“Saat 21.34
AGİT: Arkadaşlar öldük öldük öldük.
CUDİ: Şoraj’a ulaşamıyoruz. O da mı öldü yoksa?
AGİT: Atış direkt üstümüze geliyor (panik halde konuşuyor). Yaa acil destek gönderin, Cudi bize destek gönderin, acele edin Cudi.
CUDİ: Tamam tamam da, burası da cehennem gibi. Dayanın bakacağız çaresine.
AGİT: Cudi beni görüyor musun?
CUDİ: Hayır, nasıl göreyim, kafamı çıkaramıyorum ki. Biri de bana yardım etse.
Saat 21.42
CUDİ: Şoraj’a ulaşmaya çalışıyorum, ama ses yok. Sanırım öldü veya cevap verecek durumda değil.
AGİT: Öldü hevaller, öldü hevaller. Çok kayıp veriyoruz. 3 şerefsiz de kaçtı. Nereye gittiler bilmiyorum.
CUDİ: Dayan, dayan, gözetlemeye devam edin Agit. Şoraj’a ulaşırsam durum değişebilir…
Saat 22.18’de büyük telsizden tüm telsizlere Kürtçe çağrı yapılıyor:
Kod adı belli değil: Hevaller belki yarın öbür gün öldüğümüzde bizim bir mezar taşımız bile olmayacak. Ailelerimiz bizim mezarımızı bile bilemeyecek. Yüksekova’daki, Sur’daki, Cizre’deki arkadaşlarımız gibi olmayalım. Aileleri şu an onları arıyor, sonumuzun ne olacağını bilemiyoruz hevaller iyi düşünün. Ya burada öleceğiz, ya da teslim olup yaşayacağız. Bence her şeye rağmen yaşamak diyorum. Bizi gözden çıkarmışlar. Kandil bizi bırakmış, biz neye burada savaşıyoruz. Rojava’dan gelenler nerede? Burası Kobani gibi değil dediler, anladılar, kaçıyorlar. Halkınız için dediler, halk yok, herkes gitti. Düşünün neye savaşıyoruz? Karar verelim. Bana destek verenler, çağrı bekliyorum.”