Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Murat Çetinkaya, yılın birinci enflasyon raporunun tanıtımı amacıyla Sheraton Ankara Oteli'nde düzenlenen toplantıda, enflasyon tahminlerine ilişkin değerlendirmede bulundu.
Sıkı bir politika duruşu ve güçlendirilmiş politika koordinasyonu altında enflasyonun kademeli olarak hedeflere yakınsamasını öngördüklerini ifade eden Çetinkaya, bu çerçevede enflasyonun 2019 sonunda yüzde 14,6 olarak gerçekleşeceğini, 2020 yılı sonunda yüzde 8,2'ye, 2021 yılı sonunda ise yüzde 5,4'e geriledikten sonra, orta vadede yüzde 5 düzeyinde istikrar kazanacağını tahmin ettiklerini söyledi.
Çetinkaya, enflasyonun yıl sonu itibarıyla yüzde 70 olasılıkla yüzde 11,9-17,3 (orta noktası yüzde 14,6), 2020 yılı sonunda yüzde 5,1 ile yüzde 11,3 aralığında (orta noktası yüzde 8,2) gerçekleşeceğini tahmin ettiklerini vurgulayarak, "Ekim enflasyon raporunu takip eden dönemde Türk lirasındaki değerlenme ve petrol fiyatlarındaki düşüşle birlikte Türk lirası cinsinden ithalat fiyatları gerilerken, belirli ürünlerdeki vergi indirimleri ve iç talepteki zayıf seyrin de etkisiyle enflasyonun ana eğiliminde yavaşlama gözlemledik." diye konuştu.
"Enflasyon tahminini yüzde 14,6'ya düşecek"
Talep koşullarının enflasyona düşüş yönünde verdiği katkının artması ve enflasyonun ana eğiliminin yavaşlamasının yanı sıra petrol ve ithalat fiyatları varsayımlarının özellikle bu yıl için aşağı çekilmesinin enflasyon tahminlerindeki aşağı yönlü güncellemede belirleyici rol oynadığına dikkati çeken Çetinkaya, 2019 yıl sonu enflasyon tahminini yüzde 15,2'den yüzde 14,6'ya düşürdüklerini, Türk lirası cinsinden ithalat fiyatları varsayımındaki gerilemenin yıl sonu enflasyon tahminine 0,5 puan düşürücü yönde katkı yaptığını bildirdi.
Çetinkaya, yılın son çeyreğinde tüketici enflasyonunun Ekim Enflasyon Raporu tahminlerine göre 3,2 puan aşağıda gerçekleşmesinin ve enflasyonun ana eğiliminde vergi indirimi etkisi haricinde gözlenen gerilemenin yıl sonu enflasyon tahminini 0,4 puan aşağı çekeceğini değerlendirdiklerini dile getirdi.
Bunun yanı sıra elektrik ve doğal gaz indirimlerinden kaynaklanan aşağı yönlü etkilere karşın, ocak ayı itibarıyla tütün ürünlerinde yapılan nispi vergi değişikliklerinin sektör fiyatlarına olası yansımaları nedeniyle vergi ayarlamaları ve yönetilen, yönlendirilen fiyat varsayımındaki güncellemenin enflasyon tahmini üzerindeki yükseltici etkisini 0,2 puan olarak öngördüklerini aktaran Çetinkaya, şunları kaydetti:
"Önümüzdeki dönemde enflasyona düşüş yönünde daha fazla katkı vereceğini öngördüğümüz çıktı açığının 2019 yılı enflasyon tahmini üzerindeki sınırlayıcı etkisini 0,3 puan olarak değerlendiriyoruz. Buna karşın, birim iş gücü maliyetleri üzerinden yıl sonu enflasyon tahminine 0,4 puan yükseltici etki geleceğini hesaplıyoruz. Bu çerçevede, 2019 yıl sonu enflasyon tahminini Ekim Enflasyon Raporu'na göre 0,6 puan aşağı çektik. 2020 yılı enflasyon tahminini ise yüzde 9,3'ten yüzde 8,2'ye düşürdük. Bir önceki rapor dönemine göre 1,1 puanlık aşağı yönlü güncellemenin 0,4 puanı 2019 yıl sonu enflasyon tahminindeki düşüşten ve enflasyon ana eğiliminde beklenen iyileşmeden kaynaklanıyor. Ayrıca, bir önceki rapor dönemine göre 2019 yılı ikinci çeyreğinden itibaren daha zayıf seyretmesi beklenen talep koşullarının enflasyon üzerindeki düşürücü etkisinin 2020 yılında da süreceğini tahmin ediyoruz. Buna göre, çıktı açığı tahminlerindeki güncelleme 2020 yıl sonu enflasyon tahminimizi bir önceki rapor dönemine göre 0,4 puan aşağı çekiyor. Petrol fiyatındaki gerileme ve reel kurda ılımlı değerlenme varsayımları altında Türk lirası cinsinden ithalat fiyatlarının 2020 yılı enflasyonunu 0,3 puan düşürücü yönde etkileyeceğini tahmin ediyoruz."
