YALOVA_ Türkiye’nin en yaygın meslek örgütü Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin Konrad Adenauer Stiftung Türkiye Temsilciliği ile ortaklaşa düzenlediği eğitim seminerlerinin 85’incisi 13-14 Mart 2017 tarihlerinde Yalova’da yapıldı. Seminere Bursa, Kocaeli, Yalova, illeri ve ilçelerinden gazeteciler katıldı.
GAZETECİLİĞİN BU KADAR SIKINTIDA OLDUĞU SÜREÇ YAŞANMADI
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Turgay Olcayto seminerin değerlendirme konuşmasında şu görüşlere yer verdi:
"Gazetecilik en zor dönemlerinden birini geçiriyor. Pek çok darbe ve darbe girişimi gördüm. Sıkı yönetim dönemlerinde gazetecilik yaptım. Gazeteciliğin bu kadar sıkıntıda olduğu dönemi yaşamadım. 148 gazeteci tutuklu. Adliye gazetecilerin ikinci adresi oldu. İçerde olan gazetecilerin ise terörle en ufak bağını bulmak mümkün değil. Yazdıklarına bakın. Uzun süredir tutuklular. Ergenekon döneminde bu sorunlar yaşandı. OHAL döneminde uzun tutukluluk süreci devam ediyor. Suçlarını bilmiyor meslektaşlarımız. Biz Çağdaş demokrasiden, basın özgürlüğünün gerçekleşmesinden, laik Cumhuriyet'ten yanayız.
Yalova en başarılı seminerlerimizden biri oldu. Meslektaşlarıma ilgileri ve soruları için teşekkür ediyorum. Konuşmacılarımız da çok değerli bilgiler verdiler."
Seminerin 3. ve 4. Oturumlarında konuşmacılar uzmanlık alanlarıyla ilgili konuşmalar yaparak, uzmanlaşmanın önemine dikkat çektiler.
Gazeteci Emine Munyar “Ekonomi Haberciliği” başlıklı bir konuşma yaptı. Oturumda; Sözcü Gazetesi Yazarı Zeynep Gürcanlı “Dış Haberler”, Yeni Asır Gazetesi Yazarı Seda Kaya Güler “Medyada Cinsiyetçi Dil Sorunu”, Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu “Dünyada Basın Özgürlüğü” , TGC Hukuk Danışmanı Gökhan Küçük “Haber ve Hukuk”; başlıklı konuları hakkında bilgi verdi.
EKONOMİ HABERCİLİĞİ ÇOK DİKKATLİ YAPILMALI
Gazeteci Emine Munyar konuşmasında ekonomi haberciliğinin önemli noktalarına dikkat çekti:
"Kendini geliştirmeyen, rakamdan anlamadan ekonomi haberciliğine kalkışanlar için aman dikkat derim. Bu iş hata affetmez. Yerel basından gelen haberlerde de karşılaştığımız bir sorundur bu. Elbette yerelde çalışan meslektaşlarımız için genel olarak başta ekonomi olmak üzere belirli alanlarda uzmanlaşma şansı pek yok. Onlar her habere koşmak zorunda… Bir gün kaza haberine gidiyor, bir başka gün bir basın toplantısına. Anadolu’dan, Trakya’dan İstanbul’daki medya kuruluşlarının yurt haber ve editör masalarına akan o haberlerde en çok karşılaştığımız hatalarsa rakam kargaşaları, unvan ve isimlerde karışıklıklar oluyor. Eksik bilgi bazen bir anda haberin bülten akışındaki yerini alt sıralara çekebiliyor. Sırf yeterli detay görüntü olmadığı için yurt haber masasında kalan, bültene giremeyen çok haber vardır. Bazen de atlatma haber telaşı bu hatalara zemin yaratır. Haberciliğin her alanı meslek ahlakı ve etik değerlere bağlı kalmayı gerektirir ama ekonomi haberciliği çok daha fazla özen, dikkat ve emek ister."
