, “Dindarın mütevazı yaşantısı bu değerler karmaşası içinde gerçekliğini yitirmekte, haz odaklı tüketim yönelişi ahlaki değerler ve dini anlayış üzerinde çarpıcı değişiklikler yapmaktadır. Artık dindar bir kişinin dünyası, küreselliğin düşünce çeşitliliğiyle olduğu kadar onun beslediği kararsız eğilimlerle de birleşen yeni bir bünye oluşturmaktadır. Dinin tanımı ve işlevleri yeniden kodlanmaktadır” dedi.
“TÜKETTİĞİN KADAR VARSIN ANLAYIŞI GİTTİKÇE YAYGINLIK KAZANMAKTADIR”
OMÜ İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hüseyin Peker, “İlahiyat fakültelerinde yapılan anabilim dalları koordinasyon toplantıları 15 yıla yakın bir süredir devam etmektedir. Bu toplantılarda anabilim dallarının problemleri ele alınıyor. Bunun yanında son yıllarda artık koordinasyon toplantılarında bir konu özellikle derinlemesine inceleniyor ve bu konu hakkında sempozyum düzenleniyor. Bu toplantıda da tüketim kültürü ve Müslüman kimliğinin değişimi ele alınacak” şeklinde konuştu.
Tüketim kültürünün olumsuz sonuçlarına da dikkat çeken Prof. Dr. Peker, şöyle konuştu: “Tüketim kültürü tüm dünyada olduğu gibi bizim insanlarımız üzerinde de oldukça etkili olmaktadır. ‘Tükettiğin kadar varsın’ anlayışı gittikçe yaygınlık kazanmaktadır. Ben bu tarz toplantıların olumlu sonuçlar doğuracağına inanıyor ve toplantının düzenlenmesinde emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.”
“DÜNYADAKİ DALGALANMALARA AÇIK-EDİLGEN BİR TOPLUMUZ”
Rektör Prof. Dr. Hüseyin Akan ise yaptığı konuşmada, “Dünyadaki akımlara göre dini anlayışımız şekilleniyor. 80’lerden önce daha sosyal adaletçi bir tavır benimsenirken, bugün aşırı/lüks tüketimi hoş gören bir anlayış egemendir. Özellikle, 1980 yılından sonra toplumumuzu dünya toplumuna, sistemimizi dünya ekonomik sistemine entegre eden bir dönüşüm yaşadık. Ortak zevkler, ortak tarzlar, ortak bağımlılıklar küreselleşmenin getirdiği özellikler olarak belirginleşti. Küreselleşmenin iyi bir şey olduğu ve kaçınılmaz olduğu benimsetildi. Peki, küreselleşme kaçınılmazdır deyip onun ocağına odun taşımak gerekir mi? İnsan olarak daha çok tüketmeye, daha çoğuna sahip olmaya ve daha güçlü olmaya yatkın oluşumuz toplumun biçimlendirilmesini ve yönlendirilmesini kolaylaştırıyor” ifadelerini kullandı.
“TÜRKİYE’DE YAŞAYAN İNSANLARIN YÜZDE 99.2’Sİ KENDİNİ DİNDAR VE MÜSLÜMAN OLARAK TANIMLIYOR”
Konuşmaların ardından Strateji Daire Başkanı Dr. Necdet Subaşı, “Türkiye’de Dini Hayat Araştırması ve Temel Bulgular” başlıklı bir konferans verdi. Konferansında 2013 yılında Türkiye Diyanet Vakfı ve TÜİK işbirliğiyle gerçekleştirilen Türkiye’de dini hayat araştırmasından elde edilen bulguları paylaşan Subaşı şu bilgileri verdi: “TÜİK bu araştırmayı kendi kategorilerine göre 12 ayrı bölgede gerçekleştirdi. Araştırma 2013 yılının 15 Mayıs - 23 Eylül tarih aralığında yapıldı ve 18 yaşın üzerindekilere yöneltilen sorulardan oluştu. Araştırmada 37 bin 624 hane belirlendi. Bunların 26 bin 600’ü kentte, 11 bin 24’ü kırsalda yer aldı. ‘Türkiye dindarlaşıyor mu?’ diye bir yargı var. Evet, dindarlaşıyor daha doğrusu toplum kendini dindar hissediyor. Ama bölgesel farklılıklar da dikkat çekiyor. Türkiye’nin kıyı bölgelerindeki dindarlık anlayışla, ülkenin orta bölgelerindeki dindarlık anlayışı farklılık gösteriyor. Yapılanan araştırmaya göre