50’den fazla kimyasal araştırma yapan ve 2001 yılında All-Bass Üniversitesi’nde düzenlenen Arap Eczaneler Birliği Yüksek Konseyi’nde Arap Federasyonu Yüksek Kurulu tarafından Arap Eczaneler Başprofesörü seçilen Prof. Dr. Kakhia, ülkesine iş savaş çıkana kadar sürekli gidip geldiğini belirterek, “Burada görev yapığım dönem de sürekli ülkeme gidiyordum. 2011 yılına kadar gittim. İş savaş nedeniyle 4 yıldır gidemiyorum. Adana ÜSAM’daki görevime 2013 yılında son verildi. Neden böyle bir karar aldılar bilmiyorum. Şuan sadece Adana ÜSAM’ın bana verdiği evi kullanıyorum. Ama ben böyle bir muameleyi hak etmedim. Adana’da açılan bir eğitim projesinde hocalık yaptım. Projede, Türkiye genelinden gelen birçok ziraat mühendisine 4 ay boyunca eğitim verdim. Devlet bana imkan sağlarsa bu tür eğitimlerde katkı sunmak isterim. Ben Türkiye’ye faydam dokunsun istiyorum. Adana’dan çıkamam. Bu yüzden Geçici Eğitim Merkezlerinde (Suriye Okulları) öğretmenlik yapmak üzere başvurdum. En azından bu şekilde Suriyeli muhacirlere bir katkım olmasını ümit ediyorum. Yetkililere sizin aracılığınızla sesimi duyurmak istiyorum. Ben, birikimlerimi üniversitelerde aktarmak için hazırım” şeklinde konuştu.
“İSLAM ALEMİ BİLİME İLGİSİZ KALIYOR”
Prof. Dr. Kakhia, Suriyeli sığınmacılar arasında çeşitli mesleklerde başarılı kişiler olduğunun altını çizerek, “Bu insanlar oturmak yerine çalışmak istiyor. Çünkü Türkiye bize kucak açtı. Bizler Türkiye hükümetinden aş istemiyoruz. Bize çalışabileceğimiz iş imkanları sunulsun. Suriye’den gelen insanların içerisinde çok nitelikli kişiler var. Suriye’den gelenlerin meslekleri tespit edilip kabiliyetlerine göre değerlendirilmeleri gerektiğini düşünüyorum. Bu birikimlerden Türkiye de istifade edebilir. Bu Suriyeliler için de Türkiye için de kazanım olur. Türkiye Cumhuriyeti devletine minnettarız ve Türkleri çok seviyoruz” ifadelerini kullandı.
ADANA İÇİN BİN 500 KİŞİ İSTİHDAM EDEBİLECEK FABRİKA PROJESİ VAR
Prof. Dr. Kakhia, “Yoğun sülfat asidinin hintyağına etkisi ile Türk Kırmızı Yağı adı verilen bir bileşik elde edilir. Bu bileşik kumaş boyacılığında kullanılır. Bu bileşik 300 sene önce Türkler buldu. Ama şimdi Hindistan’dan getiriyorlar. Ben bunu anlamıyorum. Sadece Türkiye ve Suriye değil, İslam alemi bilime ilgisiz kalıyor” dedi.
Adana için bir kimya fabrika projesi olduğunu aktaran Kakhia, “Bin 500 işçi istihdamı sağlayan bir proje. 17 bölüm barındırıyor içinde. Gübreden yağa, zirai ilaçlardan temizlik ürünlerine, tatlandırıcıdan esansa kadar. İster Türk çalıştırılsın, ister Suriyeli” diye konuştu.
“SUSUZ TARIM, TOPRAKSIZ TARIM VE DENİZ SUYU İLE TARIM”
Prof. Dr. Kakhia, Türkiye için ‘Susuz Tarım, Topraksız Tarım ve Deniz Suyu İle Tarım” gibi projelerinin olduğunu kaydetti. Susuz tarım da nem olduğu sürece suya gerek olmadığına dikkat çeken Kakhia, “Günlük hayatta besinlerin, bitkisel ürünlerin, deri eşyaların, kimyasal boya ve bozulabilecek çoğu şeyin nemini alarak bozulmasını engelleyen bir sodyum silikat olan ‘silika jel’, toprağın altına yerleştirilir. Bu madde, havadaki nemi çeker ve bir süre sonra ürün büyür. Bir gram ‘silika jell’ 200 gram su çeker. Çukurova’nın yüksek nemli bir bölge. Bu nem kullanılarak çok rahat tarımsal ürün elde edilebilir” şeklinde konuştu.
Kakhia, ayrıca topraksız ürün yetişmesini sağlayan bir projesinin de gelecekteki tarım çalışmalarına yön verebileceğine dikkat çekti.
Deniz kenarına ekilecek ve deniz suyu ile sulanabilecek özellikte bir bitki bulunduğunu ifade eden Prof. Dr. Kakhia, bu bitkiden şeker, nişasta ve yağ elde edilebildiğini vurguladı. Kakhia, “Bu bitkinin bir çok ismi vardır. Ama Kuran’da adı ‘man’ olarak geçer. 1958 yılında Sina’da buldum bu bitkiyi. Bunu orada insanlar yiyor. Özellikle kilo alamayanlara yediriyorlar. Deniz kenarında yetişen bir bitki ve deniz suyu ile sulanıyor. Bu bitkide 3 önemli besin değeri var. Yüzde 25 yağ, yüzde 40 nişasta ve yüzde 25 şeker var. Yani bu bitki pamuk, patates ve pancarın yerine rahatlıkla alabilir. Bunu ekersek ve fabrika yaparsak çok faydalı olur” ifadelerini kullandı.