"Küresel enflasyon son çeyrekte geriledi"
Çetinkaya, raporda, çeşitli enflasyon belirsizliği göstergelerinden elde edilen bilgileri paylaşan, ithalatta yakın dönem eğilimlerini tüketim ve yatırım malları açısından inceleyen, cari açığın düşürülmesine yönelik yapısal tedbirleri ele alan çalışmaların yer aldığını söyledi. Çetinkaya, ayrıca 2018 sonu enflasyon tahminlerinin değerlendirildiğini, para ve maliye politikalarının etkileşiminin farklı açılardan incelendiğini belirtti.
Geçen yılın 2. çeyreğinde küresel iktisadi faaliyette yaşanan ivme kaybının 3. çeyrekte de gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin büyüme hızlarındaki eş anlı yavaşlamadan ötürü etkisini sürdürdüğünü anlatan Çetinkaya, şöyle konuştu:
"ABD ve İngiltere'de büyüme performansı olumlu seyretse de özellikle Avro Bölgesi büyümesinde gözlenen yavaşlama belirgin hale geldi. Artan korumacılık eğilimlerinin ekonomi politikalarına yönelik belirsizlikleri artırarak, küresel büyüme görünümü üzerinde yavaşlatıcı etkide bulunacağını öngörüyoruz. Endüstriyel metal fiyatları, ABD'nin uygulamaya koyduğu uluslararası ticaret kısıtlamalarının talebi düşüreceği beklentisinin fiyatlara yansıması nedeniyle 4. çeyrekte gerilemeye devam etti. Petrol ve diğer emtia fiyatlarındaki düşüşe bağlı olarak küresel enflasyon son çeyrekte geriledi."
Gelişmiş ülke merkez bankalarının kademeli parasal sıkılaşma eğiliminin geçen yılın son çeyreğinde de devam ettiğini anımsatan Çetinkaya, bu dönemde küresel ekonomiye ilişkin belirsizliğin artmasının, gelişmiş ülkelerde devam eden politika normalleşmesinin hız kaybedebileceğine yönelik beklentilerin oluşmasına yol açtığını dile getirdi. Bu çerçevede gelişmiş ülkelerde tahvil getirilerinin gerilediğine işaret eden Çetinkaya, gelişmekte olan ülkelere yönelen portföy akımlarının, eylül ayından itibaren toparlanma eğilimi sergilediğini ve jeopolitik risklerin de etkisiyle gelişmekte olan ülkelerin risk primlerinin dalgalı seyretmekle birlikte yılbaşından itibaren küresel risk iştahındaki artışa paralel olarak gerilemeye başladığını kaydetti.
"Türk lirası olumlu yönde ayrıştı"
Çetinkaya, Ekim Enflasyon Raporu'ndan sonraki dönemde meydana gelen jeopolitik gelişmeler ve küresel oynaklıklara rağmen para politikasındaki sıkı duruşu sürdürmenin ve enflasyon görünümünün düzelmeye başlamasının, yurt içinde finansal göstergelerde iyileşme kaydedilmesine katkıda bulunduğuna dikkati çekerek, "Ülke risk primindeki düşüşün de etkisiyle Türk lirası diğer gelişmekte olan ülke para birimlerinden olumlu yönde ayrışırken, kısa ve orta vadeli piyasa faizleri geriledi. Finansal koşullardaki sıkılık devam ederken, kredilerin büyüme hızındaki yavaşlama belirgin hale geldi." ifadesini kullandı.
Tüketici enflasyonunun, 2018 sonu itibarıyla yüzde 20,3 seviyesine gerilediğini hatırlatan Çetinkaya, bu dönemde sıkı para politikası duruşunun yanı sıra petrol ve ithalat fiyatlarındaki gerilemenin, belirli ürünlerdeki vergi indirimleri ve iç talepteki zayıflamanın enflasyondaki düşüşte etkili olduğunu vurguladı.
