Osmanlı İmparatorluğu'nun girdiği savaşlarda yaralanan askerlere yardım etmek için "Osmanlı Yaralı ve Hasta Askerlere Yardım Cemiyeti" adıyla kurulan, 1923'te "Türkiye Hilali Ahmer Cemiyeti" adını alan ve Atatürk tarafından "Kızılay" ismi verilen dernek, dünyanın dört bir tarafında 150 yıldır insanlığa hizmet veriyor.
Toplumsal dayanışmayı sağlamak, yoksul ve muhtaç insanlara barınma, beslenme ve sağlık yardımı ulaştırmak gibi önemli görevler üstlenen Türk Kızılayı, kan, afetlere müdahale, sağlık, sosyal yardım, gençlik ve eğitim alanlarında faaliyet gösteriyor.
AA muhabirinin derlediği bilgiye göre, dünyanın dört bir tarafından her türlü savaş ve afet durumlarında ihtiyaç sahiplerine yardım elini uzatan Türk Kızılayı, 11 Haziran 1868'de Dr. Marko Paşa, Dr. Abdullah Bey, Kırımlı Aziz Bey ve Serdar-ı Ekrem Ömer Paşa'nın girişimleriyle, Osmanlı İmparatorluğu'nun katıldığı savaşlarda yaralanan askerlerin yaralarını sarmak için "Osmanlı Yaralı ve Hasta Askerlere Yardım Cemiyeti" adıyla kuruldu.
Cemiyet, 1876'da Balkanlar'da başlayan çatışmalar sonucu 14 Nisan 1877'de "Osmanlı Hilal-i Ahmer Cemiyeti" adını alarak çalışmalarına devam etti.
Osmanlı İmparatorluğu'nun tüm topraklarında eksikliği hissedilen yardım görevini üstlenen Osmanlı Hilal-i Ahmer Cemiyeti, Avrupa, Asya ve Kuzey Afrika'daki Osmanlı topraklarında şubelerini zaman içerisinde oluşturdu.
Kızılay, 1876 Osmanlı- Rus Savaşı'ndan 1974 Kıbrıs Barış Harekatı'na kadar Türkiye'nin taraf olduğu tüm savaşlarda, cephe gerisinde kurduğu seyyar ve sabit hastaneler, hasta taşıma servisleri, donattığı hastane gemileri, yetiştirdiği hemşireler ve gönüllü hasta bakıcıları aracılığıyla savaş alanında yaralanan ya da hastalanan on binlerce Mehmetçik ile dost ve düşman askerin bakım ve tedavisine yardımcı oldu.
Sembol: Kızıl Ay
Örgütlenmenin başlangıcında Hilal-i Ahmer'e model olan haç sembolüne duyulan tepkiyi karşılamak ve Cemiyet'e kamuoyunun desteğini oluşturmak için girişimde bulunuldu.
Bu kapsamda, 1907'de Londra'da yapılan toplantıya, Osmanlı İmparatorluğu temsilcisi olarak katılan Dr. Besim Ömer Paşa'nın ilk kez haç yerine "ay" sembolünün kullanılmasını önermesine olumlu yaklaşıldı. Bu gelişme, kurumun bütün Müslümanlar için çekici hale gelmesini sağladı.
Kırmızı ay sembolü, Dr. Besim Ömer Paşa tarafından Londra'dan sonra Lahey Konferansı'nda da önerildikten sonra, 10 Mayıs 1912'de toplanan 9. Washington Salib-i Ahmer Konferansı'nda resmen bütün devletler tarafından onaylandı.
Bu gelişme Hilal-i Ahmer’in Uluslararası Kızılhaç Cemiyeti tarafından başarı belgesi ile ödüllendirilmesini sağlarken, kırmızı aylı sembol, II. Meşrutiyet döneminde yeniden yapılandırılan cemiyette sembol olarak kullanılmaya başlandı.
Kadınlara Yönelik Girişimler
Bu sırada bir yandan Türk kadınını toplum içinde aktif konuma getirebilmek bir yandan da kadın-erkek bütün toplumun desteğini kazanabilmek amacıyla, "Hilal-i Ahmer Cemiyeti Kadınlar Merkezi" kurulması girişimleri başladı. Bu merkez, gönüllü olarak faaliyetlere katılan kadınların organize olarak çalışmalarını sağladı.
Hemşirelik okulu açıldı
Hilal-i Ahmer’in kuruluş amacında bulunan hasta ve yaralı askerlere yardım etme arzusu ve o dönemde gerçekleşen savaşların çokluğu yardımcı sağlık personeli ihtiyacını da beraberinde getirdi
İlk başlarda gönüllü çalışan hemşirelerle giderilmeye çalışılan bu açık, müdahale edilen olaylar sonrası kazanılan tecrübelerle daha profesyonel bir kadroya geçme ihtiyacını ortaya çıkardı.
Bu çerçevede gönüllü hizmet veren kadınların emeğinin boşa gitmemesi ve eğitimli, disiplinli çalışmalara imkan tanınması için hemşirelik okulları açıldı.