Osmanlı döneminde de tespihlerin anlam ifade ettiğini ve padişahların tespihin özelliklerine göre tespih kullandığını kaydeden Ruhlukürkçü, " Osmanlı zamanında tıbbiye işiyle uğraşanlar sağlıkçıların kuka ağacından yapılan tespihleri tercih ettikleri söyleniyor. Bu da yıllar sonra ispat ediliyor ki kuka ağacının eldeki gözle görülmeyen mikropları temizleme özelliği vardır. Padişahların ağırlıklı olarak necef kullandığı söylenmektedir. Necefin özelliği ise asil malzeme olmasıdır. Hem de zamanında çok az çıkan bir malzemedir. Aynı zamanda da elde belirli bir soğukluk ve terleme bir önlem şeklinde gelişmektedir. Necef ele alındığı zaman bir soğukluk hissedilir. Bir müddet sonra elin ısı derecesine ulaşır. Necef padişahlar tarafından tercih edilmektedir. Beyinde karar mekanizmalarının hızlı ve doğru karar almasını sağlayacak şekilde düzenlediği ispat edilmiş bir gerçektir. Üst düzey yönetim kademesi pelesenk ağacı tercih ediyorlar. Bunlar tabi bir genellemedir. Arada istisnalarda muhakkak vardır. Osmanlıdan zamanımıza kalan kehribar çok çeşitli şekillerde kullanılmaktadır. Hatta bunları meslek meslek kullanan gruplarında olduğu söylenmektedir. Dünyada pek rastlanılmayan ya da tespihi yapılmamış siyah mercan dediğimiz yarı bitki yarı hayvan diye adlandırılan bir tespih var" ifadelerini kullandı.
Ruhlukürkçü ayrıca, koleksiyonunun değerinin 700 bin dolar olduğunun altını çizerek, "Ben genelde koleksiyonuma değer biçmemeye çalışıyorum ama yaklaşık buranın değeri, 600 ile 700 bin dolar civarındadır. Bunlarda koleksiyonumuzun sadece bir parçasıdır. Bunların 20 yıllık bir çalışma, emek ve biriktirme olduğunu da söylemek isterim" şeklinde konuştu.