Üretici fiyatları enflasyonu, döviz kuru ve enerji fiyatlarındaki gelişmelere bağlı olarak gerilese de tüketici fiyatları üzerinde üretici fiyatları kaynaklı maliyet baskılarının güçlü seyrini koruduğunun altını çizen Çetinkaya, iktisadi faaliyetin Ekim Enflasyon Raporu'nda ortaya konulan görünümle uyumlu şekilde 2018 yılı 3. çeyreğinde yavaşladığını belirtti.
Finansal piyasalardaki yüksek oynaklık ve finansal koşullardaki belirgin sıkılaşmanın da etkisiyle yurt içi talebin tüketim ve yatırım kaynaklı daraldığını söyleyen Çetinkaya, olumlu dış talep koşulları ve reel kur gelişmelerine bağlı olarak net ihracatta gözlenen güçlü seyrin, büyümedeki yurt içi talep kaynaklı yavaşlamayı sınırladığını bildirdi.
Çetinkaya, son çeyreğe ilişkin açıklanan göstergelerin ekonomideki dengelenme eğiliminin belirginleştiğini ve toplam talep koşullarının enflasyona düşüş yönlü katkısının arttığını gösterdiğine dikkati çekerek, şunları kaydetti:
"Fiyat istikrarını desteklemek amacıyla eylül ayında gerçekleştirdiğimiz güçlü parasal sıkılaştırmanın ardından, aralık ve ocak aylarında fiyat istikrarına yönelik risklere dikkati çekerek sıkı para politikası duruşumuzu koruduk. Eylül ayında yaptığımız güçlü parasal sıkılaştırma ve ülke risk primindeki düşüşe bağlı olarak kur takası faizleri tüm vadelerde bir önceki rapor dönemine göre geriledi. Sıkı duruşu korumamızın neticesinde, kısa vadeli kur takası getirileri, uzun vadeli kur takası getirilerinin üzerinde seyretmeye devam etti. Türk lirasının ima edilen oynaklığı, eylül ayından bu yana geriledi."
"Petrol fiyatlarındaki düşüş enerjiye olumlu yansıdı"
Geçen yılın 3. çeyreğinde bankaların kredi koşullarında gerçekleşen sıkılaşma ve kredi talebindeki düşüşün etkisiyle kredi büyümesinde ortaya çıkan yavaşlama eğiliminin, son çeyrekte daha da belirgin hale geldiğini aktaran Çetinkaya, Finansal Koşullar Endeksi'ni oluşturan tüm finansal bileşenlerin, geçen yılın son çeyreğinde endekse sıkılaştırıcı yönde katkı vermeye devam ettiğini söyledi. Bununla birlikte getiri eğrisindeki yataylaşma, Türk lirasındaki reel değerlenme, kredi faiz oranlarındaki gerileme ve kredi standartlarındaki sınırlı gevşemeye bağlı olarak, finansal koşullardaki sıkılık bir önceki çeyreğe kıyasla bir miktar azaldığını belirten Çetinkaya, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Tüketici enflasyonu, Ekim Enflasyon Raporu'nda verdiğimiz tahminin altında gerçekleşti. İşlenmemiş gıda, enerji, alkol-tütün ve altın dışı tüketici enflasyonunda da benzer bir görünüm olduğunu görüyoruz. Enflasyonun öngörülerin altında kalmasında büyük ölçüde Türk lirasındaki değerlenme ve petrol fiyatlarındaki düşüşe bağlı olarak Türk lirası cinsiden ithalat fiyatlarındaki gerileme, belirli dayanıklı tüketim mallarına yönelik vergi indirimleri ve talep koşulları etkili oldu. 2018 yılının son çeyreğinde, yıllık enflasyondaki azalışta başlıca sürükleyici olarak temel mal ve enerji grupları öne çıktı. Temel mal grubunda Türk lirasındaki değerlenmenin yanında, kasım ayından itibaren otomobil, mobilya ve beyaz eşyada yapılan vergi indirimlerinin önemli bir rol oynadığını görüyoruz. Diğer taraftan, uluslararası petrol fiyatlarındaki düşüş enerji grubuna olumlu yansıdı. Gıda grubunda yıllık enflasyon yüksek seyrini korudu. Hizmet grubu yıllık enflasyonu ise bu dönemde birikimli maliyet artışlarına bağlı olarak yükselişini sürdürdü."