DIŞ POLİTİKA MUHABİRLİĞİ DOĞRUDAN SAHADAN YAPILAN HABERCİLİKTİR
Sözcü gazetesi yazarı Zeynep Gürcanlı, konuşmasında dış politika haberciliğinin sorunlarını dile getirdi:
"Dış haberler muhabiri ile dış politika muhabiri farklıdır. Dış haberler muhabiri masa başı ağırlıklı çalışır. Dış politika muhabiri ise alanda doğrudan haber kaynağı ile yapılan muhabirliktir. Ben Ankara merkezli Türkiye'nin dış politika adımlarını izlemeye çalıştım. Biz Ankara'da sürekli alandayız. Alandan takip ediyoruz. Ajanstan almıyoruz. Dış haberler açısından şu anda en önemli haber kaynağı Cumhurbaşkanlığı makamı oldu. İkincisi AB Bakanlığı. Türkiye'deki yabancı ülke temsilcilikleri önemli haber kaynaklarımızdan. Kamu Diplomasisi Koordinatörlüğü de bu konuda önemli bir haber kaynağı. Bizim mesleğimizde kelimeler çok önemli. Kelimeleri özenle seçmemiz gerekiyor. Dış politika muhabirliği yaparken yabancıları tek ses olarak görmemeliyiz. Türkiye'de tek ses yok. ABD'de de olduğunu düşünemeyiz. Örneğin 'Hollandalıların hepsi ırkçıdır' diyemeyiz. Dış politika haberi yaparken ülkelerin iç dinamiklerini de iyi görmemiz gerekiyor. Bir mesajın parti politikası mı, ülke politikası mı olup olmadığına bakmamız gerekiyor."
GENEL YAYIN YÖNETMENLERİNİN YÜZDE 10'U KADIN
Yeni Asır Gazetesi yazarı Seda Kaya Güler ise toplantıda medyada cinsiyetçi dili değerlendirdi.
"Haberde toplumsal cinsiyet eşitsizliği çok önemli bir konu.Yazı işleri masası bir gazetenin şekillendiği yerdir. Bu kişilerin çoğunluğu da erkektir. Haberler erkeklerin süzgecinden geçer. Onların bakış açılarıyla sunulur. Yazılı basında yayın yönetmenlerinin sadece yüzde 10'u kadın. Basınımızda dil son derece erkeksi. Kadınlar için hazırlanan ek ve dergilerde bile dil erildir. Kadın özne değil, nesne olarak yer alır haberlerde. Kadınlarda haberlerde eş, anne, haz nesnesi, kurban, mağdur, konu mankeni olarak sunuluyor. Magazin, spor haberlerinde hep klişelerle cinsiyetçi dil uygulanır. Haberlerde cinayetin nasıl işlendiği sadece Fail'in beyanına dayanarak anlatılmamalı. Haberi yazan muhabir, psikolog, yargıç ya da öykü yazarı gibi davranmamalı."
DÜNYADA BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ SORUNLARI DEĞERLENDİRİLDİ
Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü'nün Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu Dünyada Basın Özgürlüğü konusunda bilgi verdi:"Dünyada medya özgürlüğü nereye gidiyor? Mayıs 2016'da Panama belgeleri yayınlandığında bağımsız bir medya konsorsiyumu kuruldu. Gazeteciler aylarca araştırma yaptı.Türkiye ana akım medyasından kimse o konsorsiyuma üye olmak istemedi. Sermayenin kendine parelel bir sermaye oluşturduğu bu belgelerde görüldü. İşçi çıkaran büyük grupların kar marjlarını artırıp paralarını nereye yatırdığını bu belgelerde gördük. Bunu yayınlayan gazetelere de dava açıldı. Fransa'da medyapart diye bir site var. Bu sitede sosyalist gazeteciler çalışıyor. Fransa'da bir bakanın gizli hesapları olduğunu ortaya çıkardılar. Bakanın kariyeri bitti. Bakan sosyalistti. Gazeteciler sosyalistti. Bunu 'ortaya çıkarmayalım' demediler. Türkiye'de içerik tekelleşti. Bu konuda konsensüs var. Halkın haber alma hakkı açısından bu bir tehdit oluşturuyor. Fransa'da iki medya patronu var. Savunma sanayide de işleri var. Ama medya tek sesliliğe bürünmüyor. Türkiye'de ise basın özgürlüğü açısından çok ağır sorunlarımız var. Anayasa Mahkemesi bir yıldır ifade özgürlüğü ile ilgili karar almayı bıraktı. Sonuçta bu süreçte politik ayrılıklar bırakılarak gazetecilik alanının ortak değerleri savunulmalı."
GÖKHAN KÜÇÜK: HABERDE ÖZ İLE BİÇİM ARASINDA DENGE OLMALIDIR
TGC Hukuk Danışmanı Gökhan Küçük konuşmasında haber ve hukuk ilişkisini değerlendirdi:"Haberleri bilme, yayma, eleştiri, yorumlama, eser yaratma hakkımız var. Basın özgürlüğünün kapsamı budur. Basın özgürlüğü kapsamını bu oluşturuyor. Basın özgürlüğünün sınırları, devletin çıkarları, halkın çıkarları, toplumun genel yararı için, özel çıkarlar için kamu makamlarının, adaletin yararı, yargı organlarının yararı için sınırlandırılabilir. Gazetecinin haberi yayınlarken hukuki sorumluluğu, cezai sorumluluğu, idari sorumluluğu var. Basın Kanunu, Medeni Kanun, Borçlar Kanunu, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu, Türk Ceza Kanunu, Terörle Mücadele Kanunu haber yaparken karşınıza çıkabilir. Haberiniz gerçekse, kamu yararı varsa, güncelse, öz ile biçim arasında denge varsa hukuksal olarak sorun çıkma riski azalır."