Çetinkaya, iç talepteki zayıflamanın enflasyona düşüş yönlü destek vermeye devam etmesiyle fiyatlama davranışlarında bir miktar iyileşme gözlediklerine değinerek, yayılım endekslerinin, ekonomik birimlerin fiyat artırma eğiliminin önceki çeyreğe göre azaldığına ve medyan fiyat artış oranının ikinci çeyrekteki seviyesine gerilediğine işaret ettiğini ancak eğilim ve fiyatlama davranışına ilişkin takip edilen göstergelerin halen yüksek seviyelerde bulunduğunu vurguladı.
"Dış talep gücünü koruyor"
İktisadi faaliyetin geçen yılın 3. çeyreğinde Ekim Enflasyon Raporu'ndaki görünümle uyumlu şekilde yavaşladığını ve dengelenme sürecinin belirginleştiğini vurgulayan Çetinkaya, bu dönemde Gayri Safi Yurt İçi Hasıla'nın (GSYİH) dönemlik yüzde 1,1 daralırken, yıllık yüzde 1,6 artış kaydettiğini anımsattı.
Çetinkaya, 3. çeyrekte net ihracatın güçlü katkısının, yurt içi talepteki daralmanın büyüme üzerindeki olumsuz etkilerini sınırladığına işaret ederek, bu gelişmede turizmin de desteğiyle gücünü koruyan mal ve hizmet ihracatıyla, Türk lirasındaki değer kaybı ve yurt içi talepteki daralmaya bağlı olarak gerileyen ithalat talebinin etkili olduğunu anlattı.
Net ihracatın 4. çeyrekte de büyümeye yüksek katkı sağlamaya devam ettiğini hatırlatan Çetinkaya, "Küresel büyüme görünümündeki kısmi yavaşlama sinyallerine rağmen dış talep gücünü koruyor. Reel kur gelişmelerinin yanı sıra yurt içi talepteki yavaşlamaya bağlı olarak firmaların dış piyasalara yönelme eğilimi ve pazar çeşitlendirme esnekliği mal ihracatını desteklemeye devam ediyor. Buna ek olarak, turizm ve diğer hizmet gelirlerinin olumlu seyri sürerken, iç talepteki yavaşlama ve Türk lirasındaki değer kaybı ile birlikte ithalat talebi daralmaya devam etti ve cari işlemler dengesi yılın son çeyreğinde hızlı bir şekilde iyileşti." diye konuştu.
İktisadi faaliyetteki yavaşlamanın belirginleşmesinin, iş gücü piyasasını da etkilediğine değinen Çetinkaya, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Özetle iktisadi faaliyette geçtiğimiz yılın 2. çeyreğinde başlayan ve 3. çeyrekte de devam eden dengelenme eğiliminin, 4. çeyrekte belirginleştiğini görüyoruz. 2019 yılı boyunca, enflasyon görünümünde iyileşme ve ülke risk primlerindeki gerilemeyle beraber finansal koşulların iç talepte ılımlı bir toparlanmaya destek vereceğini, diğer taraftan net ihracatın büyümeye katkısının süreceğini öngörüyoruz."
"Bu yıl ve 2020 sonu gıda enflasyonu tahminlerini yüzde 13 ve yüzde 10"
Çetinkaya, enflasyon tahminlerine ve para politikasına ilişkin değerlendirmede bulundu.
Enflasyon tahminlerinde küresel büyüme ve gelişmiş ülkelerin para politikaları görünümünün yanı sıra enerji ithalat ve gıda fiyatlarının da önemli rol oynadığına işaret eden Çetinkaya, "Ham petrol fiyatlarında kasım ayı başından itibaren aşağı yönlü bir eğilim gözledik. Aralık ayında da petrol fiyatlarındaki gerileme hızlanarak devam etti. Buna bağlı olarak, uluslararası ham petrol fiyatlarına ilişkin gerçekleşmeler, Ekim Enflasyon Raporu'nda paylaştığımız varsayımların altında kaldı. Yakın dönem gelişmeleri çerçevesinde, ham petrol fiyatlarına ilişkin varsayımımızı 2019 yılı için 80 dolardan 63 dolara düşürüyoruz. 2019 yılına ilişkin dolar cinsinden ithalat fiyatları yıllık ortalama artış oranı varsayımımızı da daha sınırlı olmakla birlikte aşağı yönlü güncelliyoruz." diye konuştu.
Çetinkaya, maliye politikasının, geçen yılın son çeyreğinde, Ekim Enflasyon Raporu dönemi öngörüleriyle uyumlu şekilde iktisadi faaliyetteki dengelenme sürecine katkı sağladığını vurgulayarak, bu yıl ve 2020 sonu gıda enflasyonu tahminlerini sırasıyla yüzde 13 ve yüzde 10 olarak yaptıklarını dile getirdi.
Yılbaşında açıklanan elektrik ve doğal gaz indirimlerinin yanı sıra döviz kurunun istikrarlı seyri ve petrol fiyatlarındaki gerilemeye bağlı olarak enerji fiyatlarında yukarı yönlü ayarlama yapma ihtiyacının azalmasıyla 2019 yılı enerji enflasyonuna ilişkin varsayımlarını bir önceki rapor dönemine göre aşağı yönlü güncellediklerine dikkati çeken Çetinkaya, "Orta vadeli tahminleri üretirken, makroekonomik politikaların enflasyonu düşürmeye odaklı ve koordineli bir şekilde belirlendiği bir görünümü esas aldık. Bu çerçevede, 2019 yılında maliye politikasının ekonomideki dengelenme sürecine katkı verecek şekilde oluşturulmaya devam edeceğini ve kamu kontrolündeki fiyatların büyük ölçüde enflasyondaki düşüş sürecini destekleyecek şekilde belirleneceğini varsaydık. Enflasyonu düşürmeye ve makroekonomik dengelenme sağlamaya yönelik güçlü politika koordinasyonunun risk primi ve belirsizlik algılamalarını kademeli olarak iyileştireceğini öngörüyoruz." ifadesini kullandı.
"Döviz kuru oynaklığının sınırlanmasını bekliyoruz"
Küresel risk iştahında ilave bozulma olmayacağı ve ülke risk priminde son dönemde gözlenen iyileşmenin ılımlı bir şekilde devam edeceği bir çerçeve altında enflasyon tahminlerini yaptıklarını belirten Çetinkaya, sıkı politika duruşuyla cari açıkta devam etmesi beklenen dengelenme sürecinin ülke risk primindeki iyileşmeye katkı sağlayarak döviz kuru oynaklığını sınırlamasını beklediklerini bildirdi.
Çetinkaya, enflasyondaki düşüşte reel kurun ılımlı bir değerlenme eğilimi sergilemesine bağlı olarak maliyet baskılarının hafiflemesi ve iç talepte öngörülen yavaşlamanın belirleyici olmasını öngördüklerini ifade ederek, "Döviz kurundaki istikrarlı seyrin ve dezenflasyona yönelik güçlendirilmiş politika koordinasyonun da desteğiyle fiyatlamalarda geçmişe dönük endeksleme davranışının kırılması enflasyonla mücadelenin başarısı açısından kritik önem taşıyor." değerlendirmesinde bulundu.
Sıkı para politikası duruşunu sürdüreceklerini vurgulayan Çetinkaya, şunları kaydetti:
"Bugün yayınladığımız Enflasyon Raporu'nda verilen ana mesaj, enflasyonda ikna edici bir düşüş görülene kadar sıkı para politikası duruşunun sürdürüleceğidir. Bu doğrultuda gerekirse ilave parasal sıkılaştırma yapılabilecektir. Amacımız enflasyonu önce tek hanelere indirmek, sonrasında 3 yıllık bir zaman diliminde nihai hedefimiz olan yüzde 5'e yaklaştırmaktır. Enflasyonun bahsettiğim bu hedefler doğrultusunda gerçekleşmesi için fiyatlama davranışlarını etkileyen bütün unsurlar yakından takip edilerek para politikası gerekli sıkılıkta tutulmaya devam edilecektir."
"Para Politikası Kurulu'nun bu konudaki duruşu net"
Çetinkaya, toplantının ardından ekonomist ve gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Bir gazetecinin, "enflasyonda ikna edici bir düşüş görülene kadar sıkı para politikası duruşunun sürdürüleceğine" yönelik mesajını anımsatması üzerine Çetinkaya, "İkna edici kavramını iletişimimizde kullanıyoruz. Enflasyon görünümünün, yani fiyatlama davranışları ve bunun yansımalarını tüm kalemlerle, manşet, çekirdek enflasyon, fiyatlama davranışlarındaki eğilimler ve buradaki geçtiğimiz yılın ikinci yarısında gözlenen bozulmadaki düzelme trendi, bunların tamamını birlikte değerlendirerek fiyatlama davranışlarının tekrar sağlıklı seviyelere ulaştığını görebilmemiz gerekiyor. Para Politikası Kurulu'nun bu konudaki duruşu net. Bu anlamda süre değil, veriye bağlı bir karar verme sürecimiz olduğunu ifade etmek istiyorum." diye konuştu.