KÜLTÜR-SANAT GAZETECİLİĞİ DEĞERLENDİRİLDİ
Seminerin 4. oturumunda TGC Genel Sekreter Yardımcısı Ahmet Özdemir “Kültür-Sanat Gazeteciliği”, Cumhuriyet Gazetesi Çizeri Semih Poroy “Gazete ve Karikatür”, Sanat Tarihçisi-Yazar-Heykeltıraş Gürol Sözen “Kent ve Kültür” konuları hakkında sunum yaptı.
KÜLTÜR SANAT HABERLERİ YEREL MEDYADA ARTMALI
TGC Genel Sekreter Yardımcısı Ahmet Özdemir konuşmasında gazetelerde kültür sanat haberciliğinin önemine dikkat çekti. Ahmet Özdemir, kültür sanat programlarının niteliğinin dünya standardının gerisinde kaldığını vurguladı. İlan geldiğinde feda edilecek sayfaların başında kültür sanat sayfalarının geldiğini belirten Ahmet Özdemir, "Kültür sanat haberciliği bültenlere sıkışmamalı. Bültenlerden yararlanılmalı. Ancak abartılı, yanlı cümlelere yer verilmemelidir. Yerel kurumlar, kuruluşlar, sergiler açıyor. Bu tip etkinlikler röportajlarla yerel medyada yer almalıdır. Yerel medya yaşadığı ilin zenginliklerini yansıtmalıdır" diye konuştu.
TÜM DÜNYADA MİZAH KORUNMASIZ KALIYOR
Cumhuriyet Gazetesi Çizeri Semih Poroy ise konuşmasında tüm dünyada mizahın korunmasız olduğunu vurguladı. Evrimini tamamlayamayan iktidarların karikatürden korktuğunu söyleyen Semih Poroy sözlerini şöyle sürdürdü: "Gazete karikatürcülüğü gazeteciliğin bir parçasıdır. Çok uzun yıllar Cumhuriyet'in birinci sayfa çizeri Ali Ulvi karikatürü sanat yapanlardan biridir. Ancak kendini gazeteci olarak tanımlardı. Ara Güler de fotoğraf sanatçısı olmaktan çok foto muhabiri olmayı yeğler. Gazete ortamında çalışmak insanı gazeteci yapıyor. Bizim ilk mizah dergimiz Diyojen'dir. Yerleşik büyük iktidarlara eleştiri getiren bir dergidir. Zaman zaman kapatılmıştır. İktidarlar alınganlık gösterdikleri zaman bir karikatür ve karikatürcü dünya çapında üne kavuşuyor. Gazete karikatürcülüğü tarihi, demokrasi hayal ederek geçti. Günümüzde gazete karikatürcülüğü Türkiye'de zayıfladı. Karikatüristler de baskılar nedeniyle gazeteciler gibi işsiz kaldı."
VAHŞİ BİR YAPILAŞMA İÇİNDEYİZ
Sanat tarihçisi, yazar, heykeltıraş Gürol Sözen kent ve kültür içerikli konuşmasında, kültürsüz bir toplumun uygar olmasının mümkün olmadığını belirtti ve şöyle devam etti: "Yalova'da Atatürk bir dal parçası için köşkün yerini değiştirmiş. Yürüyen Köşk'te 400 yıllık bir çınar ağacı var. Evde tablolar, gramofon var. Kültürel yapının zenginliği bu mütevazi evde yer alıyor. Şimdi ise yoksul bir dönemi yaşıyoruz kültürel açıdan. Vahşi yapılaşmanın içindeyiz. Binlerce yıl sonra bizden geriye asfalt, pet şişesi ve çöp kalacak. Öğrencilere üç üniversitede Anadolu topraklarındaki uygarlık tarihinin ne zaman başladığını sordum. 50 yıl diyen oldu. Bu topraklarda uygarlık 12 bin yıl önce başlamış. Geçmişi bilmiyoruz, hatırlamıyoruz. Binlerce yıl önce Hititler sanat okulları kurmuşlar. Biz geldiğimiz noktada onlardan daha gerideyiz."
Seminer, Sertifika Töreni ve Toplu Fotoğraf çekimi ile sona erdi. TGC KAS yerel medya seminerlerinde bugüne kadar 8 bini aşkın gazeteci sertifika aldı.