Çetinkaya, verileri yakından takip etmeye devam edeceklerine işaret ederek, "Bulunduğumuz seviyeler olası risklere, yukarı yönlü risklere karşı yüksek bir temkinlilik düzeyiyle devam etmemizi gerektiriyor. Zaten geçtiğimiz aylarda da bunu net biçimde ortaya koyduk. Bazı olumlu gelişmeler elbette var. Biz bu olumlu gelişmeleri özellikle tek haneye olabildiğince erken sürede ulaşma fırsatı olarak görüyoruz. Mümkün olan en kısa sürede tek haneli enflasyona ulaşmamızı sağlayacak parasal duruş sıkılığı neyse bunu korumaya devam edeceğiz." ifadesini kullandı.
Merkez Bankasının parasal aktarımın yansımalarını piyasada yakından takip ettiğine dikkati çeken Çetinkaya, hedeflerinin, piyasa faizlerinin, politika faizlerinin etrafında oluşabilmesi olduğunu bildirdi. Çetinkaya, "Ama elbette piyasa fiyatlamalarında birçok unsur etkili oluyor. Merkez Bankasının şu anki duruşu fiyat istikrarı hedefi çerçevesinde şekillenmeye devam ediyor. Bu döneme özgü farklı bir durum gözlemlemiyoruz." dedi.
"Politika koordinasyonu 2019'da da güçlü şekilde korunacak"
Çetinkaya, iktisadi faaliyetle ilgili dengelenme eğiliminin 2018'in ikinci yarısında belirginleştiğine dikkati çekerek, "Özellikle para politikasındaki fiyat istikrarı odaklı sıkı duruş, yeni ekonomik program ve bu çerçevede mali disiplin başta olmak üzere ortaya konulan duruş ve atılan adımlar risk algısında ve finansal oynaklıkta iyileşmeye yol açtı. Cari açık ve enflasyonda pozitif trend ve iyileşme görüyoruz. 2019'da ihracat ve turizmdeki güçlü seyrin ekonomideki kademeli toparlanmaya destek olacağını öngörüyoruz." değerlendirmesinde bulundu.
Piyasada istikrarı sağlayan politika birleşiminin korunmasının önemli olduğunu vurgulayan Çetinkaya, politika koordinasyonunun 2019'da da güçlü şekilde korunacağını, böylece öngörülebilirliğin ve risk algısının iyileşmesinin sağlanacağını ifade etti.
Çetinkaya, küresel şartların Türkiye'yi ve gelişmekte olan ülkeleri portföy akımları ve ticaret gibi farklı açılardan etkilediğine işaret ederek, kredi ve aktarım mekanizmasının etkili çalışmasının da 2019'da büyüme trendinde etkili olacağını belirtti.
"Gıda enflasyonu konusunda atılan adımları önemsiyoruz"
Merkez Bankasının gıda enflasyonu öngörüsüne yönelik soru üzerine Çetinkaya, gıda enflasyonunun özellikle yaş sebze ve meyve fiyatları üzerinde yukarı yönlü risk oluşturduğunu söyledi.
Çetinkaya, gıda fiyatları varsayımlarının ve tahmin modellerinin işlenmiş ve işlenmemiş gıda bileşenlerinden oluştuğunu anımsatarak, şunları kaydetti:
"Merkez Bankası olarak uzun bir süredir bu konuya dikkati çekiyoruz. Konjonktürel gelişmeleri, yapısal unsurları ve atılan adımları önemsiyoruz. Üretim planlamasından nihai tüketiciye kadar giden tedarik zincirinin, rekabet şartlarının en etkin ve verimli şekilde oluşması gıda fiyatlarında yaşadığımız dönemsel oynaklıkları da azaltacaktır. Bu kapsamda Hal Yasası başta olmak üzere atılan olumlu adımlar, devam etmekte olan çalışmalar var. Bunların önümüzdeki dönemde yüksek koordinasyonla devam edeceğini ve gıda fiyatlarında yaşanan oynaklığın sınırlanmasına katkı vereceğini umuyoruz."